ŞANSINA ŞAHSINI DENE | 11

2 0 0
                                    


11-

Kapıyı araladığım an, hocanın dersi bölmemden kaynaklı olup olmadığını tahmin etmeye çabaladığım bakışları ve insanların tuhaf duran yüzleri birleşerek beni ağırladı. Başımı biraz eğerek selam verdim, hocanın gözlerine bakarak elimdeki izin kağıdını laf söylemesine fırsat vermeden uzattım. Kesinlikle elimdeki şu lanet kağıt olmasaydı dersin on dakikasını vaazla çöpe atarak insanların hayır duasını alabilirdim ama sadece giderek sırama vardım.

Paradoks Odesa sınıfta değildi, içeri girer girmez onu görememek hoş olmamıştı; hocanın dersi dikkate almalarını sağlama çabası boşa gitti çünkü sınıf bana bakarak fısıldaşıyordu. Sonunda kalemi tahtaya iki kez vurdu ve sesini en etkileyici hale sokarak yükseltti. "Gençler, burayı dinleyin! Sınavda işinize yarayacaktır."

Bir anlığına gözlerim tahtadaki problemlere kaydı ve sonra bunu bir kenara bırakarak nazikçe oturdum, eşyalarımı hışırtı eşliğinde masaya yaymaya başladım. Çantama elimi attığımda içine her ne halt koyduysam gıcırdıyordu. Tanrım! Eskiden kullandığım plastik şişemdi bu meret! Artık onu onu çantadan çıkararak özgürlüğe uçurmanın zamanı gelmişti.

Defteri açmama rağmen elimi çeneme dayadım ve öylece dinlemeye başladım, kesinlikle bu vaziyet uyuklamanın diğer adıydı. Bacağımı diğerinin üzerinden geçirerek rahatlamaya çalıştım, bu da mayışma tuzağının peyniriydi. Gerçekten kafalarını nasıl dik tuttuklarını anlamaya gayret ettiğim anda başım önüme düşecekti. Çabucak durumu fark edip toparlandım.

Bulduğum ilk fırsatta hocaya soru kitabını teslim ettim, üzerimden büyük bir yük kalkmıştı. İnceleyeceğini ve notumu gireceğini söyledi.

Dersin başlarında bazı problemlerin çözümünü anlamıştım ama sonra bir soruda anlamadığım yere odaklanıp neyi anlamadığımı sorgularken uyuyakalmışım. Hocanın ninni gibi gelen sesi kesildi ve uzaklaştı. Tek gözümü açarak etrafı kontrol ettiğimde o gevşek ağızları kıpırdıyordu herkesin. Tavandan gelen ışık eğilmiş ya da dik duran sırtların üzerine düşüyor, tatlı bir zevkle oyun yaratıyordu.

Sanırım teneffüs arasındaydık, şöyle bir kafamı kaldırdığımda hala Odesa'yı göremedim, ayağa kalkıp sınıf listesini görmek üzere masaya vardım, öğretmenin yoklama kağıdına baktığımda Odesa'nın yok olduğu yazılıydı. Dizlerimi, masanın ilerisindeki kalorifer peteğine yasladım ve onu beklemeye başladım, onu beklediğimi itiraf ettiğim ilk an olmalıydı. Akşama aldırmayan öğrenciler, büyük bir neşe kaynağından aldıkları ilhamla delicesine gülüyorlardı.

Sınıftaki herkes birbirleriyle gruplar oluşturarak dışarı çıktığında, derinlerden gelen yalnızlık kalbimi acıttı. Dışarıyı aydınlatan , tuhaf açılarla etrafa yayılmaktan çekinmeyen ışık bazı yüzleri daha seçilebilir hale getiriyordu. Havalandırmak için kulpu döndürüp camı açtığımda, içeri giren serin havanın eşliğinde başka, daha ürkütücü bir hava dalgası geçip gitti. Aşağıda bir kızın şapkasının uçtuğunu gördüm, kalbimdeki acı yoğunlaştı ve biraz kalbimin kasıldığını hissettim.

Sırama varırken, Mia ve Jane içeri giriyorlardı, birbiriyle fısıldaşıp kibirli bir edayla yürürken; Omi ve diğer çocuk da onlara katıldı. Camı açık bıraktığıma dikkat çekerek biraz çirkin bir sesle konuştu Mia. "Tanrım, sınıfın camını açıp hepimizi hasta mı edeceksin?" Bunu söylerken açık camı işaret etti ve üşüdüğünü belirten birkaç jestin ardından ısınmak istediğini gösterir gibi kollarını birbirine sardı.

ŞANSINA ŞAHSINI DENEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin