Birinci Bölüm

69 13 4
                                    

Birinci Bölüm, Mezarlık

"Yalanlar acıyı azaltmaz anne, sadece kısa bir süre yok sayılmasına yardımcı olur"

"Yalanlar acıyı azaltmaz anne, sadece kısa bir süre yok sayılmasına yardımcı olur"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


-ŞİMDİ TÜRKİYE, İSTANBUL-
TALİSA SWAN'IN AĞZINDAN

Bir demet beyaz gül bıraktım annemin mezarına, gözlerinin üzerimde olduğunu hisettiğim Aeros babamın mezarına bir fidan ekmişti. Türkiye zaten yıllar önce benden alacağını almıştı, bu topraklara ayak basmayalı yıllar oluyordu.

Anne ve babamın mezarının toprağı kupkuruydu, hatta annemin mezarında bir çiçek bile açmayacağına emin olduğum için babamın bana aldığı söylendiği kolyemin ucunu avucumda sıkıca tutarken bir demet beyaz gül bırakmıştım ona.

Titrek bir nefes verdim, insanlar aslında hiç tanımadığı insanların yokluğunu hissederler miydi? İyi bir ailede büyümüştüm, anne ve baba yoktu. Hala ve enişte vardı, belki kuzenler belki babaanne ve dede. Hissetmiştim aile sıcaklığını ama asla filmlerdeki gibi değil, her ayağım takıldığında sarılarak ağlayacağım bir babam olmamıştı mesela. Her ne kadar eniştemi babam yerine koysamda para almaya bile çekinirdim ondan, genelde Zayn'ın beni sakinleştirmesini isterdim. Yaşıttık çünkü en çok o anlardı beni, en çok o güldürürdü, Aeros'u tanımadan önce en çok o severdi.

Aşkı Aeros'la öğrenmiştim ben, belkide nefretle. Gece gündüz söverek gittiğim lanet okulun en güzel gününü yaşatmıştı bana bulanın mezarında çoktan ters döndüğü matematiğin sıradan birkaç aptal sorusunu çözerek. Nefretim ona değildi, en çok hayataydı hatta her öğrenci gibi okula.

Sıcak ellerini buz gibi tenimde hissettim, mezarlığın tam ortasında değilmişiz gibi sakince saçlarımı örüyordu. Kafamı ona çevirmedim çünkü sadece iki mezar taşında geziyordu gözlerim. Babamın mezar taşının sol yanı azda olsa kırılmıştı, anneminki ise çatlamıştı.

Benim kaşlarım bu görüntüyle çatılırken mezarlıktan içeri Aeros'la neredeyse yaşıt bir adam girdi. Sinirli görünüyordu, ya da yüz ifadesi böyleydi bilmiyordum.

Bomboş olan mezarlık onun gelmesiyle artık yalnız olmadığımızı bağırırken saçımı örmeyi bitirip ev topuzu yaparken kullandığım tokamla ördüğü saçımı bağlayan Aeros'a döndüm. Adamın yürüdüğü yer tam olarak bizim konumumuzdu.

Ayakladım oturduğum mezartaşının başından, tanımadığım adamın gözleri dikkatle bendeydi. Kaşları çatılmıştı ve bu bana bir yabancının bakmasını istemediğim türden bir ifadeydi.

Üşüdüğümden Aeros'un kolunun altına girdiğimde bir eli belimi sardı, mezarlıktan çıkarken içimdeki ürperti geçsede hiç ağlamadığım mezarlıktan çıkarken gözümden bir damla yaş süzülmüştü...

<>

Gülümsedim, sevdiklerinin yanında gülmek en iyileştirici ilaçtı mesela. Hiç bu kadar yaşadığımı hissetmemiştim ben, aşık olacağıma ihtimal vermezdim ya da. Herkesin çorap değiştirir gibi sevgili değiştirdiği ortamda ilkokul aşkı bile olmayan o kızdım ben.

En sevdiğim kokuyu içime çektim, onun kokusuydu bu. Saçlarımı okşayan elleri durduğunda başımı kaldırıp televizyondan ona baktım, televizyonda oynayan film durmuştu artık benim için, hayat gibi.

"Bir şey yok güzelim"dedi elleri tekrardan hareketlenirken, sebepsizce durduğunu düşünmüştüm fakat gözleri göğüs dekoltemde olduğu için güldüm. Kıkırdayarak televizyona geri döndüğümde film hoşuma gitmemeye başlamıştı, şu an film izlerken deniz yerine boş kuma bakıyormuş gibi hissediyordum. İçinde boğulduğum ve yine ona sarıldığım denizim oydu benim, mavi gözleriyle bunu dememek imkansızdı zaten.

Filmdeki kadın adamın gözlerine baktı uzunca, "Aşk" diye fısıldadı ardından. Gözlerimiz birbirlerine bakmıyordu ama fısıldadık aynı anda. Kafamı çevirip göz göze geldiğimizde karşılaştığım şaşkın görüntüsü daha çok komiğime gitmiş ve gülmeden duramamıştım yine.

"İstanbul çok kalabalık"diye konuştu bana, onaylarcasına mırıldandım sadece. Paris'te çok turist çektiği için kalabalıktı özellikle Eyfel Kulesi ve çevresi.

Aşk şehri saçmalığına inanmazdım ondan önce, aşka da inanmadığım gibi. Din değildi bu ama inandırmak için gösterdiği mucizeleri vardı, en azından bana.

Daha da dibine girdim, içime daha sert çektim kokusunu ve gözlerimi kapattım. İzlemeyecektim filmi, erkek oyuncuyu yolasım gelmişti her ne kadar film pek ilerlemiş olamasada.

Esnedim ve yine sokuldum ona. Burnumu göğsüne sürtmem hoşuna gitmişti, bu davranışımın ona sanki bir tavşanmışım gibi hissetmesinde sebep olduğu hakkında birkaç yorum yapmıştı.

Çalan lanet olası telefonumla küfrettim, numara hangi ülkeye ait olduğunu bile bilmediğim bir dizilişe sahipti...

<>

Talisa'nın kolyesi

Talisa'nın kolyesi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

<>

Bölüm ile ilgili fikirlerinizi bekliyorum, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Hesabımı takip ederseniz memnun olurum<3

TALİSAWhere stories live. Discover now