Ekstra 07

284 32 16
                                    

Uçan araçları hızla ilerlerken Pei'nin gözleri çocukların üzerindeydi. Tao, annesini henüz yeni kaybetmişti ve bu kayıp, onun ruhunda derin bir yara bırakmıştı. Pei, Tao'nun kederiyle nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Xin ise huzursuz bir şekilde uyukluyordu. Kim bilir nasıl bir kabus görüyordu. Psikolojik ve fiziksel yaralarının sarılması için şu anda öncelikli olarak hepsinin güvenle yıldız gemisine dönmesi gerekiyordu.

Araç, gemiye yaklaştığında atmosferdeki yoğun duman ve kaos azalmış, yerini yıldızların ışıltısı almıştı. Harap olmuş Zhayra şehri artık çok gerilerinde kalmıştı.

Nihayet güvenli bölgedeki yıldız gemilerine girdiklerinde geminin yapay zekası onları karşıladı. "Hoş geldiniz efendim. Zhayra şehrindeki olanların bilgisine eriştik. Artık güvenli bölgedesiniz. Lütfen acilen tıbbi muayeneye gidin."

Liang Yi, Pei’ye dönerek "Hemen çocukları tıbbi merkeze götürelim" dedi. Tao yine yarı baygın bir vaziyette duruyordu; yürümeye hali yok gibiydi. Xin ise uykusundan uyanmıştı; suskun ve bitkin bir haldeydi.

Tıbbi merkezdeki tıbbi robotlar çocukları hızla muayene ederlerken bir şeyi fark etmişlerdi; fiziksel olarak ciddi yaralanmaları olmasa da yaşadıkları travma, en az bir yara kadar derindi. Özellikle Tao’yu iyileştirebilmek için bu travmayla başa çıkmaları gerekecekti. Muayenenin ardından, herkes duş alıp biraz yemek yedi. Tao ise annesini kaybettiği için ağlamaktan yemek yiyemiyordu. Pei ve Yi, onun bu haline üzülse de ne yapacaklarını bilemiyorlardı.

Çocukları robot dadıya emanet ettikten sonra Liang Yi eşini çalışma odasına götürerek Tao’nun akrabalarına ulaşmaları gerektiğini dile getirdi. "Pei, Tao’nun geride kalan tek akrabası babaanesiymiş öyle mi?"

"Bilmiyorum, sanırım öyle."

"Tao'ya bakması için babaannesi ile iletişim kurmalıyız. 8 yaşındaki bir çocuk tek başına yapamaz."

Pei başını hafifçe sallayarak kolundaki optik bilgisayarı etkinleştirdi. Tao'nun babaannesinin bilgilerini hızla buldu ve bağlantı kurdu. Ekranda beliren yüz, orta yaşlı bir kadına aitti. Ancak o orta yaşlı kadının yüzünde sıcak bir karşılamadan eser yoktu; bakışları soğuk ve mesafeliydi.

"Evet, ne vardı?" diye sordu kadın, sesinde sabırsız bir tını vardı.

Pei, derin bir nefes alarak söze başladı. "Siz, Tao'nun babaannesi olmalısınız. Öncelikle merhaba. Üzücü bir haber vermek zorunda olduğum için sizi rahatsız ettim. Tao'nun annesi... Bir terör saldırısında hayatını kaybetti."

Kadının yüz ifadesi bir anlığını değişmişti. Ancak bu değişim üzüntüden çok, içinde barındırdığı öfkeyi açığa çıkaran bir ifade gibiydi. Dudaklarını büzerek soğuk bir şekilde konuştu. "Tabii, bu beklenen bir sondu zaten. O kadın oğlumun ölümüne sebep olmuştu. Şimdi kendisi de sonunda hak ettiğini buldu."

Pei, kadının acımasız sözleri karşısında irkildi. "Bu söyledikleriniz hiç hoş değil!" dedi, sesi titremeye başlamıştı. "Oğlunuzun ölümünde Tao'nun annesinin suçu olup olmadığını bilmiyorum, ama oğlunuzun kötü biri olduğundan eminim. Tao bize her şeyi anlattı. Bir çocuk neyin kötü neyin iyi olduğunu anlamasa bile, onların söyledikleri her zaman doğruyu yansıtır!"

Kadın, Pei’nin sözlerini umursamaz bir tavırla dinledi ve yüzündeki küçümseyen ifadeyle "Bana masal anlatmayın" dedi. "O kadın oğlumu benden uzaklaştırdı. Oğlumun hayatını mahvetti, şimdi de kendi hayatını mahvetmiş. Bilseydim geçen gün oğlumdan kalan evi ondan alma girişiminde bulunmazdım. Boşuna onunla muhatap olmak zorunda kalmışım."

Demek ki Tao'nun annesi bu nedenle onu babaanesiyle görüştürmek istememişti. Çünkü kadının niyeti torununu görmek değil yaşadıkları evi ellerinden almaktı!

Kidnapped BrideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin