Ali, her zamanki gibi sabah erkenden uyanıp aynaya baktığında gözlerinin altındaki koyu halkalar dikkatini çekti. Geceleri artık uyuyamıyordu. Uykusuzluk, annesinin ona olan sert tavrı ve evde hissettiği baskı, onu her geçen gün daha yorgun hale getiriyordu. Her gün okula gitmek, orada sıradan bir öğrenci gibi davranmak zorundaydı, ama iç dünyasında fırtınalar kopuyordu. Özellikle annesiyle son yaşadıkları, aklında bir türlü kaybolmayan bir iz bırakmıştı.
O gün okula gitmek için kapıdan çıkarken annesi mutfaktan seslendi. “Akşam erkenden evde ol,” dedi, soğuk bir tonla. "Saçma sapan işlerle oyalanmaya kalkma."
Ali, bu sözleri duymamazlıktan gelmeye çalışarak kapıyı kapattı ve sokağa adım attı. Sokaklarda yürürken içinden, Bu evin içinde daha ne kadar dayanabilirim? diye geçirdi. Düşünceleri hızla karanlık bir yola sapıyordu. Bir yandan Betül ve Aykut gibi arkadaşları ona umut verse de evin içinde yaşadıkları, her şeyi daha da karmaşıklaştırıyordu.
---
Okula vardığında, koridorların tanıdık ama aynı zamanda soğuk havası yine onu karşıladı. Öğretmeni derse başladığında Ali’nin aklı bir türlü toparlanamıyordu. Öğretmenin tahtaya yazdığı hiçbir şey zihnine işlemiyor, kelimeler anlamsızca önünden akıp gidiyordu. O an bir ses duydu; öğretmeni onu tahtaya kaldırmıştı.
"Ali, lütfen buradaki soruyu çöz," dedi öğretmeni, biraz sabırsız bir tavırla.
Ali, tahtaya doğru yavaş adımlarla yürüdü. Sınıftaki tüm gözler onun üzerindeydi. Kalemi eline aldığında soruya göz attı, ancak kafasında soruya dair en ufak bir düşünce bile yoktu. Ellerinin titremeye başladığını hissetti, bir anda tüm sınıfın onun üzerine geldiği hissine kapıldı.
"Neyin var, Ali? Soruyu çözemeyecek misin?" diye sordu öğretmeni, sabırsızca.
Ali derin bir nefes aldı, ama ne kadar çabalasa da kelimeler çıkmıyordu. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra öğretmeni omzuna dokundu. "Bu kadar zor değil, hadi otur yerine," diyerek onu yerine gönderdi. Ali, omuzları düşmüş bir halde yerine oturdu. Arkasından birkaç öğrencinin alaycı fısıltılarını duydu; yine de hiçbir şey söylemeden başını eğdi.
---
Öğle arasında bahçeye çıktığında yanına Betül geldi. Betül, Ali'nin yüzündeki yorgunluğu hemen fark etti.
"Ali, iyi misin?" diye sordu, samimi bir ifadeyle.
Ali başını salladı, ama Betül’ün bakışlarından kaçmadı. Kendi içinde yalnız hissetse de Betül’ün ona karşı olan ilgisi, bir an için bile olsa rahatlamasını sağlıyordu. "Aslında değilim," diye mırıldandı.
Betül, ona biraz daha yaklaştı. "Belki de birileriyle konuşmalısın, Ali. Bazen yüklerimizi taşımak tek başımıza zor olabilir."
Ali, bir an tereddüt etti, ama sonunda içindeki o derin korkuyu ona anlatmak istedi. "Evimde, her şey… her şey çok zor," dedi yavaşça. "Annem, ona nasıl hissettiğimi anlamıyor bile. Her şeyde hata yapıyormuşum gibi hissettiriyor."
Betül, Ali'nin gözlerindeki derin acıyı görerek hafifçe omzuna dokundu. "Biliyor musun, bazen kendimize bir çıkış yolu bulmamız gerekir. Bu yolu kendimiz çizmeliyiz, Ali. Kimse senin acını tam olarak anlayamaz belki, ama bu yükü hafifletmenin bir yolunu bulabilirsin."
Ali, Betül’ün sözlerinin derinliğinde kayboldu. Gerçekten bir çıkış yolu var mıydı? Evde yaşadıklarını değiştiremeyeceğini biliyordu, ama belki de kendi içinde bir güç bulabilirdi.
---
Okuldan sonra, dershane için birkaç arkadaşıyla birlikte çıkmayı planlamıştı, ancak annesinin soğuk bakışlarını anımsayınca endişeyle eve dönmeye karar verdi. Eve adım attığında annesini yine soğuk bir ifadeyle otururken buldu.
"Neredeydin bu saate kadar?" diye sordu annesi, sesinde alışık olduğu o sert tonla. Ali, bahane üretmeye çalışmadan önce duraksadı.
"Okuldan sonra dershaneye uğradım, sadece biraz çalışmak istedim," dedi kısık bir sesle. Yalan söylemiyordu ama kendini savunmak zorunda kalmaktan yorulmuştu.
Annesi gözlerini devirerek yanıt verdi. "Bu kadar vurdumduymaz olmayı ne zaman bırakacaksın, Ali? Bu hayatta hiçbir şey beceremeyeceksin gibi geliyor bana." Sözleri, Ali'nin kalbinde derin bir yara açtı. Annesinin gözünde bir yük olmaktan öteye geçememek, içindeki çaresizliği bir kat daha artırıyordu.
Ali, sessizce odasına çekildi ve kapıyı arkasından kapattı. Derin bir nefes alarak yatağına oturdu ve ellerini yüzüne kapattı. Annesinin her sözü, zihninde yankılanıyor ve onu daha da küçültüyordu. Bu evde asla gerçek bir aile sıcaklığı bulamamıştı. Gerçekten bu evin bir parçası mıyım? diye düşündü, ama bu düşünce zihninde belirdikçe daha da ağır bir yüke dönüştü. Belki de ait değilim.
Ali, saatlerce odasında düşüncelere daldı. Artık kimsenin ona anlayış göstermeyeceği hissi, içini tamamen kaplamıştı. O an, bir çıkış yolu bulmak zorunda olduğunu fark etti. Ama bu çıkışın ne olduğunu ya da nereye götüreceğini bilmiyordu.
---
Gece yarısı olmuştu, Ali hâlâ yatağında gözlerini tavana dikmiş düşünüyordu. Başka bir hayat mümkün olabilir mi? diye düşündü. Kendi yolumu çizmek, bu evin dışında bir yerlerde huzur bulmak?
Ansızın, içindeki korkunun yerini bir cesaret duygusu aldı. Yarın, belki de kendine yeni bir yol arayışına başlayabilirdi. Kafasındaki sorulara cevap bulamasa da, en azından denemekten başka çaresi yoktu. Annesinin söylediklerinin aksine, bir gün başarılı olabileceğine, kendine bir hayat kurabileceğine inanmak istiyordu. Ama bu inancı beslemek, her geçen gün daha da zorlaşmıştı.
Ali’nin aklında şekillenen bu düşünceler, içindeki gücü keşfetmesi için küçük bir adım gibiydi. Belki bu evde mutlu olamayacaktı, ama kendini bulmak için yola çıkabilirdi. Hayatında ilk defa kendi kaderini belirlemek istiyordu.
---
Nasıl gidiyor?
Size biraz yavaş ve sıkıcı geliyor olabilir ama herşeyin çok hızlı geliştiği kurgular da çok eksik kalıyor.
Lütfen yıldıza basıp oy vermeyi unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Yansımalar (Gerçek Ailem-Erkek Versiyon)
Fiksi UmumAli, yıllardır "aile" dediği şeyin aslında bir yansıma olduğunu hisseder. O güne kadar tanıdığı insanlar, kimseyi tam anlamıyla kendisine yakın hissetmemiştir. Bir gün, geçmişin kaybolan parçaları, hiç beklemediği bir şekilde önüne serilir. Gerçek a...