Bölüm-10

17 0 0
                                    


Maç esnasında gözüm Elçin'in olduğu tarafta bir hareketlilik görünce istemsizce oraya döndü. Ağzım bir karış açıkken yaşadığım şoku atlamama yardım eden voleybol topu kafama fena çarpmıştı. Elçin ile Can ne ara bu kadar yakın olmuştu hiç bir fikrim yok. Sonrasında Elçin'in Can'ı yere itmesiyle koşarak uzaklaştığını gördüğümde antreman umrumda olmamıştı. Diğer okullarla maçlarımızın başlamasına 2 gün kalmıştı ve uzun zamandır çalışmıyordum yani çalışmam gerekiyordu ama Elçin doğal olarak daha da önemliydi. Belki kaptanlığım zedelenirdi ama olsun. İlk önce Can'ın yanına gittim. Çünkü yere fazlasıyla sert düştü ve Elçin'de nasıl olsa bizimkinlerin yanına gidecek akıllı çocuğu ne diye ittiyse öyle bırakmak bize yakışmazdı. Hoca arkamdan seslense de Can'ı işaret ederek kendime haklı bir sebep buldum. Yanına gittiğimde eğilip "İyi misin?" dememle gözlerini araladı. "Elçin nerede?" Galiba Elçin'e baya abayı yakmıştı bu. Can'a iyi olup olmadığını sorup hızla Elçin'i aramaya koyuldum. Etrafda onları göremeyince hemen telefondan Elçin'i aradım.O açmayınca sırasıyla Çağatay ve Burağı da aradım ama hiç biri açmamıştı. İlerlemeye devam ederken arkadan birinin adımı seslenmesiyle durdum. Arkama baktığımda Can olduğunu gördüm. "İris,Elçin'in nerede olduğunu hala söylemedin?" Bilsem söylerdim heralde.Söylemediğime göre bilmiyorumdur zeki çocukmuş bu. "Bilmiyorum bende onları arıyordum. Bir şey mi oldu neden bu kadar çok soruyorsun Elçin'i?" "Yani yok. Oldu ama aslında önemsiz yani. Neyse ben bir lavaboya bakayım belki oradadır." Demesiyle yanımdan hızla uzaklaşmaya başladı.İçimden 'Sen anlatmasanda Elçinden öğreneceğim nasıl olsa' diyip omuz silkerek yoluma devam ettim. Tekrar telefonumu çıkartıp bizimkinleri aradım ama yine açmamışlardı. Endişelenmeye başlamam mı gerekti bu durumda. Hepsinin aynı anda telefonlarına bakmaması tesadüf müydü yoksa kötü giden bir şeyler mi vardı? 


Ani başımın dönmesiyle sarsıldım. Ve lavaboya gidip elimi yıkama fikri şuan çok cazip geliyordu. Gidip yüzümesu çarptığımda kendime geldiğimi hissettim az da olsa. Lavabodan çıktığımda insanlarla kaynayan koridorda neden kimse yoktu? Kendimi endişelendirmek istemediğim için yavaş hareketlerle koridorda yürümeye başladım. Arkama dönüp bakma hissiyatı geldi o an hani olur ya arkanda biri varmış gibi ama kimse yoktu önüme döndüğümde ise kendimi aniden yolun ortasında buldum arkadan gelen sesle arabanın çarpmasıyla kendimi yerde buldum. Burası çok farklı bir yerdi.Fazlasıyla farklıydı. Sol tarafım apaydınlık bir yerdi sağ tarafım ise kapkaranlık. Bir tarafda bulutlar,kuşlar,kahkahalar diğer tarafda ise kavgalar,fırtınalar ve olabilecek birçok kötü şey. Sol tarafımdaki aydınlık yerden bana doğru gelen bir kişi vardı. Ama korkmamıştım çünkü korkmamam gerektiğini hissediyordum. Biraz daha yaklaşmasıyla gözlerimin dolup göz yaşlarımın yanaklarımdan süzülmesi 1 saniyemi aldı.Bu gerçek miydi? Annem? Gerçekten o muydu? Senelerdir görmediğim yüzüyle karşımda duruyordu öylemi. Hasret kaldığım yüzüyle,gözüyle bana bakıyordu. Ayağa kalkmamla annemin kollarına koştum. Annemde açtı kollarını. "Kızım."dedi iç çekerek. Omzunu ıslatan gözyaşlarım git gide çoğalıyordu. 4 sene sonra tekrar sarıldım anneme. 4 sene sonra tekrar kızım dedi, tekrar kokusunu içime çektim. O da okşadı saçımı. Kokladı uzunca. "Kızım gitmen gerek." dediğinde ne dediğini anlamazca baktım ona. "Ne demek gitmem gerek? Anne senin yanına gelmişim ben. Sana tekrar sarılmışım seneler sonra. Seni bu kadar özlemişken nasıl gideyim? Ben sana nasıl hasret kalıyorum biliyor musun sen, her gün gülmek zorundayım ama bir kez olsun mutlu olmadım. Her gece küçük çocuklar gibi dönmeyeceğinizi bile bile sabah seni görmenin umuduyla uyanıyorum. Bana seslenmeni bekliyorum kızım okula geç kalıcaksın hadi kalk demeni bekliyorum ben hala her sabah. Fotoğraflar olmasa unutacağım yüzünü ya, giysilerinden de gitti artık kokun. Kokunun da nasıl olduğunu unutmuştum. Anne özlüyorum ben seni çok özlüyorum." Hıçkıra hıçkıra ağlayarak söylemiştim bu cümleleri. "Kızım biliyorum. Bende seni çok özlüyorum inan bende mahvoluyorum ama sen daha gençsin. Arkadaşların seni bekliyorlar. Elçin,Çağatay,Burak. Hepsi seni bekliyorlar. Bana kazadan önce ne söz vermiştin hatırlıyor musun? Ne olursa olsun dik duracaktın. Mimar olup mesleğine eline aldıktan sonra mutlu bir yuva kuracaktın.Kendi hayatını yaşayacaktın. Bunun için söz vermiştin." Annemin ağlamasını istemiyordum ama onun da elinde olmasa gerek. "Ama anne yapamıyorum.Anla beni ne olursun.Seni öyle özlüyorum ki her gün seni tekrar görmenin umuduyla yaşıyorum ben. Ben şuana kadar güçlü kaldıysam senin için. Sana verdiğim söz için ama yapamıyorum. 4 sene geçti ama alışamadım anne. Hiç alışamadım. Eve geldiğimde kapıyı senin açmanı özlüyorum beni kollarının arasına alıp canım kızım demeni özlüyorum.Ailecek gülmemizi özlüyorum.Senin gülüşünü özlüyorum. Senin olduğun günlerdeki gülüşümü özlüyorum. Anne ben sen yokken yaşarken ölüyorum. Gerçekten bu daha çok acıtıyor canımı. Güçlü kalamayacağım artık. Ne olursa olsun yanında kalmama izin ver. Lütfen annecim.'' Anneme tamamen kavuşmayı her şeyden çok istiyordum. Arkadaşlarımı bırakmak gerekse bile. 

            ''Bebeğim, her şeyim, birtanecik kızım. Bende isterdim yanımda kalmanı ama ölmek için gençsin daha. Yaşayacak çok şeyin var. Mutlu olacağın çok gün var. Sen benim kızımsın, pes etmezsin. Günü geldiğinde zaten yanıma geleceksin ama o gün bugün değil. Ben senin her zaman yanındayım. Seni her zaman seveceğim ve senin mutlu olduğunu gördükçe işte benim kızım diyeceğim. Unutma bunları. Benimle konuşmak istersen eğer, gözlerini kapatıp kalbinde hisset beni. Ben seni hep dinleyeceğim. Hep seninle olacağım meleğim. Seni seviyorum.''  Annem ellerimi yavaşça bırakırken, daha da sıkı ttum ama çoktan bırakmıştı ellerimi. ''Anne bırakma ellerimi, anne tekrar gitme ne olursun. Anne geri dön. Dön.'' Annem gözden kaybolduğunda, avazım çıktığı kadar bağırmak istedim. Sanki tekrar, canımdan can gitmişti. Aklıma, annemi kaybettiğimi öğrendiğim an gelmişti. Canım hiç yanmadığı kadar yanmıştı. Hasret olduğum kokusunu şuan yine hissediyordum. Unutmuştum ama, tekrar burnuma dolmuştu kokusu. Korkuyorum, tekrar unutmaktan korkuyorum hiçbir şeyden korkmadığım kadar koruyorum. Annemin gidişini izlemiştim. Yine ve yine. Elimden yine hiçbir şey gelmemişti. Ruhum birden, kendini başka bir boyuta taşımış gibi üzerime daha çok yorgunluk çöktü ve gözlerimi açtığımda yanı başımda Elçin'i gördüm. Onu görmemle, hıçkırıklara boğularak ağlayıp boynuna atladım. ''Annemi gördüm Elçin. Gördüm onu. 4 seneden sonra sarıldık birbirimize, kokusunu tekrar hatırladım. Kızım dedi bana. Ama gitti. Bıraktı ellerimi Tekrar gitti ve ben sadece bakakaldım Elçin. Yinebir şey yap-''   Belli ki Elçin de ağlamıştı. Gözleri şişmişti ve korkulu gözlerle bana bakıyordu. ''Sakin o birtanem. Geçti. Hepsi geçti, sakin ol. Ben yanındayım. Ama şimdi, buradan hemen gitmemiz gerek.'' Koridordan ayak sesleri geliyordu. Elçin korkmuştu. ''Koş İris! Geliyor!''


Yangın YeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin