Bölüm 2-Diğer yarım

233 102 10
                                    

Saatlerdir gözümü kırpmadan tavanı izliyorum. Hayatımın dibindeyken sanki daha da dibe çekilmiş gibiyim.Ne yapacağımı, nasıl hareket edeceğimi, ne diyeceğimi bilmiyorum.Ben nasıl bu hale geldim diye düşünürken saatin 5'e geldiğini fark ettim tam tamına 2.5 saattir elimdeki annem ve babamın bana 18.yaş günü hediyelerine bakıyorum. Ne kadar acı bir durum değil mi?Elimdeki annemin kendi el yazısı ile yazdığı mektuba yeniden başladım. Ama hiçbir şey değişmiyordu işte sanki kafam beynim donmuş vaziyetteydi.Annem ve babamın adını bile daha yeni öğrendim. Annem Sema babam ise Haluk Yılmaz'mış.İşin garip tarafı Sema Hanım. Yani annem mektupta "Defnem ; Canım kızım. Şuan bize kızgınsın biliyorum ama bilmediğin hatta bilmenizi istemediğimiz şeyler var. Ama şunu bil ki biz seni o yurda,isteyerek vermedik kızım.Mecburduk. Sen bunu okurken belki ölmüş olacağız, belkide çok uzaklarda ama şunu bilki Defne, biz seni hep seveceğiz kızım. Bunu okuyorsan eğer artık 18 yaşına gelmiş ve yurttan artık ayrılmış olmalısın. Senden babanla tek istediğimiz aşağıda yazılı olan adrese git ve poyrazı bekle. Elinde iki tane anahtar olması lazım.O üzerinde numaralı olan anahtar, tüm varımızı yoğumuzu sizin almanız için gereken yer. Diğer anahtar ise o anahtar kızım.Her şey in başladığı yerin anahtarı. Defne'm, güzel kızım senden tek isteğimiz o adrese git ve poyrazla tanış.Diğer yarınla... "
-Annen
Bunlar ne demek oluyordu ki şimdi. Diğer yarım ney olabilir. Bilmenizi istemedik de ney oluyor, benden başka biri daha mı var yani? Yok hayır işte daha fazla tahammül edemem tüm bu olanlara. Ya biri beni gerçekten kandırıyor. Hemde çok güzel bir şekilde . Ya da ikinci seçenek kalıyor ki ben buna hala inanamıyorum.Tüm bu olanlar gerçekti.Ama oyun olsa kim benimle, neden oyun oynama gereği duysun? Sanırım kafayı yiyeceğim. Ben yoğun düşüncelerim de iken birden Yasemin odama daldı. "Kızım, sen kapı çalmak nedir bilmez misin?" dedim. Böyle yapmasına sinir oluyordum."Uzatma da bak ne diyeceğim" Ne der gibi yüzüne baktım.Eliyle kapıyı kapatmış,yatağımın ucuna bağdaş kurarak konuşmaya başladı. "Feride, sanki odasına birilerinin girdiğinden şüpheleniyormuş" dedi. "Yani "dedim. Zaten bizim olduğumuzu anlasa nolur ki sanki. Hayatımı daha ne kadar çıkmaza sokabilir. "Ya Defne, sen cidden malsın.Sen bir hafta sonra gidiyorsun. Hatta 6 gün kaldı sen kurtuldun say.Ya ben, ben ne yapacağım burada. "dedi.Haklıydı aslında benden bir yaş küçüktü Yasemin. Kendimle beraber onuda sürükledim bu acı gerçeğe. Bana bir cevap bekler gibi bakan Yasemine mi yoksa cevabını bilmediğim soruya mı cevap versem bilemedim."Bir şey isteyeceğim Defne senden. "dedi.Onaylarcasına kafamı salladım. "Hani şimdi sen gidiyorsun ya 6 gün sonra. Beni unutmazsın değilmi?, arada gelirsin yanıma he? "dedi.Şaşırmıştım açıkcası Yaseminden böyle bir soru beklemiyordum."Bu da sorumu Yasemin,tabiki gelirim. "dedim. Tabiki gelirdim Yasemin benim kardeşim gibiydi. Kollarımı Yaseminin boynuna sardım. Bir süre öyle kaldıktan sonra. "Ben gitsem iyi olur artık. "dedi ve gitti.Bende mektupları, anahtarları ve kutuya tekrar bir göz attıktan sonra kaldırdım. Garipti şuan yaşadığım his çok garipti. Bir yanım mutsuz olacaksın Defne derken diğeri de hayatımda mutlu olmadığım kadar mutlu olacaksın diyordu.

Sabah kahvaltı saatinin nasıl geldiğini anlayamadan, gözlerim kan çanağı indim yemekhaneye. Bugün patates kızartması var sanırım. Yüzüme çarpan yağ kokusu yüzümü buruşturmama ne den oldu.tepsimi aldığım gibi bizim en arka sıraya doğru bakındım. Allahtan kimse oturmuyordu da bir de onu kaldırma derdine girmiyordum. Ahşap masaya yerleştikten sonra, her zaman olduğu gibi Yasemini aradı gözlerim.Uyuyor galiba, yoksa patates kızartmasını asla kaçırmazdı.
Patateslerimi bir güzel mideye indirdikten sonra tepsiyi yerine koyup Yaseminin odasına doğru yürümeye başladım. Odası yemekhanenin bir üst katında olduğundan uzun sürmüyordu.O benim odama nasıl dalıyorsa umursamadan bende onun odasına girdim."Yasemii-"dedim ve durdum. Burada da yoktu şimdi cidden merak ediyorum. Bahçeye çıkmayı sevmezdi, okul desen artık tatildeyiz.Nerede bu ya. Adımlarımı kendi odama doğru ilerlettim.Benim odam en üst katın bir altıydı ve benin odamın olduğu katta Feride Hanımın da odası vardı.Dün gece aslında çok düşündüm gidip bunların ne olduğunu sormayı, bunların ne anlama geldiğini. Ama ne diyebilir ki bana, nasıl bir açıklama yapabilir. "Defneeeeee" Yaseminin sesiyle, benim odamın kapısının önünde olduğunu gördüm. "Neredesin sen?. "dedim. Sitem dolu sesimle. "Ay Defne varya sabah sabah hiç çekilmiyorsun. Hadi mayonu alda, yüzelim biraz. "dedi. "Tamam sen in alıp geliyorum. " dedim.yurdumuz, cidden aynı özel okullar gibiydi.Her şey elimizin altında,kolaylıkla ulaşabiliyorduk.Yüzmeyi çok sevdiğimden mutlaka iki günde bir de olsa yüzerdim.Yüzmek aslında zor değil aksine diğer sporlara göre bence gayette daha kolay. Su beni her zaman rahatlatan taraf olmuştur. Sanki bir zırh gibi bizi kaplar ve dışarıdan gelen sesleri,bize duyurmazdı.İşte en çokda bunu seviyorum. Dolabımı açtım o annemden ve babamdan olan kutuya yerinde mi diye son bir kez daha kontrol ettim ve onu görmemle içimi tuhaf bir his kapladı. İki tane mayom vardı birisi yurdumuzun verdiği parayla aldığım diğeride bağış yapılarak aldığımdı. Kendi biriktirdiğim parayla aldığım mayo, siyahtı. Sırtı da zaten kalçama kadar acıktı. Bunda karar kıldım ve havlumu aldığım gibi Yaseminin yanına indim.

Kaç dakikadır suyun altındayım bilmiyorum. Havuzun o soğuk zeminine oturdum ve sadece durdum öyle. Neden böyle oldu bilmiyorum. Tabi daha sonra yaseminden "İyi misin, noldu, aklına bir şey mi geldi,bir şey mi hatırladın. "Gibi sorular sordu ve ben sadece "Sorun yok, iyiyim. " demekle yetindim.Havuzdan çıkıp, üzerimizi giyindikten sonra kızların panoya toplandıklarını gördüm. Noldu diye bende baktım ki nasıl unuturum bugün üniversite için yerleştirme sonuçları açıklanacaktı ve şuan herkesin nereyi kazandığı apaçık ortadaydı.Ben ise 3.sırada derece ile tamda istediğim yeri kazanmıştım.Sevinçten donup kaldım. Elim ayağım tutmuyor sanırım. Yaseminin boynuma atlaması ile kendime geldim. "İnek olmanın sonuçları işte. Kimin arkadaşı be, tebrik ederim."dedi. Ama ben hala üstümdeki şoku atlatamamıştım.
Tüm gün boyunca yüzümde sevinç nidaları atan bir gülümseme vardı. Feride Hanımın yanına gitmiş dün gece hiç bir şey yaşanmamış gibi konuşmuştum ve hâlâ burada olduğum için ve tüm kayıt işlemlerini Feride Hanım tarafından kolaylıkla hallolmuştu. Ne yani bu kadar mıydı? Benim üniversiteyi görmem gerekmez miydi hem. Benim imzam gerekmez miydi tamam 18 yaşımı doldurmadım ama burda iki üç günün hesabını yapıyor değillerdir heralde. Hayatım şu iki gün içinde hiç olmadık bir hâl almıştı. Kafamdan bu düşünceleri çekip attım "Kötü düşünme Defne. "diye sayıklayarak odama yöneldim. Dün gece o mektuptan sonra hem uyuyamamış hemde yüzmenin verdiği yorgunlukla güzel bir uyku geçirmeyi dilerken kendimi odama attım ve yine içimi o tuhaf his kaplamasıyla, bu geceninde bana uyku olmadığını anlamış oldum.

~BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin