Merhaba arkadaşlar!!!! Medyadaki Oğuz. Oy ve yorum bekliyorum. Keyifli okumalar. :) :*
Ben şimdi ne yapacağım? Nereye gideceğim? Tamam Bulut'u sinirlendirdim ama beni evden kovması çok fazla bence. Ama ona kızamıyorum. Kızamıyorum işte, kardeşinin kimin yüzünden intihar ettiğini biliyorum ve söylemiyorum. Sanki bana ne yapsa, ne söylese hepsine hakkı varmış gibi düşünmeye başladım artık. Bulut'un gözlerinin içine son birkez bakıp odayı terk ettim. Dilimin beceremediğini gözlerimle denedim bu sefer. Özür vardı mesela bakışlarımda sonra kırgınlık vardı. Nasıl beni kardeşinin odasına girdiğim için kovardı? Ona ailemle ilgili herşeyi anlattım,kimseye anlatamadığım şeyleri anlattım. Kendime itiraf edemediklerimi ona itiraf ettim. Ben neden ona bu kadar çabuk güvendim? Hayatımda bir kere insanlara güvenmeyi denedim sadece bir kere. Yine hata yaptım sonuç ne yalnızlık kocaman bir yalnızlık. Beni hiç yalnız bırakmayan yalnızlık. Sanırım yalnızlık benim ruhuma işledi.Aklımda hiçbirsey yok. Bildiğim tek şey şuan Oğuz'un yanımda olması uğruna yapmayacağım şey yok. Şuan yanımda olsa bana üzülme derdi ,o güzel gözlerini kısarak gülümserdi, belki gözlerimden öperdi. Sanki benim gülümseme kaynağım gibiydi o. Onun yanındayken gülümserdim ben. Keşke arada bana gülümsemeyi hatırlatmak için gelse..
Mezarlığın kapısını açıp içeri girdim. Kapıyı tekrar arkamdan kapattım. İlginç ama hiç korkmuyorum. Çünkü ona yakınım;sevgilime,Oğuz'uma,gülümseme kaynağıma. Onun mezarının yanına yürüdüm. Ama Oğuz'un mezarının başında birisi vardı.
"Özledim be abicim çok özledim seni. Keşke burda olsan da yine senin cadıyı anlatsan. "
Bu kimdi böyle. Sesi çok tanıdık geliyordu ama bir türlü çıkaramadım. Mezarın başındaki burnunu çekti ağlıyordu. Oğuz'u bu kadar seven bir arkadaşı olduğunu bilmiyordum.
"Bugün konuştuk. Senin ismini duyunca gözleri parladı. Seni hala unutamamış. Aynı anlattığın gibi hırçın ve soğuk. Gözlerinde yorgunluk var sanki ölmek istiyor gibi. Sana onun hakkında güzel haberler vermek isterdim ama mutlu değil be Oğuz. "
Sessiz göz yaşlarım bir hıçkırık ile kırdı zincirlerini. Yağız'ın bana dönmesine sebep olmuştum. Evet Yağız olduğunu Oğuz deyişinden anladım. Kulağımda yankılanan sesle aynıydı bu ses.
"Rüya. Ne işin var burda? "
Sesi şaşırdığını ele veriyordu. Hiçbirşey diyemedim sadece daha şiddetli ağladım.
"Ne zamandır buradasın sen?" Biraz önceki o iyi arkadaş gitti yerine bambaşka biri gelmişti. Sanki biraz önce ağlayan o değilmiş gibi nasil bu kadar güçlü görünebiliyor?
" Evine git" dedi oldukça soğuk ve mesafeli bir sesle. Mümkünmüş gibi daha çok ağlamaya başladım. Bir anda başım döndü ve tam Oğuz'un mezarının dibine düştüm. Saçlarım önüme savruldu şimdi Oğuz'un mezarının toprağına çok yakındım. Gözyaşlarım sevgilimin mezarını suluyordu. Biraz daha eğildim ve toprağını öptüm, mezar taşını öptüm. Yağız'ın bana nasıl baktığı umrumda bile değil şuan.
" Özledim seni çok özledim. Evet doğru söylüyor mutlu değilim. Hemde hiç mutlu değilim. Benide al yanına yer aç yanında ."
Mezar taşını defalarca öpüp tekrar konuşmaya devam ettim.
"Bana bunu yapma. Sana ihtiyacım var. Gözlerine ihtiyacım var. Ölüme ihtiyacım var. Toprağa ihtiyacım var benim Oğuz. Ancak içimdeki bu yangının üzerinden toprak gelir. Ancak üzerini toprak kapatır. "
Yağız elini koluma koydu.
"Seni evine bırakayım."
Sesi daha samimi geliyordu. O an büyük bir dejavu hissi yaşadım. Bulut'ta tıpkı böyle koluma dokunup beni evime bırakmak istemişti.
"Benim evim burası. " dedim. Mantıklı cümleler kuramayacak kadar yorgun hissediyordum. Kafamı toprağın üzerine yasladım ve Oğuz'un mezarını okşamaya başladım.
" Rüya hadi diyorum sana"
Sesi daha sertti .
" Bırakma beni hiçbir yere rahat bırak beni" dedim. Üşüdüğümü hissettim daha cok sarıldım toprağına.
" Üşüyorsun Rüya kalk şurdan."
Onun ne söylediğini umursamadım.
" Sana bir masal anlatayım mı? " diye bir soru sordum. Şuan kendimi delirmiş hissediyorum.
" Saçmalama kalk şurdan. " diye bağırdı bana. Ama onu umursamamak konusunda kararlıydım.
"Güzel bir çift varmış. Bu çift birbirine deliler gibi aşıkmış. Çocuk kızın eksiklerini hep tamamlarmış. Bir gülüşü varmış ki görülmeye değer. Çocuk kızın gülümseme prensiymiş. Kız onun yanında kendini gülerken buluyomuş. "
Bunu söylerken yüzümde bir tebessüm oluştu. Kırgın bir tebessüm..
"Sonra bir gün gülümseme prensi gider. Gider hemde bir daha dönmemek üzere gider. "
Hem konuşuyor hem de ağlıyordum.
"Kız bunun üzerine çok üzülür. Onu sadece rüyalar da görüyormuş. Sonra kız daha fazla dayanamamış ve onun yanına gitmiş. Yine kavuşmuşlar orada ve mutlu son."dedim rahat bir şekilde. Yağız'ın bakışlarıdan anladığım kadarıyla intihar edeceğimi zannediyordu. Ama hayır ben Oğuz'a söz verdim yapamam. Ama kavuşacağım evet bir gün kavuşacağım. Tek dileğim bir an önce kavuşmak. Aslında tek dileğim bu değil. Mesela kalbime Oğuz'dan başka birinin girmemesini de diliyorum.
Sanki kirpiklerime asılan ve aşağı doğru çeken birşey var. Oğuz'un mezarına sarılmış vaziyette onu düşünüyorum. Aslında şuan artık nerede kalacağımı düşünmem gerekiyor belki ama ben yine Oğuz'u düşünüyorum. Kirpiklerim daha fazla dayanamadı bu yükü taşımaya ve kapandı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ
RomanceYalnız kalmaya mahkum bir kız. "İntikam mı aşk mı"diye düşünen bir adam. Onlar hayatın belki en büyük acılarıyla karşılaştılar ve yalnız kalmak onlar için bir tercih değil mecburiyet.