Toprak Emir Barlas'ın kalbi de gözleri gibi acıydı.
İlk günden beridir ilgimi çeken sesiyle, "Yeniden tanışıyoruz, bal. Bu sefer gerçeklerle." Dedi.
Alkol kokan nefesimle, "Bu sefer gerçeklerle." Dedim.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Arinna'nın güzelliği diyelim...
☀️
Gözlerimi araladığımda Toprak yanımda değildi. Bu rahat bir nefes vermeme sebep oldu zira ona kimseye göstermediğim güçsüzlüğümü göstermiştim.
Anneannemi görmek bana hiç iyi gelmemişti. Uzun zamandır kafamın içinde sessizce konuşan kadının sesi gürleşmişti onu görünce.
Elçin Yücel, hep kafamın içindeydi. Daima sessizce konuşur, hareketlerime dikkat etmem için beni uyarırdı.
Hera'nın odamda olmadığını görünce gerildim. Ben uyurken yanımdan ayrılmazdı. Aceleyle saten yorganın altından çıkıp odamdan çıktım ve yalın ayak merdivenlerden indim. Hera'yı bahçede Toprak ile koşuştururken görmeyi beklemiyordum. O hâlâ buradaydı.
Hera'dan hızlı adımlarla uzaklaşıyordu ve Hera, sonunda onu bacaklarına dolanarak yakalıyordu. Toprak kahkaha atıyordu.
Kendimi sakinleştirmek adına derin bir nefes aldım ve mutfağa girdim. Havanın sıcaklığı ilk defa canımı sıkarken buzdolabından yarım kalmış viski şişesini çıkardım ve kendime bir sandalye çekip oturdum. Viskimi içerken sonunda Toprak'ın mutfak kapısından içeri girdiğini farkettim ama kafamı kaldırıp ona bakamadım. Hera oturduğum sandalyenin dibinde durduğunda elimdeki viski şişesini masanın üzerine bırakıp onu kucağıma aldım.
Küçüğüm ruh halimin farkındaymış gibi sessizdi.
Kendimi toparlayıp ona döndüm.
"Dün gece için teşekkür ederim." Dediğimde gülümsedi.
"Rica ederim." Acı kahveleri gözlerimde haddinden fazla durunca gözlerimi kaçırdım ve Hera'yı sevmeye başladım. Kendimden geçtiğim anlarda neden hep o oluyordu ki?
Aslı geldiğinde de buradaydı ve saçma sapan sinirimi görmüştü, çocukların toplarını bıçakla patlattığımı ve bugünkü saçmalığı görmüştü. Böyle anlarda onu çekiyordum galiba.
"Aç karna viski içmek saçma." Dedikten sonra masanın üzerindeki viski şişesini alıp tekrar buzdolabına koydu. Açıkçası haklıydı da. "Şimdi güzel bir kahvaltı hazırlarız olur mu?"
"Olur," Kısa cevabım hoşuna gitmemiş gibi yanıma ilerledi ve dizlerinin üzerine çöktü. Bu hareketi beni şaşırtmıştı. Önümde diz çökmesi garipti.
""Toprak," diye mırıldandım. "keşke görmeseydin o halimi." Kaşlarını çattı. Normalde hep gülümseyen bir adamdı ve çatık kaşlar ona ayrı bir hava katıyordu.
"Ama gördüm ve ben seni güçsüz olarak görmüyorum. Bazen insanlar yorulur." Duraksadı. "Buna hakkın var, Sayina." Gözlerim dolduğunda kendime lanet ettim. "Sen çok güçlü bir kadınsın ve ağlamak seni güçsüz yapmadı."