- On Birinci Bölüm -

58 11 90
                                    

Kitap ile ilgili ufak bir karar aldım.

Bölüm başına benim verdiğim yanıtlar sayılmadan en az 25 yorum olmadığı sürece bölüm yazmayı düşünmüyorum. Bu yorum işini çok taktığımı düşünüyor olabilirsiniz, ama hayalet okuyucu anlayışı da pek hoşuma gitmiyor açıkçası.

Sadece benim için değil, diğer yazarlar için de yaptığınız yorumlar fazlası ile önemli. Birilerinin okuduğunu, kitabı sevdiğini bilmek emin olun yazmak için bizleri motive ediyor.

Teşekkür ederim, iyi okumalar.

•••

Osamu, kapıyı çarpıp odadan hızla çıktığında Suna ve Sakusa, gri saçlı oğlanın gidişini izlemekten başka bir şey yapamamışlardı.

Atsumu, oturduğu yerden kalktı ve koşarcasına adımlar eşliğinde takip etti ikizini. Onu koridorda yakaladığında bileğinden tuttu, hızla kendine çevirdi. "Ne demek tedavi olmayacağım?" diye sordu, sesini yükselttiğini kendisi bile fark etmemişti.

Osamu, bileğini ikiz kardeşinden kolaylıkla kurtardı ve omuzlarını dikleştirdi. Hastalığı sebebiyle fazlasıyla kilo vermişti ve eskisi gibi gözdağı veremiyordu. "Ne duyduysan o." dedi, yumruklarını sıktı. "Tedavi olmayacağım."

"İyice saçmalamaya başladın artık. İyi hissetmiyorsun diye tolerans göstermeye çalışıyorum ama sen beni resmen çıldırtıyorsun!" Atsumu, sesini gittikçe yükseltirken ikiz kardeşine doğru bir adım attı. Onun tedirginlikle geriye çekildiğini fark etmemişti bile.

"Bunca sene çalışıp sırf senin tedavin ile daha iyi ilgilenebilmek için tıp alanında okudum! Ve sen gelmişsin, tedavi olmayacağına dair saçmalıklar zırvalıyorsun! Ne bu şimdi?"

"Bay Miya, hastanedeyiz!" diye seslendi hemşirelerden biri. Atsumu ancak bu şekilde toparlanabilmiş, bağırmayı bırakmıştı. Bakışları karşısındaki ikizini bulunca yutkundu.

Ona böyle bağırmak istememişti ki.

"'Samu, özür dilerim." dedi Atsumu, kendisinden uzakta duran Osamu'ya doğru bir adım atıp kollarını ikiz kardeşinin bedenine sardı. Sırtını yavaş yavaş sıvazlarken "Çok özür dilerim, bir anda patladım." diyerek açıklamaya çalışıyordu kendini.

"Sorun yok." dedi Osamu, başını sola doğru çevirirken. Kollarını aynı şekilde kardeşine sararak karşılık verdi sarılmasına.

Derin bir nefes aldı Atsumu, yüzünü kardeşinin omzuna gömdü. Ağlamaklı bir ses tonuyla "Senin de beni bırakmanı istemiyorum..." diye mırıldandı, kendisi bile anlamamıştı bu söylediğini. Osamu'nun duyması mucize olurdu.

Osamu, bir elini ikiz kardeşinin sarı saçlarıyla buluşturdu. Ne de dalga geçmişti lisedeyken onunla. Atsumu, istediği rengi asla tutturamazdı. Ya hardal sarısı olurdu, ya da beyaz denecek derecede açık. Fakat şimdi tam istediği gibiydiler.

Ne kadar süre öyle kaldıklarını ikisi de bilmiyordu. Onları birbirlerinden ayıran şey, Suna'nın "Osamu, Atsumu!" diye seslenmesiydi. İkizlerin görüş alanına giren yeşil gözlü, elinde Sakusa'dan aldığı test sonuçları ile ilerliyordu iki kardeşe.

"Eve mi geçiyoruz?" diye sordu. Atsumu, Osamu'ya baktı sanki onun bir cevap vermesini istiyor gibi. Osamu omuz silkti, onun için fark etmezdi zaten.

"O zaman, Akaashi'ye uğrayalım önce. Olur mu?" diye sordu Atsumu, Osamu'nun bu fikre katılacağından yüzde yüz emindi. Kardeşini yeterince iyi tanıyordu, Akaashi sıkı fıkı olduğu nadir insanlardandı.

Suna ve Osamu'nun onayını aldıktan sonra, onları önden yolladı Atsumu. Birkaç işi olduğunu söylemiş, eve gidip arabayı almaları için ikna etmişti onları.

Sonra da kendisini Sakusa'nın odasında bulmuştu.

Aniden açılan kapı ile yerinden sıçrayan kıvırcık, bakışlarını hızla o tarafa çevirdi. Nefes nefese kalmış sarışını görünce önce gözlerini devirdi, sonra da "Sana kapıyı çalmayı öğretmediler mi?" diye sordu.

"Başlatma kapına!" Atsumu'nun hafif bağırışı odada yankılanırken, Sakusa ayaklanmıştı. Atsumu hızla ona ilerledi, tam karşısında durdu. Boy farklarından ötürü konuşurken başını biraz kaldırması gerekiyordu.

"Osamu'yu tedaviye ikna ettim diyelim, ne uygulamayı planlıyorsun?"

Sakusa duraksadı, elini çenesine koydu ve boştaki elini çenesine koyup düşündü. Kafasında az çok bir şeyler planlamıştı neyseki.

"Belli noktalara ablatif radyasyon dozunu verebiliriz... Böylece normal dokuların maksimum korumasını da sağlarız." dedi kıvırcık, gözünün önüne gelen saçlarının bir tutamını kulağının arkasına attı. "Sonuçta ağrısız ve yan etkiler minimum seviyede."

"Stereotaktik radyoterapi diyorsun yani?" diye sordu sarışın, onu onaylamak için. Sakusa başını aşağı yukarı salladığında iç çekti. Tek tesellisi Osamu'nun kanserinin henüz ciğerlerde bile fazla büyümemiş olmasıydı. Son evrede, veya o evreye yakın tespit etmeleri bir felakete yol açardı.

"İşe yarar ama, değil mi?" diye sordu Atsumu. Sakusa derin bir nefes aldı. "Biliyorsun, kanser henüz çok ilerlememiş. Yani, hiçbir şeyin yüzde yüz garantisi yok; istesem de sana kesin bir bilgi veremem şu an. Ama elimden geleni yapacağım," Sakusa, karşısındaki sarışının ellerini tuttu. "Birlikte yapacağız."

Sarışın, yüzünde ufak bir gülümseme ile baktı kıvırcığa. Onun yüzünde de aynı tebessümü görmesi, kendisini biraz olsun güvende hissetmesini sağlamıştı.

"Teşekkür ederim, kardeşimle bu kadar ilgilendiğin için."

"Görevimiz bu değil mi zaten? Boşuna mı ettim ben o hipokrat yeminini?" Sakusa'nın sorusu, Atsumu'yu kıkırdatmıştı.

Nihayet ortamdaki kasvetli hava biraz dağıldığında, Sakusa ve Atsumu karşılıklı oturmuşlardı. Sakusa'nın rica ettiği kahveler hızla geldiğinde, Atsumu resmen içinde şeker fabrikası kurulmuş bardağı aldı ve soğuk kahveden birkaç yudum aldı.

Sakusa, sarışının kahveyi hevesle içmesini izlerken istemsizce gülümsedi ve bir elini çenesine yasladı. Kendi kahvesinin varlığını bile resmen unutmuştu, tek odağı Atsumu olmuştu.

Eline aldığı peçeteyi yavaşça kaldırdı, beyaz tenli oğlanın dudağının kenarına götürdü. Bulaşmış olan kahveyi nazikçe sildi. Atsumu şaşkın bakışlarını kıvırcığa gönderirken, Sakusa sanki hiçbir şey yapmamış gibi oğlanın gözlerinin içine bakıyordu.

Atsumu, telefonunun çalmasıyla kurtulabilmişti bu garip atmosferden. Cebinden çıkardığı telefonunun ekranına baktı, "Torbacı" yazısını görünce yüzünde hafif bir sırıtış oluşmuştu. Telefonu açıp kulağına götürdü: "Efendim Rin?"

Bir süre karşı tarafın konuşmasını dinledi sarışın, başını aşağı yukarı sallayıp ayaklandı sonra. Sakusa da onunla birlikte ayağa kalkmış, köşedeki askılıkta duran Atsumu'ya ait ceketi ilerleyip almıştı.

"Tamam, iniyorum." dedi ve telefonu kapattı Atsumu. Bu sırada Sakusa, elinde ceket ile gelmişti. Sarışın ceketi ondan aldı, üstüne geçirdi. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim." dedi Sakusa, Atsumu'nun yüzündeki hafif tebessüme bakarken.

"Ben gideyim artık." dedikten sonra kapıya doğru adımlayan Atsumu, Sakusa'nın önce davranıp kapıyı onun için açmasıyla kaşlarını hafifçe havaya kaldırmıştı. Mahçup bir şekilde tekrardan teşekkür etti, ellerini ceplerine atıp odadan çıktı.

"Haberleşelim mutlaka." dedi Sakusa, Atsumu başını ona çevirdi. Başını aşağı yukarı salladıktan sonra hastanenin uzun ve geniş koridorunda gözden kısa sürede kayboldu.

Reçete - [ SakuAtsu ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin