Bölüm 4

114 5 0
                                    

İşe gitmek için bindiğim takside hala sabah olanları düşünüyordum. Çok mu ileriye gitmiştim? Eğer başka birini seviyorsa tabikide umrumda olurdu. Kahrolurdum... Düşüncesi bile acıtıyordu kalbimi. Onun bana söyledikleri de aklımdan çıkmıyordu. Bu iş yeterince karmaşık bir hal almıştı. Önceden oldukça mantıklı geliyordu ancak şimdi tam bir saçmalıktan ibaretti. Beni sevmeyen birini zorla evimde tutuyor ve beni sevmesinin bekliyordum. Farkında olmadan akıttığım gözyaşlarını elimin tersiyle sildim. Bu sırada taksi şirketin önünde durdu. Parayı uzattım ve inmek üzereydim.

" -Her şey bir gün yoluna girer genç hanım, sadece zamana bırakmak lazım. Zaman her şeyin ilacıdır. Sadece sabredin ve bekleyin." dedi taksici.

Az önce düşüncelerimi mi okudu??

" -Siz nereden anladınız? Ya-yani bir gün her şeyin yoluna girmesini istediğimi?" diye sordum. Bu sırada ağlamam daha hızlı bir hal almıştı çünkü rezil olmuştum.

" -Oldukça güzel genç bir bayan takside ağlıyorsa, hiçbir şey yolunda değildir. Bunu tecrübelerime dayanarak söylüyorum." dedi. Gülümsedim en azından rezil olmamıştım. Teşekkür ettim ve indim taksiden beni anlayabilen birinin olması iyi hissettirmişti.

Şirkete girip, masama doğru ilerledim. Bir sürü iş birikmişti. Dün erken çıktığım içindi galiba. Masanın üzerinde dağ gibi yığılan kağıtlara bakıp yüzümü ekşittim. Hepsi bir hafta içince raporlanmalı ve dosyalara dizilmeliydi. Yavaştan başladığım işe düşüncelerimi dağıtmama yardımcı olması için hız kazandırdım. İşe yarıyor gibiydi. Raporlama işi bittikten sonra sıra fotokopilerini çekip dosyalara yerleştirmekteydi

 Kaç saattir fotokopi odasında, kağıtlarla uğraşıyordum bilmiyorum. Ancak öğle molası çoktan bitmişti. Bir haftalık işi bitirmişti ancak düşünceler yine beynimi işgal etmeye yine başlamıştı. Hala kulaklarımda bana "Sahip" diyen sesini duyuyordum. Masama doğru ilerledim. Şakaklarımı ovalamaya başladım, başım dönüyordu. Sanırım kendimi oldukça zorlamıştım.Gözlerimi kapatıp, kendimi karanlığa teslim ettim. Neden bir çift yeşil göz görüyordum ki?

" -Claire! Claire aç gözlerini!"

Yavaşça araladığım göz kapaklarım tekrar kapanmak istedi. Karşımda yeşil göz bekliyordum galiba. Hadi oradan! Upuzun kirpikleri ve mavi gözleri ile beni karşılayan kişi Linda'dan başkası değildi.

" -Claire , geldiğinden beri seni izliyorum. Kendini neden bu kadar yıpratıyorsun? Yaptığın işlerin hiçbiri acil değildi. Sonrada böyle kendinden geçiyorsun? Ne kadar endişelendim biliyor musun? İstersen babanı arayıp haber vereyim ve her şey başa dönsün. Ne dersin?"

Duyduklarıma anlam vermeye çalışıyordum. Babam bunu duyarsa beni bir daha dışarı çıkarmazdı. Doğru, her şey başa dönerdi.

" -Linda~ Bunu yapmazsın değil mi? Beni o cehenneme geri göndermezsin. Hem ne olduğunu bilmiyorsun bile."

" -İstersen bi kahve molası verelim Claire." dedi sesi bir ricadan çok emir gibiydi ve itiraz etme hakkım yoktu. Başımı sallayıp ayağa kalktım. Beraber alt kattaki kafeteryaya gittik. Burası genelde sessiz olurdu. Bordo renk duvarları olmasına rağmen açık renk masaları ile ferah bir havası vardı. Arkalara geçtik. Konuşacaklarımız gizli olmak zorundaydı. Sessizliği bozan Linda'ydı.

" - Neyin var? Yoksa elin boş döndüğün için mi bu kadar üzgünsün? Şükürler olsun!" dedi. İçimden onun sevincine katılabilmek geliyordu ama elimde kocaman bir bela varken bu mümkün değildi.

" -Linda maalesef elimde çok yakışıklı , ukala ve nefret edilesi biri var. Onu satın aldım. Parayla! Tanrım, Linda bunu nasıl yapabildim ben? Dün o kadar mantıklı gelmişti ki... Şimdi yani sabah bana Sahip' dedi ve ben çok iğrenç hissettim. Ne bekliyordum ki? Sevgilim diyerek boynuma atlamasını mı? Ama ben ona çoktan aşık oldum. Yeşil gözlerine, sesine... Onu bırakamam artık. Gitmesine izin veremem." Gözümde birikmeye başlayan yaşlara izin verdim. Linda'dan çekinmiyordum.

O ise buğulu gözleriyle bana bakıyordu.

" -Tanrı aşkına! Nasıl bu kadar çok benzeyebiliriz?"

Şimdi şaşırma sırası bendeydi.

"Linda bu işin eşi benzeri yok. Anlamadın galiba beni istemiyor." dedim. Sesim acizliğimi belli eden tondaydı.

" -Jack'te beni istemiyordu." dedi, tek çırpıda söyleyivermişti. Boş boş ona bakıyordum. Hiçbir şey anlamamıştım.

" -Diyorum ki, bende Jack'i satın aldım. Şimdi evliyiz ve mutluyuz." Çığlık attım. Elimle ağzımı kapattığımda artık çok geçti. Tekrar yerime oturdum ve kahveden büyük bir yudum aldım. Ah! yandım.

" -Gerçekten mi? " dedim " -Böyle bir şey nasıl olur? Onu ilk gördüğün an benim gibi mi hissettin?Kalbin... Gözlerin... Her şeyinle ona ait olmayı istedin, değil mi?"

Derin bir nefes aldı. O anları hatırlıyor gibiydi. Gözleri buğulandı tekrar.

" -Evet Claire. Ben o gece ona ait olmuştum bile. Her şeyimle. Ama sonra her şey çok zor oldu. Geç fark etmiştim ama o sadece benimle eğleniyordu. Ben ona çoktan aşık olmuşken hemde. Uzun bir süre boyunca sevişmedim onunla." Güldü. " -Sonra kendimi onunla evli buldum."

" -Linda onu zorla yanımda tutamam. Eve gidince de ona gitmek isteyip istemediğini soracağım. Eğer gitmek isterse ona engel olamam. Gitsin istemiyorum. Keşke sizin gibi mutlu olabilsek ama olamayız..." Canım acıyordu.

" -Gitmeyecek" dedi Linda. Nasıl bu kadar emindi. Her şey bu kadar belirsizken. Oysa kalbim onu istiyordu. Sadece onu...

" -Bugün izinlisin. Eve git ve dinlen. Hafta sonunu iyi değerlendir." Ne demek istediğini merdivenlerden çıkarken bana göz kırptığında anladım. Delirmiş olmalıydı. Hafta sonu yalnız olacaktım.

==

" -Konuşmamız lazım." dedik, ikimiz aynı anda birbirimize. Başka zaman olsa, gülerdim. Henry tek kaşını kaldırarak

" -Önce sen" dedi. Bense önce onun söylemesini istedim. Yanımda olduğu saniyeleri çoğaltmak istiyordum. Zavallı ben!

" -Bu sabah olanlar için özür dilerim."


Merhabalar...

 Karakterlerimi tanıtayım sizlere; 

Pedro Soltz - Henry

Selena Gomez - Claire 

NightlyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin