1.2

425 153 245
                                    

Çin'deki ilk sevkiyatı engellememizin üzerinden iki hafta geçmişti, bu iki hafta da Seungmin ile aynı ev bize zehir olmuş gibiydi, gerekli şeyler dışında konuşmuyorduk bile. İki haftadır sadece o görüntüleri hazmetmeye çalışıyordum, aklımda bir sürü soru vardı ama soramıyordum.

Oysa ben çekingen biri değildim, tereddüt etmezdim, direkt hareket ederdim ama buraya geldiğimden beri bir şeyler beni değiştiriyor ve bu da beni boğuyordu. Çarşıda oturmuş, tek başıma akşam yemeği yerken sessizdim.

Gözlerim önümdeki mantılarda oyalanırken karşımdaki tabure çekildi ve oturan Felix, bir anda önümdeki mantıdan ağzına attı. "Buranın mantıları harika adamım, dönünce özleyeceğim."

Felix burada en çok konuştuğum kişi olabilirdi çünkü görevler hakkında o kadar çok konuşuyorduk ki, Seungmin ile düz muhabbetlerimizi bile geçiyordu.

"Bir sorun mu var?" dememle kafa salladı. "Limandan bu gece bir gemi kalkacak," dedi. "Shiro'nun gemisi, geminin kodu 0801, üstünde yazıyor zaten. Bu gece gemi sevkiyatında Zhen Lu adıyla görev alacaksın."

"Ve?"

"Bulman gereken bir belge var."

"Ne?"

Şaşkınlıkla sorduğumda Felix kafa salladı. "Shiro'nun odasında," Kağıt uzattı. "Bu geminin planı, bu da Shiro'nun odası. Belgede Shiro ile işbirliği yapan birkaç devlet adamının ismi olacak, o belgenin fotoğrafını çekmen lazım."

Merakla sordum. "Bu belgedeki adamlar Çinli mi?"

"Maalesef." dedi. "Kore ve Japonlar, Hoshi de olacak bugün gemide. Sizin aldığınız bilgiler istihbarat birimlerine iletilecek, biz de Seungmin ile bu gece Wang Su'yu takip edeceğiz."

Felix'in açıklamaları kısa ve netti her zaman. Anladığımı belirtircesine kafa sallarken iki haftadan sonra Hoshi'nin adını duymak bir an duraksattı. Onu ne görmüş ne de cidden duymuştum, fakat hızlı bir şekilde toparlayıp kafa salladım.

Bugünkü görev hem tehlikeli hem de tek başıma olduğum bir görevdi, içimde bir yerde korku vardı ama korkmamam gerekiyordu. Korkusunu, sevgisini, üzüntüsünü belli edebilen biri olmamıştım bu zamana kadar, benim dışarı hep öfkem ve sinirim yansırdı, ben bu ikisinden ibarettim.

Felix ile ikimiz ayrıldığımızda akşam vaktinde gemideydim ve kutuları içeri taşıyordum. Bir yandan da gözlerim sürekli etrafı tarıyor, uygun bir an bekliyordum. Geminin planı ezberimdeydi ve Shiro'nun odası nerede biliyordum.

Havanın kararması iyice görüşü engellerken sis de dışarıdaki görüşü neredeyse tamamen yok etmişti. Elimdeki kutuyu dikkatlice içeriye bırakarak etrafa kısa bir bakış attım ama kimse yoktu, bu da benim için fırsattı.

Direkt merdivenlere yönelirken sürekli etrafı kontrol edip duruyordum, aceleci fakat sessiz adımlarla aşağı koridora indiğim gibi hiç beklemeden ilerlerken amacım aslında bir kat daha aşağı inmeyi sağlayan merdivenlere ulaşmaktı.

Ama köşeyi dönemeden bileğimden çekildim ve saniyeler içerisinde kendimi kamaranın birinde buldum karşımda Hoshi ile. Tuttuğu bileğimi bıraktı ben daha uyarmadan.

"Orada Shiro'nun adamları var şu an," dedi direkt. "Köşeyi döndüğün gibi sorgulamadan seni yakalarlar. Bekle."

Ayak uydurdum konuya hemen. "Sen buraya nasıl girdin?"

Koridoru kontrol etti. "Kapıdan."

"Ciddi olamazsın."

"Oldukça ciddiyim."

Göz göze geldik, göz devirdim, göz devirdi.

"Personel olarak," diye açıkladı bu sefer. Dışarıdan gelen ayak sesleri ile ikimiz de dururken Hoshi kapının anahtar deliğinden dışarıyı kontrol ediyordu. Çok geçmeden açtığında önce o ardından da ben çıktım, ikimiz de hızla merdivenleri indiğimizde "Sağdaki oda," dememle sağdaki odaya girdi.

die with a smile, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin