Chapter 14
-------Bu arada hep söylüyorum yine söyleyeceğim , Treacherous'a da bakın lütfen ㅠ.ㅠ
************
"O...gitmiş..."
Bir kez daha tekrar ettiğinde , sesinde korku vardı. Arkadaşı nereye gitmişti ki? Kendisine kızdı , o kadar ağır şeyler söylediği için...
"Ne yapmalıyız? Polise mi gitsek ki?"
Hyuna duruma fazlasıyla ilgisiz iken Taeyeon da bilakis ilgiliydi. Jessica'dan pek çok kez dayak yemiş olsa da durum ciddiydi , kayıp bir insan vardı işin içinde.
"Kendi isteğiyle gitti ama... Bana kızdığı için..."
Ağlamaya başlamıştı Tiffany. Göz yaşları sel olup akarken tek düşündüğü Jessica'ydı. Birlikte büyüdüğü , zorluklara birlikte göğüs gerdiği insana nasıl öyle şeyler söyleyebildiğini anlayamıyordu. Hasta olmak onun suçu değildi ki... Duygusuz mu demişti ona? Ama hayır duygusuz da değildi Jessica... İncitmişti onu... Gözyaşları daha da hızlanmıştı ki bir çift elin yanaklarını kavradığını hissetti. Baş parmakları nazikçe Tiffany'nin göz yaşlarını silerken güven verici bir şekilde gülümsüyordu Taeyeon.
"Ağlama... Onu bulacağım , senin için bulacağım Fany-ah..."
Hyuna duyduklarıyla şok geçiriyordu. Hem teselli ediyor , hem senin için diyor hem de Fany diye lakap takıyor! Fany-ah mı?! Geçen günki Tiffany-ssi'ye ne oldu?! Kim Taeyeon sana neler oluyor?! Sinirle dişlerini gıcırdattı.
"Yeter artık Taeyeon! Kaybolan onun arkadaşı , senin değil! Neden bu kadar önemsiyorsun?! Ayrıca daha kısa bir süre öncesine kadar Tiffany-ssi diyordun , ne zaman Fany-ah oldu?!"
Hyuna'nın bu gergin ve sinirli tavrına karşın Taeyeon sakince Tiffany'nin yanağını okşamaya devam etti.
"Ne zaman mı Fany-ah oldu? Sen hayatıma girmeden önce..."
Kendi kendisine mırıldandı. Hyuna'nın duymasını istemiyordu , çünkü duyarsa her şeyi daha beter yapacağını biliyordu.
Hyuna duymamış olsa da Tiffany gayet rahat duyabilmişti. Gülümseyip elini , yanağını okşayan Taeyeon'un elinin üzerine koydu.
"Teşekkür ederim Taeyeon..."
Bu olaylar Hyuna'yı daha çok sinirlendirmişti sadece. Eğer Taeyeon değil de başka, gereksiz bir insan ona bunu yapsaydı hemen terk ederdi ama söz konusu Taeyeon olunca terk edemiyordu , yani şimdilik. Yoksa o da isterdi bir kızla vakit kaybetmek yerine Hyunseung'a gitmeyi.
"Siz ikiniz cidden!!"
Kendi alemlerinde olan ikiliye söylediyse de , söylediği kişiler birbirlerinin gözlerinde kaybolduğundan duymamış dolayısıyla Hyuna duvara konuşmuş gibi olmuştu.
Taeyeon ve Tiffany'nin gözleri birbirine kilitlenmişti , başka bir şey görmüyorlardı. Neden bana bunu yapıyorsun Tae-yeon? Eğer ilk evlendiğimiz ya da birbirimizi ilk gördüğümüz günden beri bana kötü davransaydın sadece senden nefret ederdim , Hyuna'dan değil! Madem Hyuna'ya aitsin sahip çık gözlerine , dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime!
Tiffany yüzündeki gülümsemeyi sildi ve aralarındaki göz kontağını bozarak kafasını yere eğdi. Son günlerde kafası epey karışıktı. Neden böyleydi ki? Jessica olsa onunla konuşurdu ama yoktu işte...
Az sonra eğdiği başını kaldırmasını sağlayan şey kapının çalmasıydı. Ayağa fırladı ve kapıya koştu. Gelen kişinin Jessica olmasını ümit ediyordu. Kapıyı açtığında bir tarafı hayal kırıklığına uğrarken diğer tarafı şok geçiriyordu bir yıldan fazla bir süredir göremediği kadını karşısında bulduğu için.
"Tiffany Hwang! Neden defolup gitmiyorsun bu evden?! Ne o? Ağladın mı? Tabii benim saf kızım Taeyeon'a acındırmaya çalışıyorsun kendini değil mi? Ama o şansı kaybettin sen!!"
Bayan Kim içeri girmeye gerek duymadan kapının önünde bağırarak söyledi. Başta güvenip her şeyden değerli olan öz kızını emanet ettiği Tiffany , kızına ihanet ettiğinden beri nefret ediyordu ondan. Zamanında her ne kadar Taeyeon anlatmak istemese de iki kız arasında geçenleri öğrenmişti ve Tiffany'yi şeytan gibi görüyordu.
Öte yandan bu cümlelerle Tiffany'nin kızarmış gözleri yine doldu. O zamanlar için pişmandı , Taeyeon'a yaptıkları için pişmandı. Ama zaman geri gelmiyordu işte...
"B-ben... Ö-özür d-dilerim..."
"Özür dilemene gerek yok Tiffany!"
Taeyeon'un sesi duyulduğunda ikisi de ona baktı. Kısa boylu kız Tiffany'ye yaklaşıp elini tuttu.
"Anne onu daha fazla incitme lütfen... Neden anlamıyorsun ki?! Sadece anlaşamadık ve boşandık. Tiffany beni aldatmadı ya da öldürmeye falan çalışmadı. Sadece boşandık diye ondan bu kadar çok nefret edemezsin..." Tiffany'nin elini daha sıkı tuttu. "Ve o kendini acındırmaya çalışmıyor! Arkadaşı Jessica kayıp o yüzden ağlıyordu." derin bir nefes aldı. Söyleyeceği şey hoşuna gitmiyor olsa da söylemek zorundaydı. "Son olarak... Tiffany ve benim aramda bir şey yok , olamaz , olmayacak da. Ben Hyuna'yı seviyorum. Tiffany de bana karşı bir şey hissetmiyor."
Demek öyle Taeyeon... Bu kelimeleri elimi tutarken gayet rahat , zorlanmadan söyleyebiliyorsun demek... Ama... Ben niye bu kadar zavallı hissettim ki?! Daha sabaha kadar Jessica'nın ima ettiği şeye kızarken şimdi niye bu kadar incindim?
Kendi kendine söyledi. Ne hâlâ elini tutan Taeyeon'a , ne de annesi Bayan Kim'e bakabiliyordu. Jessica'ya bağırırken ki ya da Taeyeon'a sarılırken ki cesareti nereye kaybolmuştu böyle?
"Bu dediğine inanmaya çalışacağım. Bir saat sonra Arjantin'e olan uçağım kalkacak. Şimdi gidiyorum ama seni uyarıyorum Bayan Hwang eğer döndüğümde hâlâ bu evde olursan-"
"Gidelim Fany."
Taeyeon , annesinin kurduğu cümlenin devamını duymak istemiyordu. Annesini arkasında bırakıp Tiffany'yi de peşinden sürükleyerek oradan uzaklaştı.
********
Hadi aç şu lanet kapıyı Yoona!
Taeyeon birkaç kez daha kapıya vurdu. Evinden ayrıldıktan sonra gelebileceği tek yer olarak Yoona'nın evini düşünmüştü.
"Fany-ah... Ağlama artık... Sen ağlayınca benim de canım yanıyor..."
Taeyeon bakışlarını kapıdan çekip yanındaki hâlâ ağlamakta olan kıza çevirdi.
"Ama Tae... Jessica'yı hâlâ bulamadık ve annen..."
Taeyeon kendisine sıkıca sarıldığında sustu. Kısa boylu kız hemen geri çekilmişti ki bu Tiffany'nin hiç hoşuna gitmemişti.
"Şşt... Jessica'yı bulacağız ve annemi de salla gitsin. Sonuçta ortada bir anlaşma var ve annem polis gibi ciddi bir kurumu göze alamayacağından bir şey yapamaz."
Az sonra kapı açıldığında ikisi de bakışlarını kapıyı açan uykulu Yoona'ya çevirdi.
"Oh... Tae *esner* Yeon..."
Şüphesiz ki uykulu olmasının saçma bir sebebi vardı.
"Uyuyor muydun? Bu saatte?"
Taeyeon şaşkınca sordu. Arkadaşının bu saatte uyumadığını gayet iyi biliyordu. Yoona tekrar esneyip cevap veremezken başka bir ses duyuldu.
"Kim gelmiş Yoona?"
Bu kişinin sesi de en az Yoona'nın ki kadar uykuluydu.
Taeyeon ve Tiffany şaşkınca birbirlerine bakıp aynı anda söylediler , "Jessica?!"
Bölüm Sonu
Treacherous... ㅠ.ㅠ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Real Love This Time
Romanceİlk denemeler genellikle başarısız olmaz mı zaten? Edison bile ampulü binlerce kez denedikten sonra buldu. Peki ya Taeyeon ve Tiffany aşkı ne zaman bulacaktı?