5. Çöküş

8 5 0
                                    

Gecenin karanlığı hastanenin odasında ağır bir sessizlikle örtülüydü. Ali, yastığına yaslanmış, gözlerini tavana dikmişti.

Gözleri, koyu gri duvarların arasındaki ışık kaynağına odaklanmayı başaramıyordu. Zihninde Tarık’ın sesi yankılanıyordu. Kendi zihninde hapsolmuştu; dışarıda beliren hayaleti, kaçamadığı karanlık bir kalp atışı gibi onu takip ediyordu.

“Beni terk etmezsen, kurtulamazsın” dedi Tarık. Ali, sesin getirdiği kaygıyı duyumsuyordu. Korkunun pençesi içinde, içindeki sesleri bastırmaya çalışıyordu.

“Bırak beni! Yeter artık!” diye haykırdı. Ama bu ses, odayı doldurmak yerine kendi içine yankılandı. Gözyaşları yanaklarından süzülürken, kendini tamamen kaybolmuş hissetti.

O an, zihninin derinliklerinde bir şeylerin kırıldığını hissetti. Kendi karanlığını anlamakta zorlanıyordu. Dış dünyadaki sesler, kargaşayı artırıyor; hemşirelerin fısıldadığı sözler, zihninde daha da gürültü yapıyordu.

“Seninle ilgilenen biziz, Ali. Sakin olmalısın,” diyorlardı ama Ali’nin kafasında Tarık’ın alaycı gülümsemesi hâlâ parlıyordu.

Ali, birdenbire oturdu. Gözleri boş boş bakıyordu. Zihninde savaşan düşünceler, onun karanlığında dolanıyordu. “Beni bırakamazsın,” dedi Tarık, şimdi daha da yakındaydı. “İçindeki karanlık seninle birlikte doğdu. Onu asla yenemezsin!”

Ali, gözlerini kapatarak, bir nefes almayı denedi ama içindeki boğulma hissi daha da yoğunlaştı. O kadar derin bir korkuya kapılmıştı ki, derin nefes almak yerine, nefesinin kesildiğini hissetti. Zihin oyunları, ona bir kaçış olmadığını hatırlatıyordu. “Her an kaybediyorsun, Ali. Hiçbir şey seni kurtaramaz.”

İçindeki sesleri bastırmaya çalışırken, yüreği güm güm atmaya başladı. Her şey daha da kötüleşiyordu; hayallerinin, umutlarının, dostlarının karanlığa karıştığını hissediyordu. Kendisiyle ilgili her şeyi sorgulamaya başlamıştı. “Ben kimim? Neden buradayım?” Gözyaşları durmadan aktı; bir boğulma anı gibi, o an, zihninde birçok düşünce birbirine çarptı.

Yardım çığlıkları, haykırışlar içinde kayboluyordu. “Sadece sus! Beni rahat bırak!” dedi, ama içindeki Tarık gülümsemeye devam etti. “Ben senin bir parçanım. Beni yok edemezsin. Korkularınla yüzleşmek zorundasın.”

Aniden, odanın karanlığı Ali’yi kuşatmaya başladı. Kapıyı açıp kaçmaya çalışmak istese de, ayakları yerden kesilmiş gibiydi. Kafasını çevirip duvara yaslanınca, Tarık bir gölge gibi daha belirgin hale geldi. “Beni asla yenemezsin, Ali. Kaçtıkça daha da derinleşeceksin.”

Ali, çaresizlik içinde gözlerini kapadı. Tarık’ın sesi, onun içinde bir çöküşe dönüşmüştü. “Artık dayanamayacağım!” dedi, içindeki tüm korku ve çaresizlikle. Gözyaşları, nefesini daraltırken, tüm gerçeklik bir anda parçalandı.

Hastanenin duvarları, sanki onun içindeki karanlığın bir yansıması gibi görünmeye başladı. Gözlerinin önünde çiçeklerin solduğunu, bahçenin kararmaya başladığını hayal etti.

Kendi ruhunu, bu karanlık odada hapsolmuş bir mahkum gibi hissediyordu. Sesler yükseliyordu; hemşirelerin endişeli çığlıkları, içerideki sessiz çığlıkların yankısıydı.

O anda, Ali gözlerini açtı ve bağırmaya başladı. “Yeter! Lütfen yeter!” Sesinin yankısı odanın dört bir yanını doldurdu. Hemşireler hemen içeri girdi, birinin göğsüne sarılıp sarsıldığını gördüler. Ali, çırpınırken, kendisini bir uçurumdan düşüyormuş gibi hissetti. “Beni bırak! Tarık burada!”

Hemşirelerden biri hemen yanına yaklaştı ve sakin bir sesle, “Ali, burada hiç kimse yok. Seninle birlikteyiz. Derin bir nefes al,” dedi. Ama Ali, gözleri dolu dolu Tarık’a bakıyordu. “Beni bırakmıyor! Onun sesini duymuyor musunuz?”

Başka bir hemşire, ona destek olarak, “Tarık, sadece senin zihin oyunun. Biz buradayız, sana yardım edeceğiz,” dedi. Tarık’ın sesi, zihninde hâlâ yankılanmaya devam etti. “Beni dinlemeyeceksin. Sonunda kaybedeceksin, Ali. Geri dönüş yok.”

Ali’nin gözleri korkuyla parlıyordu. Zihninde savaş devam ederken, hemşireler onunla birlikte sakinleştirici bir yöntem denemeye karar verdiler. Biri, Ali’nin ellerini tutarak, “Sakinleşmelisin. Biz seni koruyoruz. Şimdi derin bir nefes al,” dedi. Ama Ali’nin kalbi hızla çarpıyor, sesler içinde kayboluyordu.

Gözleri parlayarak hemşirelere döndü. “Ben kaybettim! Tarık benimle ve onu durduramıyorum!” dedi. Hemşireler, birbirlerine endişeyle bakarak, Ali’yi sakinleştirmeye çalıştılar. “Bu sadece geçici bir durum. Zamanla kendini daha iyi hissedeceksin.”

Ali’nin içindeki ses, yavaş yavaş daha da yükseldi. “Bunu yapamam! Hiçbir şey beni kurtaramaz!” diye haykırdı. Hemşireler, onun sakinleşmesine yardımcı olmak için bir süre daha uğraştılar ama Ali, gözlerinden akan yaşlarla birlikte tamamen karanlığın derinliklerine düşmekte olduğunu hissetti.

Kendini kaybettiği o an, zihninde çatlayan düşünceler ve Tarık’ın gülümsemesiyle, tamamen psikolojik bir çöküş yaşadı. Zihnindeki sesler daha da yükselirken, karanlık giderek daha yoğun hale geldi.

Ali, bir daha asla çıkamayacağını düşündüğü bu karanlığa hapsolmuştu. Her şeyin daha da kötüye gittiğini ve artık geriye dönüş olmadığını hissediyordu.

Kayıp Zihinler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin