Sonunda. Sonunda özgürlüklerimin kısıtlandığı,hayatımı yaşamama engel olan yerden çıkıyordum. Özgürlüğüme kavuşuyordum. Kendime yeni bir hayat başlatıyordum artık. 4 sene önce en son hatırladığım şey ailem ile birlikte tatile gittiğimizdi. Ve babamın ani freniyle bir yerden yuvarlanmamızdı. Gözümü açtığımda bu lanet olası yerdeydim. Ne annem ne babam ne ne de abim. Kimse kalmamıştı yanımda. Hepsi bana veda edemeden gitmişlerdi. Yanımda kalan tek kişi çocukluğumdan beri yanımda kalan Elçin'di. O da küçükken ailesini kaybetmişti ve biz onu yanımıza almıştık. Her zaman birlikteydik. 4 senedir şu 4 duvar arasında sıkışıp kalmıştık her gün duvarlar üstümüze geldi. Sabahları uyandığım da annemin okula geç kalacaksın hadi kalk demesini bekledim. Babamın her akşam arayıp istediğin bir şey var mı diye sormasını bekledim. Abimin beni sahiplenmesini bir şeylerden korumasını istedim. Ama hiç biri olmadı. Hiç biri gelmedi. Uzun bir süre kabullenemedim. Olmayışlarını kabullenemedim. Ama alıştım bir süre sonra tabi. Sorarsanız canım hala acımıyor mu diye. Acıyor. Ama alıştım. O acıya alıştım. Acıtıyor ama eskisi kadar değil. Onların ölümünden sonra ilk defa kendi başıma çıkacağım sokaklara. 16 yaşındayım ve 11. Sınıftan devam edeceğiz. Elçin ve benim derslerim gayet iyiydi. Okulda zorluk çekeceğimizi düşünmüyorduk. Ve bu bizim için tamamen yeni bir başlangıçtı. Ve evet çıkma vaktimiz gelmişti.
"Buradan çıkabilmek bizim için en iyi kurtuluş." Diye sessizliği bozdu Elçin.
"Kesinlikle." Diyerek ona onay verdim.
"Evet çocuklar ayrılma vakti. Bize hiçbir zaman zararınız dokunmadı. Ve ne zaman yardıma ihtiyacınız olursa biz buradayız." Bunu söyleyen kişi Duygu Hocaydı. Daha doğrusu müdür. Şuan gideceğimiz için mutlu olduğundan ne dediğinin farkında değildi. Bizden nefret ederdi ve biz asla rahat durmazdık. Her neyse kafamı bunlarla meşgul etmek istemiyorum. Çağırılan taksi geldi. Ve eve doğru yola çıktık. İçimde ki huzur, mutluluk, heyecan. Mükemmel hissettiriyordu. Bir süre sonra eve vardık. İkimiz de duraksayıp birbirimize baktık Elçin'le. Sonuçta 4 sene sonra ilk defa evi görüp içeri girecektik. Önceden olsa ailemde olurdu. Birlikte gülerek girerdik hep. Gözlerimin dolduğunu fark ettim fakat ağlamayacaktım. Güçlü olmam gerekiyordu yeni bir hayata başlamak için. Kendimi toparlayıp Elçin'e bakıp gülümsedim. "Evet sanırım her şeyin yeniden başladığı an buradan itibaren başlıyor"
"Mükemmel olacağını hissediyorum olan her şeye rağmen."
"Garip ama bende öyle hissediyorum umarımda öyle olur."
"Her neyse hadi girelim artık şu eşyalarla dikilmek istemiyorum ve artık yatağıma kendimi fırlatmak istiyorum"
"Bak bunda çok haklısın." Diyerek kapının önüne geldik. Kapıyı açtım. Hemen yukarı çıkıp kendimizi Elçin ile yataklarımıza attım. Aynı oda da kalıyorduk. Ve kesinlikle özlemiştim. Hemde çok özlemiştim.
"Burayı gerçekten çok özlemişim." Canım arkadaşım düşüncelerimi yine dile getirmişti.
"Eee ne yapacağız bugün." Diyerek devam etti.
"Bence yiyecek bir şeyler için alışveriş yapmalıyız. Bu evde tek başımızayız ve evi biz idare edeceğiz. Ayrıca telefonda almalıyız."
"Üstümüzü değiştirip çıkalım"
Üstümü değiştirip dışarı çıktık. Bildiğimiz ilk Avm'ye gittik hemen. İlk önce telefon almak için bir yere girdik. Telefonlardan birini incelerken tam Elçin'e göstermek için yanıma döndüğümde çocuğun biriyle dip dibe geldik. Kafamı kaldırdığım an içimde nefret rüzgarları esti. Bu ortaokulda ki çocuktu. Dağhan. Ondan nefret ettiğim kadar kimseden nefret ettiğimi hatırlamıyorum. Ha bir de Enes var tabi. Sanki birbirlerine iple bağlıymış gibi hiç ayrılmazlardı. Elçin'le bizde öyleydik gerçi ama onlarda biri ne derse diğeri de onu derdi. Ve bu sinir bozucuydu. Tekrar karşılaşmak isteyeceğim son kişilerden biriydi. Telefonu yerine koydum ve yoluma devam ederken biri bana seslendi. Onun olduğuna emindim ama belki değildir diye bir ümitle arkamı döndüm.
"Bana mı seslendin?"
"Evet. Görüşmeyeli kaç sene oldu bir selam verirsin sanmıştım. Sonuçta birbirimizden nefret ediyor olabilirdik ama çok zaman geçti üzerinden."
"İstediğin selam ise Merhaba. Ve hoşcakal." Arkamı dönüp gidecektim fakat susmadı.
"İris, tamam yaptığımız kötü bir şeydi. Fakat o zaman bunları düşünemedik." Sesi çok yumuşak çıkıyordu.
"Tamam. Bunları yeniden gündeme getirmeye gerek yok. Olan oldu zaten. Geçti gitti." Neden bilmiyorum ama sesinin yumuşaklığına dayanamamıştım.
"Çıktığınıza da sevindim. Siz gittikten sonra uğraşacak çok birilerini aradık ama hiç biri sizin gibi olmadı." Bunu gülerek söylemişti. "Ve Elçin nerede? Hala birliktesiniz değil mi?"
"Evet. O da burada bir yerlerdir. Ve gidip onu bulsam iyi olacak sonra görüşürüz."
"Tamam görüşürüz" dediğinde hafif bir tebessümle yoluma devam ettim. Bir an nefretimin neden sadece sesiyle yok olduğunu anlayamamıştım. Ailemizi kaybettiğimiz zaman bizi herkesin önünde bunla rezil etmişlerdi. Acınası durum onlardaydı ama o an biz olmuştuk işte. Her neyse. Bunları tekrar düşünmek istemiyorum. Hemen Elçin in yanına gittim.
"Az önce kiminle karşılaştım bil bakalım"
"Barışla mı?" dediğinde kahkaha patlattım. Barış okulun en yakışıklı çocuğuydu ve aklı onda takılı kalmıştı. "Ne gülüyorsun ya ne var ben onla ilgileniyorum diğer kimse karşılaştıysan önemsiz."
"Tamam tamam gülmüyorum. Ve Dağhan ile karşılaştım." Elçin bir an duraksayıp hızlı hızlı konuşmaya başladı.
"Oha. Ne. Sen ciddi misin? Hani şu nefret ettiğimiz? Bizi rezil eden? Enes'le olan? Ve konuştun mu? Konuştuğunu söyleme sakın. Yaptıklarını unutmadın dimi." Sözünü kesmesem daha devam edecekti.
"Elçin sakin ol biraz. Yaptıklarından pişmanlar. Yani Dağhan öyle. Enes'i görmedim. Ama Dağhan gerçekten pişman sanırım."
"Yaptıklarını unutmuşsun sen. En zor anımızda bizi daha da kötü duruma düşürmüşlerdi." Elçin sinirlenmişti.
"Tamam orası öyle ama bizde onlara çok şey yaptık. Lise sınavına girerken sıralarına yazdığımız şeyler onları tüm okul hayatlarından uzaklaştırabilirdi."
"Eğer karşılaşırsak senin kadar yumuşak davranmayacağım. Neyse. Bu güzel. Alalım bence. Özelliklerini de sevdim."
"Tamam." Parayı ödeyip diğer yiyecek alışverişini de halledip eve geldik. Eşyaları yerleştirken sonra telefondan 4 senedir boşta kalan sosyal ağlarına baktık. Facebook'da bir sürü istek ve mesaj vardı. Hepsine cevap veremezdim. Öyle göz gezdirirken mesajların aralarında Bartu'nun da mesajı olduğunu gördüm. Hem de daha 1 hafta önce atılmış bir mesaj. Bartu ortaokulda Barış'dan sonra en yakışıklı çocuktu. Mesajını açtım. Önceden de atılmış mesajları vardı. En son attığı mesaj "İris sanırım haftaya çıkacaksın. Çıktığın zaman mesaj at." Neden bana böyle bir mesaj attığına anlam verememiştim. "Bir şey mi oldu" diye cevap verdikten sonra aklıma neden hala Çağatay'ı aramadığımız geldi. Çağatay da aynı şekilde küçüklükten beri arkadaşımızdı. Ne zaman çıkacağımız kesin olmadığı için bizi alamamıştı.
"Alo Çağatay biz evdeyiz"
"Hemen geliyorum. Veya siz gelin bize. Zaten annem sizi akşam yemeğine bekliyor. Şimdi telefonu verirsem susmaz o yüzden hadi gelin bekliyoruz."
Gülerek "Olur" diyerek telefonu kapattım.
"Hadi Nalan Teyzelere gidiyoruz akşam yemeğine bizi bekliyorlarmış."
"Oh be akşam bir şeyler yapmaktan kurtulduk. Bir gün de olsa."
Hemen yola çıktık. 10 dakikaya eve geldik. Kapıyı çaldık. Kapı açıldığında hep bir ağızdan yükselen "Süpriiiz! Hoşgeldiniz!" sesleri ve inanılmaz bir kalabalık vardı.
\/
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yangın Yeri
Teen FictionHayatta tek değer verdiği ailesi olan 2 kızın ailesi de onları terk ederse ne olur? 4 senedir duvarlar arasında sıkışıp kalmış 2 kız en sonunda özgürdü. Ve mutlu olmaya çalışacaklardı. Başarırlar mıydı bilemiyorum, ancak deneyeceklerdi. Ama bunları...