Apar topar çıkmıştım işten. Ne zaman eve geldiğimi anlamamıştım bile. Kapının önüne gelince durdum. Kalbim bu kadar hızlı atarken ona git diyemezdim. Gönderemezdim onu. Bekledim. Ne yapmam, ne demem gerekiyordu? Onu öpme fikrini hızla uzaklaştırdım beynimden.
İçeri girdiğim sırada koltuğun üzerindeki beden bana doğru döndü. Titremiştim. Sadece bana bakmasıyla bile titrerken nasıl gidebilirsin diyecektim?
Bana doğru yürümeye başladı. Yutkundum. Bir adım geriledim. Konuşmam gerekiyordu onunla.
" -Konuşmamız gerekiyor." dedim. O da aynı anda konuşmuştu. Şimdi de birbirimize boş boş bakmaya başladık. Pardon, sanırımm ben aşkla bakıyordum.
" -Önce sen" dedi. İtiraz ettim, benim zamana ihtiyacım vardı.
" -Bu sabah olanlar için özür dilerim. İleri gittim sanırım." dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Kalbim duracaktı. Keşke tamda şu anda kalbim değil de zaman dursa...
" -Önemli değil. Asıl ben ileri gittim sanırım. Ya-yani umurumda değil derken o yalandı." dedim. Yutkundum. Terlemeye mi başlamıştım? " -Demek istediğim gidebilirsin. Eğer aşık olduğun ya da gitmek istediğin biri varsa ona gidebilirsin.Seni tutamam. B-ben çok kötü bir şey yaptığımı geç fark ettim. Ama seni oradan çıkardığım için pişman değilim. Ben olmasaydım belki de şu an özgür olamazdın" Gülümsemeye çalıştım. Bunları söylemek benim için çok zordu. Onu gönderiyordum. Kalbim acıyordu. Soluduğum hava ağırlaşıyordu. Ufak bir gülümseme geçti suratından. Kesinlikle gördüğüme eminim.
" -Cevap vermeyecek misin?" dedim zorlukla. Suskunluğu işkence gibiydi.
" -Gidersem, benim için verdiğin 500bine ne olacak?" dedi. Sırıtıyordu. Şimdi de benimle dalga geçiyordu. Pislik.
" -Önemli değil. Zaten her şey aşık olabilmem içindi. S-sen bana hissettirdiklerinle görevini tamamladın . Hatta sana borçlu bile olabilirim." dedim. Gülmüştüm. Yalandı! Gitme!!
Şimdi sadece gözlerime bakıyordu. Yüzündeki gülümseme silinmişti. Dudakları düz bir çizgi haline gelmişti. Ah! O dudaklar... Yeşil gözleri...
Onun ormanına girmek istiyordum. Ama ormanın etrafı dikenli tellerle kaplıydı. Geçemezdim. O bana yasaktı.
Daha da yaklaştı. Onu öpmek için delirsem de yasak olana dokunamazdım.
" -Cevabımı verirken, bana olan borcunu da alsam nasıl olur?"
" -Ne yani! Başkasına giderken bi de sana para vermemi mi istiyorsun? Sen nas-" Konuşmam daha bitmemişti. Sıcacık dudakları ile kesilmişti sesim. Felç geçirmiş gibiydi vücudum. Kanım karnıma doğru akıyordu sanki. Kalbim şimdi durmuyorsa, sanırım ölümsüzdüm! Öpücüğü derinleşirken ona izin verdim. Ağzımı aralamıştım. Vakit kaybetmeden dilini içeri gönderdi. Titredim. Ellerimi boynuna dolayıp saçlarıyla oynamaya başladım. Öpüşürken yeni yeni çıkmaya başlayan sakalı batıyordu çeneme. Beni kucağına aldığı an gözlerimi kapattım. Utanıyordum. Onu bu kadar çok istediğim için.
Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Sırtımda yatağın yumuşaklığını hissedince gözlerimi açtım. Kapattığım için çok şey kaçırıyormuşum. Alev alev yanan gözleriyle bakıyordu çoktan kül olan gözlerime. İkimizde arzunun ateşiyle yanıyorduk. İliklerimize kadar.
O ormana girmenin tek yolu dikenler canını acıtsa dahi ilerlemekti. Claire, o ormana girebilmek için her şeyi feda etmeyi hazırdı.
***
//Henry//
Bunun ufacık bir öpücük olması gerekiyordu. Ama küçük parmakları ve araladığı dudaklarıyla kim durabilirdi ki? Şimdi gitmemi istiyordu ama gidemezdim. Ona diğerlerinden daha iyi olduğumu kanıtlayacak ve yanında kalacaktım. O benim rüyamdı. Ben bu rüyadan uyanmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nightly
Teen FictionTanıtım Sıradan hayatından sıkılan ve faklı heyecanlar arayan Claire hayatının dönüm noktasında bir karar alır. Artık o da aşık olmak istemektedir. Henry, kendisine oynanan bir oyunla bambaşka bir yerde açar gözlerini. Şimdi yaşadığı yer ve yanınd...