༒ ░ 20 ░ ༒

113 14 252
                                    

Ben geldimmm, çok geç kaldım biliyorum ama lacrimeye atarken bunu boynu bükük bırakmak istemedim. İyi okumalar, aşağıda buluşalım.

Araba o kadar süratliydi ki hız tutkunu olan Jeongguk bile arabanın kolçağına, tutacağına asılmış, hiç takmadığı o emniyet kemerine koca bir güvenle sığınmıştı. Jimin, siniri sebebiyle ne hızı umursuyor ne de rotasını doğru oluşturabiliyordu. Eve gitmedikleri açıktı, aslında nereye gittiğinin de bir önemi yoktu, sadece sürmek istedi Jimin, uzaklaşmak istediğinin nesnel bir karşılığı yokken tüm manevi hissiyatından son sürat kaçmak isterken buldu kendisini.

Güven duygusunun bu denli kırılması sadece öfkeye itiyordu onu, son sürat bir duvara çarpsa belki her şey rahata ermiş olabilirdi ya da yanında sessizce, gelecek her şeyi kabul etmiş bir şekilde koltuğa sinen sevgilisinin suratını dağıtsa çok güzel olurdu. Yoksa ağlasa mıydı sadece, hüngür şakır, bağıra bağıra ağlasa iyi hisseder miydi?

Bilemedi Jimin, ruhunun sıkışıp kaldığı bu çıkmaz onu sadece dibine kadar açık camdan giren rüzgara kapılıp savrulma isteğini körüklüyordu.

Titreyen parmakları alakasız şekilde radyoya uzandı, tıklayıp açtığında yüksek bas bir müzik karşıladı onu, duymak istemediği tüm gerçekleri, beyninde dönüp duran ve her seferinde bir tokat gibi suratına oturan lanet cümleleri susturmasını umarak sesi sona getirdi. Jeongguk kulaklarındaki rahatsız edici gürültü yüzünden suratını buruştururken gözlerini sevgilisine çevirdi ve onun mimik oynamayan yüzüne bir süre bakakaldı. Gözünü bile kırpmadan yola bakıyor, müziğin yüksek sesinden gram rahatsızlık duymuyordu. Elleri direksiyonu sıkıca kavramış, pamuk elleri kireç kesilmişti.

Kalbindeki ağırlık artarken nefes bile alamayacak kadar dolu hissetti alfa. Nereye gittiklerini bilmiyordu, kendisi bile bilmiyordu buraları, geri nasıl döneceklerdi, dönebilecekler miydi ondan bile emin değildi. Etrafa bakındı, az uz seçilir kasabaları görüyordu, ancak onlardan öyle bağımsızlardı ki koca bir vadide bir o yana bir bu yana boş boş direksiyon dönüyordu.

Jeongguk en son dayanamadı, emniyet kemerini çözdü ve elinin birisi omeganın göğsüne yerleşip onu sağlama alırken diğeri ilk önce el frenini sertçe çekmiş hemen ardından direksiyona sarılmıştı. Jimin düşüncelerinden ani korkuyla sıyrılırken direksiyonun hakimiyetini kaybetti ve arabanın keskin fren sesine karışan çığlığı ile alfanın bedenini koruma edasıyla kavradı. "Frene bas!" Jeongguk'un bağırtısı ile Jimin gazdaki ayağını çekti ve frene asıldı. Direksiyonun kontrolünü usta şekilde sağladı Jeongguk ve çok geçmeden boşlukta savrulan araba durdu ve nefes nefese kalmış ikiliden ilk önce büyük olan kendisine geldi.

Jeongguk gözlerini hızla Jimin'e çevirdi ve yolculuk boyunca tek bir gözyaşı dökmeyen omega ela gözlerini bir an olsun kırpmadan bakakaldığı uzaklara doğru pınarlarını boşaltmaya başlamıştı. Jeongguk direksiyonu bıraktı ve nefeslerini düzene sokmaya çalışırken küçüğünün yüzüne uzandı. Ancak Jimin beklemeden kapıyı açtı ve dışarı çıktığı gibi çok ilerleyemeden dizleri üstüne düşüp olduğu yere kusmaya başladı. Alkol boğazına geldikçe yutmuştu yol boyu ancak bu gerginlik yetti onu bu noktaya getirmeye.

Midesinden çıkarttığı şeyler biranın ve atıştırmalığın karışımından çok, mutsuzluğun acı tadı, güvenin moloz kalıntıları, samimiyetsizliğin bünyede bıraktığı o iğreti histi. Nefret etti Jimin, yalan yok denildikçe bir yalan daha ortaya çıkaran bu lanet olası sevgiden nefret etti. Neden diye sormaya dili varmıyordu, dahası bir tını çıkacak tüy de kalmamıştı. Boğazını yakan bu histen kurtulmak adına öksürdü, öğürdü ama midesini boşaltsa da aklını boşaltamadan çöküp kaldığı çamurun üstünde bağıra bağıra ağlamaya başladı.

GAMBLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin