Dördüncü Bölüm

47 5 4
                                    

Merhabalarrrr
Yeni bölüme hoşgeldinizzz
Oylarınızı ve yorumlarınızı benden esirgemeyin lütfen
Umarım beğenirsiniz
Ben yazarken çok eğlendim
İyi okumalar
Medyadaki şarkı isteğe bağlı açılabilir
(Justin Bieber-Mistletoe)

<>
2 OCAK ARAS ATA ERDEN(BAYSAL)'DEN

"Anne ne demek hastanede karışmışsınız?"dedi sinirle Aris. Elim elini sıkıca tutuyor ve yemek masasında oluşan gerginlikten en az şekilde etkilenmesini diliyordum.

"Kızım dedim ya telefonda. Gidip kan vereceğiz sadece. Korkmayın ikinizinde benimle kan gruplarınız aynı üvey olma ihtimaliniz yok"dedi annem. Fakat atladığı bir konu vardı, ikimizde aileden kimseye görünüş olarak benzemezdik. Bunun konusu bazen şakasına dönsede umursayan olmamıştı şimdiye kadar.

"Konu kapandı. Yemeğinizi yiyin"dedi babam, umursamıyor gibiydi. İkiside gerçekliğine ihtimal vermiyordu.

Sustum, etraftaki gerginlik eşliğinde yemeğimi yedim. Zaten hep susardım, konuşmaya gerek duymazdım çünkü. Şu ana kadar Aris ikimizede yetecek kadar konuşmuştu, bundan sonrada öyle olacaktı. İkizim olmasının dışında sesimdi o benim.

Ben ne zaman sussam o konuşurdu, ama şimdi o da benimle susuyordu. Sessizdi bedenlerimiz, ikisi birlikte.

Yemeğimin bitmesiyle elimin elini tuttuğu kişiye döndüm, bu kişi Aris'ti. Yemeğini bitirmemişti, yarısını bile yedi denilemezdi. Sıkıntıyla ofladım ve elini bıraktım. Elini bırakmamla kafasını bana çevirmiş gözleri bana dönmüştü.

Tabağında gezdirdiği çatalını aldım elinden, sandalyemi ona yaklaştırdıktan sonra çatalı köfteye batırdım. Köfteyi onun ağzına doğru uzattığımda ona yedireceğimi anlayıp ağzını açmıştı.

Yemek masasında sadece ikimiz vardık, babam yiyip kalkmış annem ise bizim tabaklarımız hariç masayı toplamıştı. Annem şu an bulaşık yıkıyorken babam bize yansıtmadığı gerginliği ile yanımızdaki koltuklarda televizyon izliyordu.

Aris'in "Doydum ikiz, yeter bu kadar"demesiyle çatalı bıraktım. Önündeki ayranı kafasına dikmesiyle boş tabakları üst üste koydu, kendi tabağı tam bitmediği için o en üsteydi.

Alamadığı boş tabakları ben aldığımda yemek yediğimiz salonun yemek masasından kalkıp mutfağa yürüdük. Boş tabakları annemin yanına bıraktığımda annemin ağladığını görmemle kaşlarım çatıldı.

"Anne?"dedi sorarcasına Aris, benim yerime konuşmuştu aynı zamanda. Annem bize döndüğünde yavaşça onu kollarımın arasına almıştım. Ağlamaya başladığında yutkunarak Aris'e döndüm. Annem ağlamasını durdurup iç çekişleriyle bize baktığında elini yanağıma koydu.

"Siz benim çocuklarımsınız, benim bebeklerimsiniz annem"dedi ve ikimize aynı anda sarıldı. Bir süre öyle durduk, o istediğinde ayrılmıştık. "Hadi gidin dersinize çalışın oğlum daha fazla üzmeyin beni, bende babanızla bir şu işi araştırayım yolu yorganı neymiş"dedi annem burnunu çekerken.

Kafamı salladığımda Aris'in beline elimi atıp onu odamıza yürüttüm. Kapıyı açıp birlikte odamıza girdiğimizde bende kalan telefonunu ona uzattım. Rastgele bir şarkı açıp kitaplarıyla yatağına oturmuştu. Çalışacağı kitaplar ders kitapları değildi, İtalyanca öğrenirken kullandığı birkaç kitapçıktı sadece.

Onun dışında İtalyanca defterini ve birkaç İtalyanca test kitabını almıştı, kağıtlar halinde tuttuğu notlarının bulunduğu dosyada yataktaydı. Onsuz çalışma masamda çalışmak istemedim, bende öğrenmeye çalıştığım Fransızca dilinin kitaplarını almıştım. Kitaplar aslında Aris'e aitti fakat Fransızca öğrenmeye karar verdiğimden beri ben kullanıyordum, B1 seviye ya da daha fazla Fransızca biliyorum diyebilirdim.

YENİ YIL AĞACIWhere stories live. Discover now