Zhayra şehrinde geçirilen yoğun ve maceralı günün ardından Liang Yi ve Murong Pei, oğullarıyla birlikte otele geri dönmüştü. Kaldıkları otel lüks ve konforluydu; tüm aile için iyi bir dinlenme fırsatı sunuyordu. Şehrin ışıkları, gökyüzündeki yıldızlarla yarışır gibi parıldarken, Yi ve Pei, tatillerine resmen başlamışlardı.
Ertesi sabah uyandıklarında Liang Xin'in aklında sadece Tao vardı. İlk defa yaşı kendine yakın biriyle vakit geçirdiği için bu deneyim onun için ilginç ve unutulmazdı. Zihninde sürekli birlikte geçirdikleri zaman dönüp duruyordu. Daha fazla dayanamayarak beşiğinde mışıl mışıl uyuyan kız kardeşini uyandırmadan, ebeveynlerinin odasına bağlı olan odasından çıkıp onların yatağına doğru tırmandı. Küçük babası ve babası hala uyuyordu. Çekingen bir şekilde "Küçük baba" diye mırıldandı.
Küçük babası derin bir uykudaydı ve onun yerine babası uyanmıştı. "Xin, sabahın bu erken saatinde neden uyandın?"
Poposunu babasına dönerek "Küçük babama söyleyeceğim" dedi.
Liang Yi sinirle gülerek Xin'i kıstırıp gıdıklamaya başladı. "Seni nankör velet seni. Demek bana söyleyemezsin ha!"
"Baba ya! Hahaha katkat olacacağım dur!"
"Katkat değil o, katılmak çok bilmiş. Hem nankör, hem de dilbilgisi zayıf! Küçük babandan duyduğun her şeyi kopyala hemen, hiç vakit kaybetme olur mu?"
"Hahaha ben daha 6 yaşındayım, istediğimi yaparım."
O sırada Murong Pei'nin uykulu sesi duyuldu. "Sabah sabah ne bu gürültü?"
"Küçük baba, kurtar beni!"
"Liang Yi yapma."
"Tamam tamam durdum."
Liang Xin babasının durmasını fırsat bilerek hemen kendini küçük babasının tarafına atıp babasına dil çıkardı.
Babası da karşılık olarak ona dil çıkardı.
"Liang Yi, çocukla çocuk olma."
"Tamam hayatım."
"Küçük baba, senden bir şey isteyebilir miyim?"
"İsteyebilirsin bir tanem."
"Bugün Tao’nun yanına gidebilir miyiz?"
Murong Pei, Xin’in sorusunu gülümseyerek yanıtladı. "Tao mu? Demek yeni arkadaşını hemen özledin?" Sesinde şefkat vardı. "Tabii ki gidebiliriz, bugün biraz işlerim var ama öğleden sonra seni oraya götürebilirim."
Xin’in yüzü sevinçle aydınlandı. Öğleden sonrayı iple çekiyordu.
***
Murong Pei, öğleden sonra işlerini hallettikten sonra Xin’i elinden tutarak tezgahların kurulduğu yere götürdü. Tao’nun annesi tezgahlarını yine aynı yere kurmuştu. Xin, Tao’yu görür görmez adımlarını hızlandırdı. Sonrasındaysa çekinerek olduğu yerde kalakaldı. Gitmeli miydi, yoksa onun onu fark edip gelmesini mi beklemeliydi bilemiyordu.
Neyse ki tam o sırada Tao onu fark etti ve hemen heyecanla Xin’e doğru koşarak "Liang Xin! Geldin!" dedi.
Xin hafifçe gülümsedi. Tao’nun bu sıcak karşılaması onu rahatlatmıştı. "Evet, küçük babam beni buraya getirdi" dedi çekingen bir şekilde.
"Sana tüm tezgahları gezdirmemi ister misin?"
Xin hemen heyecanla küçük babasına baktı. "Küçük baba, gezebilir miyim?"
"Göreceğim mesafeyi geçmemek şartıyla gezebilirsin bir tanem. Ben Tao'nun annesinin yanında olacağım."
Onay alır almaz ikisi de sevinçten havalara uçarak tezgahları gezmeye başladılar. Sürekli ailesiyle vakit geçiren Xin için yeni bir evrenin kapıları açılmış gibiydi. Şehrin kalabalığı, satıcıların bağırışları, uzay çağına ait teknolojilerle harmanlanmış bu renkli yaşam ona büyük bir heyecan vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kidnapped Bride
Science FictionDiğer Adları: The Interstellar Pirate Leader That Kidnapped His Bride, 被 星际 海盗 抢 婚后 ya da 被綁架的新娘. *** Murong Pei geçmiş hayatında bir erkek imparatoriçeydi. İmparator onu hiç sevmemişti ve cariye Liu GuiJun'dan bir erkek evlat sahibi olmuştu. Murong...