Bölüm 5-Umursamaz abim

177 90 10
                                    

Gerçekler insanın canını bu kadar yakarmıydı. Bu kadar derinden etkilermiydi.İnsan hiç hissiz olurmuydu.İki gündür bu evdeyim Poyraz, abim olduğunu söyledikten sonra bana. "Bir daha karşıma çıkma! "diyerek bağırdı ve sert bir şekilde kapıyı üzerime kapatıp gitti.Hiç tanımadığım bu adamın bu cümlesi o kadar canımı yakmıştı ki.Bana öylesine nefret eder gibi bakmıştı ki.
Bana benim öldüğümü söylemişti bunun hakkında da hiç bir açıklama yapmamıştı.Hayatım bir haftadır hiç olmadık bir hâl almaya başladı. İlk başta o mektup, ardından bir abi vakası. İçimden koca bir "Ahh."çektim.Napacağım ben burada. Koskoca evde bir başıma geceleri uyumamıştım.Evin üst katlarınada hiç çıkmamıştım. Eşyaların üzerinde beyaz örtüler seriliydi sadece benim oturduğum koltuk açıkta kalıyordu onun dışında ev beyaza hakimdi. Duvarların boyası ise sarıydı soluk bir sarı. Tavanlar ise küflenmiş, etrafa hoş olmayan koku salıyordu.Evin sahibi her kimse buraya uzun zamandır gelmiyordu galiba. Ama dıştanda evin dışı oldukça güzel görünüyordu. Etrafı süzerken kapının yanındaki duvarı kaplayan boydan ayna dikkatimi çekti . Ayağa kalktım yorgun adımlarla aynaya doğru yürüdüm.Karşımda duran bana baktım. Yüzüm solgun, Saçlarım taranmamaktan karışmış,gözlerimin altında halkalar ve karnımın gurultu sesiyle tamda bir ezik gibi kendime bakıyorum. Üzerimde yurttan çıkarken ki giydiğim pantolon ve gömlek vardı. Biraz insan içine çıkmak iyi gelir düşüncesiyle valizimi açtım lacivert koyu pantolonumu üzerinede bana bir beden büyük olan beyaz bir bady geçirip, elimede biraz para alıp çıkacaktım ki anahtarın olmadığı aklıma geldi. O yüzden de bahçeden aldığım taşı kapının arasına koydum. Belki arasam anahtarı bulabilirdim ama dokunmak istemedim. Umarım evin sahibi her kimse ben evde yokken gelmez diyerek çıktım evden.

Burası çok güzeldi. Ahşap evleri oldum olası çok severdim. Burada da küçük ama bir o kadar da şirin evler vardı. Her evin kendine has bir bahçesi vardı sanırım. O gün ki adresi sorduğum teyze yine manavın oradaydı. Dar sokaklar,taştan yollar ayrı bir hava katıyordu buraya.

"Merhaba."dedim. Elinde ki elmaları yerine bırakıp bana baktı. Beni tanımış olacak ki gülümsedi."Merhaba kızım."dedi.Kızım demesi bile o kadar içtendi ki.Uzatmadan "Ben burada market ve ya restorant nerede bulabilirim teyzeciğim? "dedim."Bu çevrede market yok kızım,restorantta . Ama aşağı tarafda köfteci var."dedi gülümseyerek. Yemek olsunda köftede olur be teyzem."Nasıl gidebilirim oraya peki. "dedim."Benim bir torunum var kızım diyeyim onada sana eşlik etsin. Yabancısın anlaşılan buraya. "cevap verme mi beklemeden "Emre."diye seslendi. Demek torunun adı Emre'imiş. "Geliyorum babaanne. "diyerek geldi yanımıza. Benim yaşlarımda birine benziyor gibiydi. Yaşlı teyze gibi Emre de sevimli birine benziyordu. Adını bilmediğim ama torunun adını öğrendiğim teyze beni göstererek. "Bu kızımızı aşağıdaki köfteci ye götür bakalım oğlum."dedi. Emre onaylarcasına kafasını salladı.
Ve istikamet köfteci.

Manav tezgahının oradan ayrıldığımızdan beri konuşmamıştık açıkçası konuşmaya ihtiyacım vardı birazda kafa dağıtmaya tüm bu olanlardan sonra hakkımdı. Sonunda pes ederek elimi uzattım. "Meraba,Defne ben. "dedim. İlk başta bana sonrada elime bakarak. "Emre. "dedi. Her köşede ya manav ya da Bisiklet tamircileri vardı.Merakıma yenik düşerek. "Bir şey sorabilirmiyim?"dedim. Amacım hem merakımı gidermek hem de konuşmakdı.Eğer karşımda ki insan benim kafadansa onunla çok iyi anlaşırdım.Ama eğer değilse de uzak durmak için elimden gelen tüm çabayı sarf ederdim.Yapım buydu sonuçta. "Tabi."dedi.Bende hemen bu cevabı bekliyormuş gibi. "Dikkatimi çektide olması gerekenden fazlasıyla bisiklet tamircisi var burada. "dedim.Umarım yanlış bir şey dememişimdir.Onları küçümsüyormuşum sana bilirdi çünkü. "Burada gördüğün gibi sokaklar dar ve araba girmiyor, O yüzden ulaşımımızı ya bisiklet ya da motorsikletle yapıyoruz. Ama genel olarak bisiklet tercih edilir. "dedi.Bisiklet sürmesini o zaman buradaki çoğu kişi biliyordur. Ama ben bilmiyorum."Anladım. "demekle yetindim.

Köfteciye geldiğimiz yer çok güzel bir yerdi.Eski bir kamyonun arkasında köfteler yapılıp satılıyordu. Masalar küçük ve hepsi farklı renklere boyanmıştı. Emre'yi beklerken etrafı gözetliyordum."Al bakalım. "önüme koyduğu köfte ayran ikilisine bakıp Emre 'ye döndüm o çoktan yemeğine başlamıştı bile.Elime aldığım ekmeği iştahla ısırdım.

Karnımı doyurmuş, Emre ile de arkadaş olmuştum. Çok eğlenceli biriydi.Bu olaylardan sonra şakalarıyla beni kendime getirmişti.Annesi ve babası Almanyada yaşıyorlarmış ama o babaannesini burada yalnız bırakmak istemediği için bir süredir beraber kalıyorlarmış. Ben böyle düşünürken çoktan evin dış kapısına gelmiştim.
Elimi kapıya doğru uzattım ama kapı kapalıydı. Ama ben taş koymuştum sırf kapı kapanmasın diye. Belki sahipleri gelmiştir diyerek zile bastım.Umarım kızmazlardı zaten benimde kötü bir niyetim yoktu ki.Kapının arkasında bir hareketlilik oldu hissettim. Kesin biri var ya hırsızsa. Ah be Defne nerede görülmüş kapıyı açık bırakıp yemeye gitmek. Ve hislerim doğru ki kapının açılma sesi. "Nerdesin sen. "kapı açılırken konuşmuştu. Poyraz,abim.Onu görmemle hem rahatlamış hemde tedirgin olmuştum. "Yemek yemeye gitmiştim."dedim.O ise beni yine umursamadı. "Neyse ne.Burada kalmaya devam mı edeceksin."diye sordu. "Yok hayır, yani evet. Kalacak yerim yok ama en kısa sürede gideceğim. "dedim.Şu umursamazlığı cidden canımı sıkıyordu artık."Kalıyorsan kal banane. "dedi. Ağrıma gitmişti açıkçası, banane demesi.Cidden umursamıyormuydu yoksa öyle mi gözükmeye çalışıyordu. Eğer rol yapıyorsa bunda başarılıydı.Elini cebine attı, iki tane anahtar vardı elinde. "Bunlar evin ve dış kapının anahtarı. Bir daha görüşmemek üzere. "diyerek arkasını döndü ve gitti. Bense hiç bir şey düşünemiyordum.Poyrazın gidişini izlemiş ve öylece durmuştum.Hiç bir şey diyemeden...

Perdesiz evin her yeri güneş alırsa ve bu güneş ışıkları direk bana gelirse uykumun en güzel yerinde kalkmam normaldi galiba.Derin nefes alıp doğruldum yattığım yerden bugün üzülmeyeceğim diyerek avuttum kendimi. Hâlâ koltukta yatıyorum ne üst kata çıkmış nede evi gezmiştim. Korkuyordum açıkçası karşıma çıkabilecek her türlü şey den korkuyordum. Emre'nin babaannesi kahvaltıya çağırmıştı dün vedalaşırken. İnsanın bir günde tanıdığı insana nasıl güvenirdi ki aslında, ama onlarda o güveni hissediyorum aynı abim de olduğu gibi. Abim demek garip geliyor. Tüm bu olanları Yasemine anlatsam ilk söyleyeceği cümle "Oha yakışıklı mı? "olurdu. Aslında yakışıklıydı, uzun boylu, dalgalı ve kumral saçı ve beyaz teni.Yani bir genç kızın ilgisini çekerdi. Ama garip yani ben esmerim,saçlarım koyu kahve. Tek ortak noktamız gözlerimizdi sanırım.Bunlara rağmen sadece tek merakım bana neden bu kadar düşman gibi davranıyordu,umursamıyordu,ilgilenmiyordu.Oysaki aramızda çokda bir konuşma geçmemişti. Benden nefret edecek bir hareket de yapmamıştım.
Er ya da geç bu sorularım cevapsız kalmayacaktı. Öğrenecektim. Hemde abimden.

*karakterlerin resimleri ilerleyen bölümlerde gelecektir.

~BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin