Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
'İtmezdin uçurumlara Hani ellerin? Tutacaktın, yalan Nasıl severim bir daha?'
-
Yazdığım eski bir kaç şeyi okudum. Geçip gitmiş olmalarına rağmen her biri sanki yeni yazmışım gibi acıttı, parmak uçlarım sızladı.
Biraz daha eksik hissettim. Yine.
Kayboldum. Yine.
Bir kaç gece önce hangi cesaretle anlattım sana olanı biteni? Kendinden emin duruşun muydu beni buna iten yoksa gözlerini gözlerimden hiç kaçırmayışın mı?
Anlarsın sandım belki, gözlerime bakıp içimdeki boşluğu görürsün sandım. Yapamadın. Onlara benzedin, onlardan birisin. İyi olabileceğime dair saçmalıklar zırvaladın ve sözde sen de ben gibi dipteydin. Hiçbirine inanmadım.
Ben kadar dipte olan biri nasıl olur da her şeyin düzeleceğini söylerdi?
Neyse, yazdıklarımdan bahsediyorduk, içinde saklı olduğun satırlardan. Yanlış anlama, çok fazla kişi var o satırlarda. Ben varım. Benimle beraber hayatımdan gelip geçmiş herkes de öyle.
Yanıyor gibi hissediyorum ama ellerim buz gibi. Ölüyor gibi hissediyorum ama bedenim hâlâ ayakta.
Theodore ben sanırım bir geceyi daha sabah edeceğim. Olur da edemezsem mi? Korktuğun bu mu gerçekten. Güldürme beni. Benden kurtulmak isteyen sizler değil miydiniz, sen değil miydin?
Korkma, kötüye bir şey olmaz.
Ama sana bir sır vereyim mi? Olur da yarına çıkamazsam filan diye söylüyorum bunu, canım yanıyor Theodore.
Küçük bir çocuğun pazar kalabalığı arasında annesini kaybettiğini sandığı o lanetli saniyeler kadar çaresiz hissediyorum.
Annemin elimi neden bıraktığını anlamıyorum. Böyle aniden nereye gittiğini de. Sadece korkuyorum, etrafa bakıyorum, gözlerim doluyor ama ağlamıyorum çünkü o zaman aptal bir çocuk gibi görünürüm değil mi? Elimi uzatıyorum Theodore, nereye bilmiyorum ama annemin tutması için yalvarıyorum.
Tutan olmuyor. Kimse beni karanlıktan çıkartmıyor.