- Bölüm-9

59 1 0
                                    

Elçin'in ağzından;

Hayatımda ki aksiyon, sanırım hiçbir kızın hayatında yoktu. İris'le normal hayatımıza döndüğümüzde, tabi normalden çoktan çıktı, böyle olacağını hiç düşünmemiştim. Dağhan ve Enes'ten başka düşmanımız yoktu. Ve şuan onlar yüzünden hayatımın her günü aksiyon doluydu. Ve ben hala kabusumu kimseye anlatamamıştım. Kendimi yanarken görmem, sonra burnumun kırılması, Ömer'in gitmesi, Burak'ın gelmesi... Bir kere olsun nefes alamıyordum.

İris'in voleybol antremanına yetişmiştik. Adını vermek istemiyorum ama Feride gerizekalısı ve Dila aptalı da buradaydı. Allahım lütfen bu sefer sağsalim bitirelim şu günü aksiyon olmadan. Rahatça spor salonunun tribününe kurulup İris'in sahaya çıkmasını bekledim. Feride oynayanların arasındaydı. Ve Dila da benim gibi sevgili arkadaşını izlemeye gelmişti. Şuan onun o sarışın kafasını ezmek isteyip sonra Enes'in ağzına sokmak istiyordum ama, bugünümün huzurlu geçmesi benim için daha önemliydi. Telefonuma baktığımda Burak'tan iki arama geçmişti. Onunla geldiğinden beri pek sohbetimiz olmamıştı. İkimiz zıt karakterdik ve pek anlaşamıyorduk. Ama yine de onu seviyordum. Neden aradığını merak etmiştim.Aradığımda iki çalışta telefonu açmıştı. ''Nerdesiniz siz kız salak?'' bizim grubun birbirlerine hakareti benim en çok hoşuma giden şeydi. ''Voleybol antremanı kuşum. Geliriz yarım saate yanınıza.'' Arkada Bıcırık Çağatay'ın kahkahasını duymuştum. Nerede bu yarım akıllı ikili acaba? Burak konuşmamış arkada Çağatay'a sövmekle meşguldü. Çünkü Burak kalıplı, iri bir çocuktu ve bizim ona kuşum dememiz Çağatay'ın komiğine gidiyordu. Sanırım şuan Burak, Çağatay'ın ağzına burnuna giriyordu. ''Ya oğlum bir durun hadi kapıyorum ben İris başladı antremana.'' Bu gerizekalı arkadaşlarımla uğraşmak bile beni yoruyordu. Allah kahretmesin, daha genç yaşımda bunlar yüzünden emekli, hayattan bezmiş amcalar gibi hissediyorum. Telefonu kapatıp oturduğum yerde daha fazla yayıldım. Çünkü rahatlık benim için her şeyden önemliydi. Dila sürekli bana bakıyordu. Ama mükemmel derecede sabrım olduğu için sesimi çıkarmıyordum. İris voleybol da harikaydı. Ben onun tam tersine voleybol özürlüsüydüm. Uğraştığım bir spor yoktu. Sadece dans konusunda başarılıydım ve her türlü dansa bayılırdım. Şuan İris'i izlerken fark ettim de, ben onun sevgilisi olsam bu kadar kısa şort giymesine izin vermezdim, ağzına sıçardım. Sevgili dedim de, Burak Dağhan'la ne işer çeviriyordu acaba? Yakında yine bir aksiyon olacağı kesindi.

Birden biri ''Selam!'' diye seslendi. Ay Bismillah! Ödüm bokuma karıştı yemin ediyorum. Sağıma döndüğümde, Can'ın gülen gözleriyle bana baktığını gördüm. Çocuk benim için hayvan gibi adamdan dayak yemiş, ilk o yetişmişti. Ve ben ona teşekkür etmeye fırsat bulamamıştım. ''Aaa selam!'' Can gülümsemesini sürdüyordu.''Seni korkttum galiba, aniden geldiğim için özür dilerim.'' Ay ne iyi çocuk bu. Keşke Enes de böyle olsa da işte. Çocuk öküzün önde gideni. ''Yok ya sorun değil, bir anlık dalgınlık işte.Senin suçun değil yani.''

''Sen oynamıyor musun voleybol?'' Şuan voleybol özürlüsü olduğumu söyleyecektim. Çağatay bununla hep dalga geçerdi. ''Yok. Ben beceremem pek ya, ben dans genelde. ''

''Tesadüfe bak ya, ben dansçıyım. Okulun da dans kursu var. Bence gelmelisin. Yurtdışı projeleri falan.'' Aaa yurtdışı dedi. En büyük hayallerimden biri olan şeyi dedi şuan. Kaçırmam ben bu fırsatı yalnız. ''Şuan sevinçten İris'le dansımızı yapabilirim ya. Ne diyorsun sen? Hemen beni oraya yazıyorsun.'' Bu defa Can, kahkaha attı. ''Arayabilirim Deniz öğretmeni. Birkaç dakika bekle, hallederim.'' Oh be, sonunda yapacak bir hobi buldum. Sahaya döndüğüm sırada, orada bir hareketlenme olduğunu gördüm. Feride İris'ın üzerine yürüyordu. Hay Allahım. Bir kere de sorunsuz olsun. Şimdi ben sahaya inene kadar bunlar birbirlerini öldürür. Ben inmezsem de İris beni öldürür. Mecburen, gitmek zorundaydım. Can telefon konuşması yapıyordu ve gittiğimi söylemek için dokunduğumda fazla yakın olduğumuzdan dudakları dudaklarıma değdi. Oha! ya yeter geldiğimden beri bende namus bırakmadılar. Utancımdan duramadım ve hiçbir şey demeden hızlıca gitmeye yeltendim. Arkamı döndüğümde, yarım akıllı sarışın Dila bana gülüyordu. ''Can ile nasıl öpüştüğünüzü gördüm. Bakalım bunu tüm okul gördüğünde ne yapacaksın? Ayrıca ikinize sevindim. Enes'ten uzak durusun belki.'' Ya bu ne diyordu? İsteyerek olmadığı zaten belliydi. Ve benim Enes'le işim yoktu. ''Sabır sabır bir yere kadar! Kendine gelsene sen apta sarışın. Bir anlık yanlışlıkla oldu salaklaşma. O egolu sevgilinden de banane. Haddini aşma!'' Yine gözüm dönmüştü işte. Elimi Dila'ya vurmak için kaldırdığım sırada, biri kolumdan tuttu. ''Asıl sen kedine gel!'' Sesin sahibine baktığımda, karşımda sinirli bakışlarıyla beni süzen Enes'i gördüm. Enes'in bağırmasının üzerine zaten diğerleri yanımıza toplanmıştı. Can ve İris gelip beni savunmaya geçmişti. Bu sefer dayanamamıştım. Koşmuş, koşmuş, koşmuştum ve tuvalete gidip kendimi kilitlemiştim. Her günüm isyanla geçtiği bir süre tek başıma sessizce beklemiştim. Her şeyi bırakıp başlangıça dönmek ve bir daha asla gelmemek istiyordum. Ayak sesini duymuştum. Bir erkeğe aitti ve Enes gelip kafamı kopartacak sanıyordum. ''Elçin, hadi güzelim çık oradan özür dilerim. Hepsi benim yüzümden oldu. Onlar da müdüre gitti gel çık.'' Başta Enes olduğunu sanmıştım. Ama sesin sahibini tanıdığım da şaşırmıştım. Can'dı. Ve bana ''güzelim'' demişti. Sakince kapıyı açtım ve gözlerinin içine baktım. Yanıma geldi ve saçımı okşadı.''Bak, bu dediklerimden ve hareketimden sonra benden nefret edeceksin ama daha fazla tutamam içimdekileri.Okula döndüğünüzden beri içimdeki hisi anlatamam. Seni görünce içimde kelebeklerin dolaşmasından öldüm. Ölmekten beter oldum sana dokunmaktan korktum. Sadece arkadaşın olmak istedim başta. Denedim. Yapamadım. Kahroldum seni görmeden, tesadüfen sürekli karşıma çıktın. Canım daha çok yandı. Seni korumak için her şeyi yapardım. Bugün de olan şeyden sonra öldüm sandım. Sana bir kere dokunmama izin ver. Bir kere öpeyim dudaklarından doya doya.'' Can'ın bu sözlerinden sonra aklımı tamamen kaybetmiştim. Birden dudaklarıma yapışmasıyla, kendimi o çirkin olayın içinde buldum ve kaçamaya yeltendim. Beni sıkıca tutuyordu ve sanırım o da kendini kaybetmişti. Son gücümle onu geriye ittirdim ve üstünden geçerek son gaz kapıya koştum. O da sanırım kafasını duvara çarpmasıyla bayılmıştı. Hemen Burak ve Çağatay'ı bulmaya koyuldum. Tanıdığım insanları bile tam olarak tanımadığımı fark ettim. Burak ve Çağatay'ın okulda olmadığını öğrendiğimde, eve doğru yöneldim ve hemen kapıyı kırarcasına vurmaya başladım. Burak kapıyı açtığında kendimi kollarını bıraktım...

Yangın YeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin