Anneminde saçları çok uzundu saç renklerimiz neredeyse aynıydı ve pırasa model dümdüzdü, yumuşacık saçlarımız var bizim. Babam uzun saç çok severdi o yüzden kesmemize izin vermezdi. Şimdi ayna karşısında saçlarıma bakıyorum babam uzun saç sevdiği için kazadan sonra hiç kesmedim belime kadar uzanan saçlarım şimdi kalçamın altına geliyor ama uçları yıpranmış birazda kirlenmiş. Gözlerimi babamdan almışım gece mavisimi desem koyu mavimi desem bilemedim. Kirpiklerim annemden, uzun ve kıvrımlı. Arkadaşlarım göz şeklimin çok güzel olduğunu söylerler, ne çok kısayım nede çok uzun normalim yani, yada annem gibiyim..
Çok özlüyorum, nefesim kesiliyor bazen özlerken, canım yanıyor. Bazen özlemden kirpiklerim sızlıyor sanki.
Kazadan sonra hiç gitmedim evimize gidemedim daha doğrusu, hem nasıl gidebilirim ki o eve? Kokuları sinmiştir kanepeye, perdeye, halıya.. 1 yıl sonrasını düşünüyorum burdan ayrılınca mecbur gidecem o eve ama durabilecekmiyim bilmiyorum. Ölenle ölünmez diyorlar saçma. Ölürsün beden olarak değil ruhen ölürsün, sadece yürüyen beden olursun. Ölenler unutulurmuş diyorlar saçma. Nasıl unutur insan yada sorunmu bende unutamıyorum -ki unutmakta istemem. Sen yaşamına bak diyorlar saçma. Onlar nefessiz yatarken ben nasıl yaşamıma bakayım, ne kadar gereksiz konuşuyorlar farkındalar mi acaba?
Yine kendime acı çektiriyorum ayna karşısında, sessiz odamda en iyisi uyumak sanırım çünkü geçeceği yok acıların. Penceremi açtım hava artık soğumaya başladı, soğuk havayı çektim ciğerlerime sonra kapattım camı yatağıma uzandım izledim yavru ağzı duvarlari bi kez daha iğrendim kapattım gözlerimi, huzura kavuşmak istedim olmadı, bende uyudum..
Sabah ayşe ablanın standart kelimeleriyle uyandım güne. Kalkıp okul formamı giyindim, gri kırmızı çizgili etek, beyaz gömlek, lacivert süeter, kravat bide siyah külotlu çorap. Kirlenmiş saçımıda at kuyruğu yapıp odadan çıktım ilk önce elifin odasına girdim.
"Günaydın elifcik" neşeliymiş gibi..
"Günaydın prenses"
Elifinde odası benimle aynıydı zaten sadece aynası sağlamdı. Elif okul formalarını giyinmiş saçının arkasını taramaya çalışıyordu. Sonra bana yavru köpek bakışı atmaya başladı, ah elif böyle bakınca sana karşı istesemde gelemiyorum."Otur şuraya deli kız" dedim ve aynanın önune oturmasını izledim. Yere oturunca arkasına geçtim, tarağı aldım elinden çok nazik bişekilde taramaya başladın canını acıtmamaya dikkat ederek. Gözlerini kapattı elif, tarama işlemi bitince balık sırtı örmeye başladım çünkü çok yakışıyor elife örgü modeli. İşim bitince nazikçe omuzlarına dokundum elifin, gözlerini açıp aynadan bana baktı, gözlerini dolmuştu.
"Ah elif hayır, nolur yapma."
"Aklıma geldi" dedi. Annesinden bahsediyordu..
Küçük bir öpücük kondurdum saçlarına, bişey diyemezdim boğazım düğümlendi, yutkunamadım. Hiç konuşmadan indik yemekhaneye tabaklarımızı alıp yerlerimize oturduk, sessizce yedik yemeklerimizi. Sonra dayanamayıp elini tuttum elifin buğulu gözlerini bana çevirdi.
"Bidaha saçını yapmıyacam" dedim. Hemen surat ifadesini değiştirdi. Neşeliymiş gibi davrandı..
"Tamam ya bişey demiyeceğim bundan sonra söz" güldü bende güldüm.
"Hadi ozaman kalk çantalarımızı alıp çıkalım"
"Tamam prenses"
Beraber çıktık yemekhaneden odalarımıza doğru yürüdük sessizce. Çanta alma işlemide bittikten sonra çıkışa yürüdük ta ki karşımıza müdire hanım çıkana kadar. Yaklaştı bize tam önümüzde durup baştan aşağı süzdü bizi.
![](https://img.wattpad.com/cover/44654099-288-k804226.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİVA
Genç KurguMutlu sonların hiçbirine inanmam, yalan bizim bildiğimiz kadarıyla mutlu biter peki ya sonrası? Sonrasını hiç düşünüyormuyuz. O nasıl bu nasıl diğe merak edenimiz varmı.? Neden bu kadar benciliz.? Hayatı kararmış insanları neden göremiyoruz.? Neden...