14. Bölüm

16 2 0
                                    

İyi okumalar :)

Başımda tarif edemediğim bir ağrı ile uyandım. Zihnim yeterince bulanık olmasına rağmen az çok neler olduğunu anımsadım. Esirler ile festivaldeydik ve bir esirin onlara boyun eğmemeleri ile askerlerden birisi sinirlenmiş ve ona şiddet uygulamaya başlamıştı. Olanlara göz yummak istemediğim için bende karşı çıkınca başımdan ağır bir şey tarafından vurulmuş ve bayıltılmıştım.

Şimdi ise nerede olduğuma dair bir fikrim yoktu. Koyu tonlara sahip odada çift kişilik bir yatakta yatıyordum, buraya nasıl veya kim tarafından getirildiğimi hiçbir şekilde bilmez bir şekilde uzanıyordum. Nerede olduğum bilinmezlikten ibaretti.

Sırtımı yatağa yaslayıp, başımdaki ağrı azalana kadar oturur pozisyonda etrafımı incelemeye başladım. Tahtadan yapılmış siyah bir yataktaydım ve örtüleri kırmızının koyu tonlarına sahipti. Yatağın her iki tarafında komidinler bulunurken üstünde de masa lambaları açık bir şekilde duruyordu. Yatağın etrafında asılı olan cibinlik farklı bir hava katarken, sol tarafımda küçük ama uzun bir camdan gün ışığı içeri giriyordu.

Ayaklarımı yataktan sarkıtıp yavaş hareketler ile pencereye ilerledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ayaklarımı yataktan sarkıtıp yavaş hareketler ile pencereye ilerledim. Başımın ağrısı daha hafif olurken dışarıya bakabilmek için camı açmış ve camdan uzanarak dışarıya bakmaya çalıştım. Olduğum ev bir kule gibi etrafı da kırmızı güller ile bezenmiş kendine has bir kokusu ile çok farklı duruyordu. Sık ağaçların olduğu bir yere yapılmış bu kule yüzyıllardır varmış gibi taşları eski ama sağlam görünüyordu. Daha ileride yüksek dağları ve tepeleri görebiliyordum.

Derin bir nefes çektiğimde burnuma gelen gül ve farklı bir koku ile başım dönmüştü. Sonbahar ayaz vakitlerinde olmalıyız ki dışarıdaki kara bulutlar yavaştan olduğum yere yaklaşıyordu, bu da havanın serin olmasını sağlarken içim ürpermeye başlamıştı. Camdan çıkıp kapattım, o sırada yatağın ön tarafında yatakla uyumlu renkte siyah işlemeleri olan ayaklı kırmızı kapitone koltuğu vardı. Koltuğun üstünde siyah bir elbise duruyordu. Başımı eğip üstümdeki kıyafete daha doğrusu paçavra olmuş elbiseye baktığımda gözlerim gördüğü şeye inanmak istemez gibi kapatıp tekrar baktım.

Çamurdan ve kirden dolayı kahve ve gri renklerinin karışımı olan üstümdeki kıyafetin önceden beyaz olduğuna kendim bile inanmaz şekilde baktım. Etek uçlarında, dizilerinde ve kollarında yırtılmalar bulunuyordu. Evden çıktığımdan beridir bir kere üstümü değiştirmiş ve şu anda günlerdir aynı üstler ile duruyordum bu berbat hissettiriyordu.

Gözlerim etrafta dolanırken odanın içinde iki farklı kapının olduğunu fark ettim. Sol tarafımda kalan kapıyı açtığımda karşıma siyah kiremitlerden oluşan bir banyo çıktı. İçeriyi incelemeyi es geçip lavaboya yöneldim. İşimi halledip ellerimi yıkadığımda, duvara asılı aynadan yüzüme baktım. Yüzümün bazı yerlerinde küçük de olsa morluklar ve sol elmacık kemiğimde yara vardı. Parmak uçlarım ile yarama dokunduğumda kabuk tutmasına rağmen sızısını içten hissettim.

ALBİNOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin