3. Bölüm

41 6 12
                                    

İyi okumalar :)

Gelen seslere olduğum yerde kulak kabartarak dinlemeye başladım. Bu ölüm sessizliği olan ormanda kılıç sesinin savrulurken bıraktığı ses, korkmam  gerektiğini söylemiş gibi tüylerimi ürpertmişti.
Gövdesi büyük bir ağacın arkasına saklandığım için beni göremeyeceklerini düşünerek başımı uzatarak ne olduğuna baktım.

Baktığım kişinin sırtını sadece görebilirlirken. İlk dikkatimi çeken koyu uzun saçları yağmurdan ıslanmış şekilde gözüme göründü. Üstünde anlam veremediğim şekilde zırhtan oluşan yelek. Sırtında ok torbası ile içinde birkaç tane ok bulunurken. Belinde kılıç koymak için bir kabza elinde de kılıcı ile karşısında birisi olmalı ki ona doğru tutmuş şekilde duruyordu.

Önündeki kişiyi merak ettiğim için ileri bir adım atmıştım ki lanet ses çıkmış oldu. İçlerinden birisi:

-Sende duydun mu? dediğini duymamla

Hızlıca ve olabildiğince sessiz bir şekilde eski konumumu alıp kaçacak bir yer baktım arkamdan ayakların dediği dalların çıtırtısı gelirken zamanım daralıyordu. Bu kadar adrenalini benim için fazla olmalı ki yakalanma korkusu kalbimin deli gibi atmasına sebep oldu.

O anda çalıların arasında kırmızı gözler ile yaklaşan bir şeyin daha olduğunu fark ettim. Korkum kat be kat artarken yaklaştıkça nasıl bir şeye benzediğini fark edince derin bir nefes aldım. Bembeyaz bir tavşandı karanlıkta olduğumuz için gözleri parlıyor olmalıydı. Hızlıca benim olduğum tarafa geldiğinde aklıma güzel bir fikir gelmişti bile. Onu almak için uzandığımda korkmamış aksine elime yerleşmişti.

Tüyleri yağmurdan olsa gerek ıslanmıştı. Daha fazla vakit kaybetmeden arkasında olduğum ağacın arka tarafına doğru bıraktım o ise istediğimi yapıp ilerleyince yabancılardan birisinin sesini duydum.

- Bir tavşanmış...

Bir süre sessizlik olduğunda gittiklerini düşündüm yerimden çıkmaya çalışırken bir anda önümde beliren beden yerimde sıçramamı sağlarken

- Bizi kaldırabileceğini mi düşündün Amenti(Kayıp ruh)! Dediği kelimeye takılmadan geriye doğru adımladım. Korkutucu bir havası vardı. Dikkatlice yüzlerine bakarken daha keskin bir sesle,

- Dilini mi yuttun! Dediğinde gözlerim kulaklarına kaydı işte şimdi dilimi yutmuştum. Deniz kızını gördüğümde yaşadığım tanıdık duygu tekrar bedenimi ele geçirmişti. Daha ince bir sese sahip diğer kişi görebileceğim şekilde yaklaşıp kolumdan tutarak diğer kişiden biraz uzaklaştırıp;

- Üstüne bu kadar gitmen gerekmiyor! Dedikten sonra elini kolumdan çekip el sıkışmak için uzatınca anlamadan gözlerinin içine baktım. O da elinin havada kalmasından dolayı durumun tuhaflığını belli etmek için sinek varmış gibi ileri geri yapıp indirdi. O sırada onun da karşımdaki kişi gibi uzun kulaklarını görmemle aramızda biraz mesafe kalacak şekilde geriye gittim.

-Sizi ilk defa görüyorum leydim. İsminizi lütfeder misiniz? Diye ince sesin sahibi konuştuğunda. Açıkça söylemek gerekirse bu kadar da nazik olmasını beklemiyordum.

Hafif titrek bir sesle;
- Ben nasıl desem bilemedim, uçurumdan düştüm ve sonrasında buraya geldim... Diyerek etrafı ellerimle gösterdim.

Sesi kalın olan kişi;
- Bizi neden dinlediğini anlatırsan canına bir şey olmaz! Şimdi söyle bakalım bizi gizlice takip etmenin  mutlaka bir sebebi olmalı.

- Neden bahs ettiğinizi anlamıyorum! Sadece yolumu kaybettim ve o okyanustan tek parça hâlinde çıkabildiğim için mutlu olmak şöyle dursun, rahat bir nefes dahi alamazken siz gelmiş takipten söz ediyorsunuz!

Benim de canım değerli... Şu birkaç saatte yaşadıklarımın tek bir mantıklı açıklaması olmazken birde bu insan dışı varlıklar ile muhattap oluyorum! Sinirlerim gittikçe artarken söylediklerim karşımdaki kişiyi daha da sinirlendirmişti. Kaslarının kavisi daha da artarken karşısında sanki düşmanı varmışçasına gözleri nefret doluydu. Bana doğru bir adım atarken bende geriye adım atmak şöyle dursun kılımı bile kıpırdatmadan aramızdaki mesafeyi bozmamak için direndim. Durduğu yerden gür bir sesle yeri bile titretecek kadar güçlü bir şekilde;

-Ve sende buna inanmamızı mı bekliyorsun! Klanın için bilgi topladığın aşikar, şimdi uslu birisi ol ve hangi klandan olduğunu söyle!

Yine bir klan vukuatı daha ne kadar kendimi açıklamam gerekecek? Benim ne dediğimi zerre dinlemeyip kendi kendine karar veren bu varlıklar mı, yoksa itinayla doğru söyleme hırsım mı? Emin değilim gerçekten de tükenmiş hissediyordum. Yaşadığım bunca şeyin yükü taşıyamayacağım kadar ağırken üstüme bu denli gelinmesi kötü hissettirmişti. Ayakta bile zar zor dururken artık dayanacak gücümün kalmadığını hissettim. Bu kadar dayanmam bile bir mucizeydi. Elimi aramdaki ağaçtan destek almak için dayandığımda başımın döndüğünü hissettim. Bir elimi başıma götürürken ellerime bulaşan ıslaklık iyi olmadığımın bariz açıklamasıydı. Bana doğru yaklaşan silüet elini başımdaki elime koyup bir şeyleri yeni fark etmiş gibi tedirgin bir sesle;

- Nasıl bu hâle gelebildiniz, çok fazla kanamanız var. Acilen tedaviye gitmeli ve gerekli şeyleri yapmalıyız, aksi takdirde birkaç saate kalmaz bu dünyadan göç edebilirsiniz!

Şu anda mantıklı düşünemez haldeyken bile yabancı kişilere kendi ayağım ile gitmemem gerektiğinin farkındaydım. Başımı olumsuz anlamda iki yana sallamaya çalıştım. Hareketlerim o kadar yavaş olmuştu ki ağır çekimde olduğumu düşündüm. İnce sesin sahibinin sesini duyuyordum ama bir şekilde yağmurdan olsa gerek anlamakta zorlanıyordum.

- İzin verirsiniz size gideceğimiz yere kadar destek olarak eşlik edebilirim.

Sesinin tınısı o kadar iyimser geliyordu ki red edebilen kişi ancak çok kabaca birisi olabilirdi. Bacaklarımda daha fazla derman kalmayınca yere düşeceğim esnada kolumdan tutulup yerden yükseldiğimi hatırlıyorum. Sonrası çok bulanıktı.

Bir ara gözlerimi açıp baktığımda kabus gördüğümü düşünerek sıkıca gözlerimi kenetlenmiştim. Yağmurun tenime değişini hissedebiliyordum. Hâlâ hareket halinde olduğumuzu fark ettim. Bedenim daha fazla dayanamayıp kendini karanlığa hapsetti.

Fikirlerinizi paylaşarak farklı bakış açılarını söylemekten çekinmeyin.

Sevgilerle iyi günlerde kalın🙃👋🏻👋

ALBİNOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin