O mesajı aldığım gecenin üzerinden iki gün geçmişti. Ve ben iki gündür evden dışarı çıkmamıştım. Mesajı görmemle kapattığım telefonumu odanın herhangi bir yerine fırlatıp uyumuştum. Hala da telefonumu hangi yerde olduğundan haberim yoktu. Odadan sadece yemek ihtiyaçlarımı karşılamak için 10 dakikalığına çıkıp tekrar geri dönüyordum.
Son zamanlar yaşadığım şeyler galiba eskiden yaşadıklarıma tuz biber olmuştu. Artık kendimde hiçbir kedere dayanacak güç bulamıyordum. Ünversiteden devamsızlığım yüzünden kesin sınava da bırakılmayacaktım. Yakmıştım artık bir senemi. Yapacak birşey yoktu. Şu an kötü hissetmemden daha önemli hiçbirşey olamazdı.
Aklım hala o mesajdaydı. Neden benden nefret etmesi gerekiyordu, neden bana aşık olduğu için beni suçluyordu ki ? Ben yalvarmadım ona gel bana aşık ol diye. İki gündür benden nefret ettiğiyle ilgili yazdığı şeyler aklıma gelince yaşların gözlerimden akmasına mani olamıyordum. Bana kendimi hem bu kadar iyi hem de bu kadar boktan hissettirmeye ne gerek vardı. Bana bu kadar yaklaşmaya çalışmışken birden geri adım atmasına sebep olan neydi ?
Kafamın içinde o kadar sorular vardı ki. Çıkamıyordum içinden taki kapım açılıp o kadın içeriye girene kadar
"İki gündür odadan çıkmıyorsun. Ünversite babanın üzerine her halde devamsızlıktan sınava bırakılmayacaksın farkına mısın?"
"Evet farkındayım. Ve inanır mısın ki, hiç umurumda değil. En fazla bir sene fazla okurum."
"Doğru dürüst odadan çıkmıyorsun. Odan da leş gibi kokuyor zaten az pencereleri aç bari. Ölüp gideceksin havasızlıktan"
"İstediğin de bu değil mi zaten? Ölüp defolup gitmem"
Camı açmak için uzanan eli donup kalmıştı. Hiçbirşey söylemeden sinirle camı açarak odadan çıktı. Bense.. Bense artık o lanet yaşları gözümden dökmeye başlamıştım. O sırada kapının zilinin çalmasından bir kaç saniye sonra odamın kapısı tıklandı. "Girmeyin" dememe rağmen kapım han kapısı gibi sonuna kadar açılınca içeri bir adet meraklı ve endişeli Yücel girdi. Kapıyı kapatıp yanıma gelerek önümde bağdaş kurup benle yüzbeyüz oturdu.
"Senin için ne kadar endişelendiğimden haberin vardır inşAllah?"
"Ben o kadar da önemsenecek biri değilim boş versene"
Elinin üç parmağı ile alnımdan geri ittirdi:
"Sen salak öyle san. Sen benim için bu dünyadakı en önemli kişilerden birisin."
"Tuçeden önce mi geliyorum sonra mı?" Alayla yüzüne baktım o ise gözlerini devirerek dudaklarını büzdü. Böyle de çok tatlı görünüyordu ama kıyamazdım
"Bana öyle cevabı zor sorular sorma İloş. Şimdi hanginiz desem yalnış olur. İkiniz de aynısınız. Ama tek farka. Sen biricik küçük kardeşim. Ama o.." yüzünü asarak gözlerini yere dikti; "..o ise galiba hiçbirşeyim"
Dolmaya yüz tutmuş gözlerini göğe kaldırarak gelmekte olan yaşları geri gönderirken ben uzunca Yücelin yüzünü seyrettim. Yücel ne zaman tutulmuştu Tuçeye bu kadar ?Gözleri dolacak kadar aşık olmayı nasıl başarmıştı. Yücel de gözlerini indirip benimkilerle birleştirince içimde birşeyler kırıldığını hissettim. Çocukluk arkadaşım nefret ettiğim o kız yüzünden acı çekiyordu ve galiba bunun tek sebebkarı bendim. Sadece ben.
"Açılmadın mı?"
"Dün açıldım."
"Ne dedi?"Yücel gözlerini tekrar yere dikti: "Ona yaptığım onca şeyi yutup beni kabul etmenin zor olduğunu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak Aşk (ANONİM 18+)
Teen Fictionİki farklı insan. Adam kadını çok iyi tanıyorken kadın adamı tanımadan ona tutuluyor. Ve tüm hijaye de aslında burada başlıyor. 18+ sahneler var dikkat