27.Bölüm

473 22 2
                                    

Geceyi çiftlikte geçirip parayı nereye koyacağımızı ayarlamıştık. Çiftliğin bir deposu vardı. Oraya koymaya karar verdik. Çiftlikteki çalışanları izinlisiniz diyerek yollamıştım. Mutfağa geldiğimde Hevi'nin kahvaltı hazırladığını görünce ona yardım etmek için kolları sıvadım. Kısa sürede hazırladığımız kahvaltıya evdekileri de çağırmıştık. Hava artık serinlemişti ama dışarısı bugün güneşli olduğu için bahçeye hazırlamaya karar verdik.

Kalan son tabakları da Hevi götürdüğünde çayları katıp geleceğimi söyledim. Çıkardığım bardaklara sıcacık çayları doldururken arkamdan gelen tıkırtıya döndüm. Miran mutfak masasındaki sandalyelerden birini çekip oturmuştu.

"Bir şey mi oldu?" diye sordum, ister istemez.

Gözü kapıya kaymıştı. Kapıyı kontrol edip tekrar bana döndü. "Biraz konuşabilir miyiz?"
Çayları bir kenara bırakıp yanına gittim. Karşısındaki sandalyeye de ben geçtim.

"Benim de aslında seninle konuşmak istediğim bir şey vardı."

Bunu söylememle merakla, "Hayırdır, bir sorun mu var?" diye sordu. Kafamı iki yana sallayıp, "Bir sorun yok, sadece özür dilemek istedim. Akgün'e söylemek zorunda kaldığım için, sırrını saklayamadığım için özür dilerim."

Gözlerini kaçırıp camdan dışarıya doğru bakmıştı.Sonra tekrar dönüp, " Senin bir suçun yok. Sen doğru olduğunu düşündüğün şeyi yaptın. En başta böyle bir şeyi ben söylememeliydim."

Sonrasında devam etti, "Bunların bir önemi kalmadı artık. Benim asıl konuşmak istediğim şey başka." demesiyle ben de merakla, " Ne peki?" diye sordum.

" Akgün'ün içeri girmesi konusunda benden yana bir şüphen-"

Sözünü kesip konuştum. " Miran böyle bir şüphem olsa şu an burada olmazdın. Ya da senden yardım istemezdim. Böyle bir şey yapmayacağını biliyorum. Akgün'e zarar vermek istesen bunu çok daha önce çok daha farklı şartlarda yapabilirdin. Bunu da biliyorum. O yüzden kendini rahatsız hissetmeni istemiyorum."

" Teşekkür ederim, her şey için."

Miran mutfaktan ayrılırken ben de çayları tamamlayıp tepsiyi aldığım gibi dışarı çıkacaktım ki mutfak kapısından çıkamadan Berzan'la burun buruna geldik. Az daha çayları döküp yanacaktı.

"Berzan dikkat etsene ya!" diye söyledim.

Berzan buna aldırış etmeden dedektif edasıyla,
" Onun ne işi vardı senin yanında? Bir şey mi dedi? Bir şey mi söyledi? Dila bak abimin yokluğunu fırsata bilmeye kalktıysa!"

Sinirle, "Berzan delirtme beni. Vallahi elimde kalacaksın. Yardım ediyor bize yardım. Benimle bir derdi yok artık Miran'ın anlayın şunu." diyerek yanından ayrıldım. Sonunda çayları masaya ulaştırabilmiştim.

Kahvaltıyı sorunsuz bir şekilde yapıp etrafı da toparlamıştık. Ev işlerini başkasının yapmasına o kadar alışmıştım ki bir kahvaltı hazırlayıp onları toplamak bile zor gelmişti. Sanki düne kadar Hevi ile kaldığımız İstanbul'daki evimizde yapmıyormuşum gibi.

Gelen mesajla bahçede beklemeye başlamıştık. Bahçenin büyük kapısında gördüğümüz tırla hepimiz birbirimize bakakalmıştık. Tırı ayarladığımız deponun önüne yanaşmasına yardımcı olduk. Tırdaki adam inip kapıyı açtığında paletlerin üzerine yığılı dolarları görmeyi beklemiyordum. Sanırım buradaki herkes 100 milyon doları ilk defa yan yana görüyordu.

Paraları tırdan indirip depoya yerleştirmiştik. Adamı da göndermiştik. Bir depo dolusu paranın başında kalakalmıştık. Ahmet Beyin son attığı mesajda 4 günümüz olduğu yazıyordu. 4 günde nasıl yapacağımızı bilmiyordum. Hem altına çevir hem hepsi görüntü olarak aynı olmasın. Çok zor bir işti. Cevat'a da haber vermek zorunda kalmıştım. Buranın güvenliğini korumak zorundaydık. Neyin korunduğunu bir tek Cevat bilecek şekilde en güvendiği adamları da almıştı yanına. Ahmet Bey iyi ki istediğimle çalışabileceğimi söylemişti. Zira tek bir kişinin yapabileceği bir iş değildi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 17, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ZÜMRÜTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin