Güneşin ilk ışıkların gökyüzünü renklendirdiği, şehir uyanmaya başlamadan önceki o an... Sessizliğin ardında fırtınalar kopuyordu. Alev Muran, ya da gerçek adıyla Batuga, geçmişiyle yüzleşmek üzereydi. Gök Saray'ın gölgeleri, hatıralarını kemiren hayaletler gibi önünümde beliriyordu. Yanımdaki Asena ve Asil bile, geçmişimin yükünü hafifletmeye yetmiyordu.
Gök Saray'a uzanan dar patikayı adımlarken, kalbimdeki öfke her adımda biraz daha kabarıyordu. Yüreğimde bir volkan vardı; külle örtülü, ama patlamaya hazır. Gözlerim, altın işlemelerle bezenmiş devasa kapıya kilitlendiğinde, çocukluğumun silik görüntüleri zihnimde alev aldı. Gök Saray... O ihtişamlı yapı, benim için bir yuva olmaktan çok bir cehennemdi...
Arkamdaki Asena'nın sesi, anılarımı böldü.
"Teginim, hazır mısınız?"
Başımı çevirmeden, soğuk bir ifadeyle yanıtladım. "Hazır değilsem de fark etmez. Bu yol geri dönüşü olmayan bir yol."Asil, omuz silkti. "Şov başlasın o zaman," diye mırıldandı.
Avcundaki kan pıhtısına bir kez daha baktım. Gözlerim nefretin ateşiyle yanıyordu. O iz, geçmişimin bir laneti gibiydi. Ellerimi sıkıp kapıya doğru yürüdüm. Kafamda bir tek düşünce yankılanıyordu: Kimse geçmişin intikamından kaçamaz.
⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕
Gök Saray'ın içine girdiğimizde soğuk bir sessizlik bizi karşıladı. Altın ve gümüşle süslü sütunlar, tavanı gökyüzüne uzanan devasa kubbeler... Sarayın her köşesi, ihtişamın somutlaşmış haliydi. Ama benim için bunların hiçbir anlamı yoktu. Gözüm yalnızca karanlıkta saklanan gerçekler ve hesaplaşacağı insanları arıyordu.
Koridor boyunca yürürken Asena, elini koluma koydu. "Sakin ol," dedi. "Doğru zamanı bekle."
Ona dönmeden konuştum. "Onlar bunu hak ettiler, Asena. Beni, ailemi, çocukluğumu aldılar. Bu gece, her şey değişecek."
Asil alaycı bir gülümsemeyle lafa karıştı. "Bütün sarayı yerle bir mi edeceksin, Alev Muran? Yoksa kendine hâkim olup yalnızca hedeflerine mi odaklanacaksın?"
Yanıtım, yüzümdeki sert ifadeydi. "Hedeflerime odaklanacağım. Ama bunun için gerekirse saray da yanacak."
⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕⁕
Gök Saray'ın ana salonunda, birkaç adım ötede, gelişmizi bekleyen bir figür vardı. Uzun cüppesi, karanlıkta hafifçe dalgalanıyordu. Adam, bir adım öne çıktı ve sert sesi salonun her köşesinde yankılandı.
"Batuga... Oğlum geri döneceğini biliyordum."Nefesim hızlandı. Karşımdaki, yıllar önce annemi benden koparan adamdı: Altagu Han. Babam. İhanetin simgesi..
Güneşin solgun ışıkları, Gök Saray'ın devasa pencerelerinden süzülürken, hava iyice ağırlaşmıştı. Altagu Han'ın sesi, salonun sessizliğinde yankılanmaya devam ediyordu. O, soğuk ve duygusuz bir ifadeyle beni süzüyordu. İçimdeki volkan, babamın tek bir kelimesiyle patlama noktasına geldi.
"Beni yıllar önce buradan kopardın, annemi elimden aldın, hayatımı bir cehenneme çevirdin," dedim. Sesimde titreyen öfkeyi saklamaya çalışsam da başarılı olamıyordum. "Şimdi buradayım. Bu yıkıntıyı yok etmek ve geçmişin hayaletlerini gömmek için."
Altagu Han, gözlerini hafifçe kısarak bir adım daha yaklaştı. "Batuga," dedi, ses tonu değişmeden. "Bir gün bu noktaya geleceğimizi biliyordum. Ama şunu unutma: İhanetin iki yüzü vardır. Sandığın kadar masum olmayabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN ŞÖVALYELERİ 1- ESARET
FantastikBir damla kan insanın hayatını altüst edebilir mi? emin olun edebilir çünkü hayatım o soğuk ve is kokan gece de onun göz hapsi içerisinde tamamen değişti nerden bilebilirdim ki bunu daha başlangıç olduğunu. Ben Alev Muran son kan şövalyesi