5-
Öğretmen nihayet bakışlarını Odesa'nın üzerinden ayırmıştı ve sıra kapıda dikilen, sınıfa oldukça geç gelmiş olan beni azarlamaya gelmişti. Eğer beni azarlamaya devam etmesi, Odesa'yı azarlamasını kesmesine neden olacaksa buna razıydım. Aslında başımı, utançla eğmek istemiştim ama son anda dikkati üzerime toplamak adına başımı doğrulttum.
"Saatten haberin var mı?" diyen öğretmen, hemen gözlerini pembe gömleğinin açıkta kalan kısmında duran saatine çevirdi ve yüzüme hoşnut olmayan bir ifadeyle baktı. "Bir dakika değil, beş dakika değil hatta on dakika bile değil!" Bana oldukça yüksek bir sinirle bakıyordu, cevap verdiğim an daha fazla sinirleneceğini ve sınıftan atacağını düşündüm.
"Özür dilerim efendim," derken gözlerine bakmamaya gayret ettim, terlemiş avuçlarımın arasında eteğimi sıkıyordum. Kumaş oldukça sert olduğundan bunu avuç içine tamamen almak ve korkun geçinceye kadar sıkıştırmak zordu. "Otur," dediğinde çabucak, başım eğildi ve sırama doğru gitmeye başladım.
Öğretmenin gür sesi yeniden duyuldu.
"Sen değil!"
Bu cümlenin sonuna büyük bir ünlem koyulmalıydı. Başımı hareket ettirerek karşıya baktığımda, Odesa'nın oturduğunu fark ettim. Öğretmen oturmasını ona söylemişti ve ben bana söylediğini düşünerek hareket etmiştim. "Sen, dışarı çık Clara! Daha sorumluluk sahibi bir öğrenci olmalısın. Aileni arayacağım." Kurduğu cümleyle Odesa'ya son bir kez baktım.
"Çıkacağım ama bir şey," dedim öğretmene, Odesa'nın gözlerinde derin duygularla bana baktığını ve sonra hocanın yüzünü ölçtüğünü gördüm. "Okula formasız gelmek Odesa'nın suçu değil çünkü ben onun üzerine kahve döktüm." Sınıftakiler dersin dağılmasından hoşnut olmuş görünüyorlardı. Belki de birinin azarlanmasını dersi dinlemeye tercih ediyorlardı.
Arkamı dönerek kapının kulpuna uzandım ve aralayarak sınıfa bakmadan dışarı çıktım. Kapıyı, öğretmeni daha da sinirlendirmemek için oldukça yavaş bir şekilde belli belirsiz örtmüştüm. Gözlerimden yeniden yaşlar akarken, koridorun geniş olan kısmına yerleştirilmiş renkli koltuklara doğru ilerledim.
Gözlerimdeki buğudan önümü görmem güçleşmişti.
Büyük camların olduğu yere doğru yaklaştım ve dışarıya, akşamın esrarengiz havasına baktım. Aşağıda, geniş maç sahası görünüyordu. Sanırım bir alt sınıftakilerin beden dersi vardı. Takım formalarını giymiş öğrencilerin üzerine düşen aydınlatma ışıklarını izledim. Dikkatimi dağıtan yeniden gür ses olmuştu!
"Demek hala hoşnut değilsin," dedi ses, yine hiçbir yerde onu göremiyordum. Ona fazlasıyla kırılmıştım, cevap vermemeye karar verdim. Buna rağmen konuşmaya devam ediyordu, belki de benimle alay ediyordu.
"Sana oysa bir saatlik mutluluk armağan etmiştim," diye sürdürdü, bazı kelimeleri vurgulamıştı. Elimi tekrar yüzüme götürerek yanaklarımı sildim. Bana bir saatlik mutluluk hediye etmesini ancak şimdi hatırlamıştım. Spor salonunda durduğumu ve çılgınca eğlendiğimi hatırlar gibi oldum. Aynı anda girintide uyandığım anı ve yanıma düşmüş ambalajları da hatırladım!
Konuşmama yeminimi o an bozdum!
"Bir daha bana verdiğini hiçbir hediyeyi kabul etmeyeceğim!" dedim işaret parmağımı sallayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANSINA ŞAHSINI DENE
FantasyHisleri ve şansı sonucu kendini aynı isimlerin altındaki, değişen karakterlerin olduğu farklı bir dünyada bulan Clara geçmişten gelen yaşamıyla yüzleşmek ve gelecek yaşamını kurmak için mücadele vermek zorundadır. Bu mücadelenin bazen baş edilmesi z...