Gece bitip, herkes odalarına dağılmaya başladığında ben ve Astrid de merdivenleri çıkmaya başladık. Astrid sakin görünüyordu, tamamen sessizdi. Sanki merdivenleri onunla birlikte değil de, yalnız çıkıyordum. Buradaydı ama aklı başka yerlerdeydi.
Alt katta olanların onu bu hale getirdiğini biliyordum, fakat ne kadar berbat durumda olduğunu henüz anlayamıyordum. Doğrusu, bu durum kalbimde bir sızıya sebep olmuştu.
Derin bir nefes alıp, kapıyı açıp, içeri giren Astrid'in arkasından içeri girdim. O odanın ortasına doğru ilerlerken kapıyı kapatıp, gözlerimi onun sırtında gezdirmeye başladım. Ortamdaki ölüm sessizliği artık beni ezip, yok etiyordu. Ama ne diyebileceğimi de bilmiyordum.
Aşk acısı mı çekiyordu? Hoşlandığım kadının aşk acısı çekmesi zaten kötüydü bir de onu teselli mi edecektim? Ben insanları teselli etmeyi bile bilmezdim.
Ceketimi çıkarmaya başlarken gözlerim hâlâ onun üzerindeydi. Odanın ışığı hâlâ kapalıydı, fakat dışarıdaki ayın ışığı odayı aydınlatıyordu. ceketimi çıkarmayı daha bitirmemişken onun omuzlarının titremeye başladığını gördüm.
Ağlamaya başladığını anladığımda bakışlarımı indirerek yutkundum. Gözlerimi kapatıp, derin nefes almaya, kendimi toparlayıp, onu teselli etmeye başlamak için güç toplamaya çalıştım.
Ama kolay değildi. Şimdi onun omzumda sevdiği kadın için ağlamasından çok ne diyeceğimi bilememe üzülüyordum. Fakat yine de ceketi kenardaki tekli koltuğun üzerine attım ve ona doğru ilerlemeye başladım.
Adımlarımı yavaş ve sessizce atıyordum. Sağ ayağımı kaldırıp indirirken sol ayağımı resmen yerde sürüklüyor gibiydim. Ona yaklaştım, fakat nasıl müdahale etmem gerektiğini bilmiyordum. Omzuna elini mi koymam gerekiyordu yoksa sesli bir uyarı mı?
O an içimden geleni yaparak elimi yavaşça omzunun üzerine koydum. Ona temas ettiğimde omzundan elime yayılan elektrik akımı bu sefer hoş bir his değildi. Onun hıçkırıklarını bastırdığını dudaklarının arasından kaçan küçük bir sesle anladım.
Kalbimdeki boşluk, sızı daha da büyümeye başladığında, "Astrid." diye fısıldadım. Benim sesim de titremeye başlamıştı. Sevdiğim insanların ağlaması beni her zaman üzüp, ağlatmıştır. Fakat bu sefer dökülmek için savaş veren göz yaşları benim içindi. Onun hâlâ Heather'ı sevdiğini kabullenmenin acısı vardı.
Fakat bunun için üzülmeye vaktim yoktu. Astrid topukları üzerinde dönüp, gözlerimin içine bakmaya başladı. Gözünden akan göz yaşları sanki yanaklarından dökülüp, benim kalbime akıyordu. Nefesimi kesiyor, düşüncelerimi kapatıyordu.
Elimi yavaşça kaldırıp, gözünden akan yaşları silmeye çalıştım. Fakat ben her sildiğimde gözünden daha fazla yaş akmaya devam ediyordu. Kırık bir kalp, sarhoş bir bedendi o şu anda. Duygularını en uç noktalarda yaşıyordu ve benim elimden o incinirken hiçbir şey gelmiyordu. Bu durum midemin bulanmasına sebep oluyordu.
Astrid bir şey demeden hızla kollarını bana doladı. Onu rahatlatmak için bir saniye bile beklemeden kollarım onu sardı. Astrid yüzünü omzuma gömüp, boğuk bir hıçkırık saldığında gözlerimi kapatıp, yutkundum.
Yavaşça saçlarını okşarken onu rahatlatmasını umuyordum. Hıçkırıkları durmuyordu, ne de göz yaşları. İkisi de kalbimi paramparça ediyordu. Benimse tek yapabildiğim o bana sarılırken onu tutmaya devam etmekti.
Astrid benden çekilmeden, vücuduma doğru, "Bunun gerçek olduğuna inanamıyorum." diye fısıldadı.
Ses tonu boğazımda büyük bir yumrunun oluşmasına sebep olmuştu. Onu hiç bu kadar kırık görmemiştim. Gerçi, bundan daha kırıcı olan bir şey var mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalandan aşıklar | [G×G]
ChickLitNorveç'te değişim öğrencisi olan Laçin Ayman yeni en yakın arkadaşı Astrid'in onu ailesine 'sevgilisi' olarak tanıştırmak istemesiyle kendini farklı bir ortamda bulur.