ÖLÜM OYUNU

93 4 3
                                    

Yine tipik pazartesi sabahı ve ben yine işe geç kaldım bir yandan üzerimi giyinip, bir yandan da kahvaltımı yapıyordum. Dışarı çıkıp hemen koşuşturmaya başladım. Ama içimden bir ses farklı şeyler var diyordu ama ben basit bir insanım işine aşık olmaya çalışıpda ardından ben kim için uğraşıyorum diyenlerdenim. Neyse zaten sade mi sade gri, iki katlı, ahşap, alt camları tahta olan 50 yıllık binamızın içindeki örümcek ailesiyle kanka hatta biz büyük bir aile olmuştuk. Jerry her zamanki gibi beni "patron seni çağırıyor"diyerek merhaba dedi.Ben de ona "merhaba" dedim ve gerçekleri konuşacak olursak benim pek arkadaşım yok.Zaten pek konuşkan biri değilim. Ama beni kötü biri sanmayın tanısanız iyi biri bile sayılabilirim. Yinede eğlenceli birisiyim. Ve gıcık asabi iğrenç kokan çöpten çıkma vücuduyla insan mı yoksa değil mi bilim daha çözemedi. Bana aylık 300$ veren bu adamla neden çalıştığımı anlayamadığımı oda biliyor olmalı ki odaya girdiğimde daha doğrusu kendi odama girdiğimde bana söylediği ilk kelime defol oldu. Ben bu sözün ardından işten kovulduğum için sinirli ama bu adamın suratını bir daha görmeyeceğim için az da olsa sevinçliydim. Ama sinirim daha ağır basıyordu. O adamın suratına tekmeyi basmak istiyordum.Ama ne yazık ki o kadar güçlü biri değilim. Hemen dışarı çıkıp sahile doğru yürümeye başladım. Sahilin en ücra köşesi olan kayalıkların oraya gidip bir kayaya oturup denizi taşlıyordum. Sonra sahilden ayrılıp şehrin ara sokaklarında gezmeye başladım. En son bir ara sokağa girdim. Orada yaşlı ihtiyar -patronum olacak adamdan daha pis ve rezil- bir dilenci vardı. Dilenciye 5$ verdim ve dilenci bana "Hayatının oyununu oynamak ister misin?" diye sordu. Ne olabilir ki diye düşündüm sonuçta hayatım berbattı.Ben de hadi o zaman oyuna başlıyalım dedim. Dilenci bu oyunda kazanan görmedim. Ama belki sen kazanırsın. Muhtemelen bir kaç dakika sonra etrafıma baktığım sırada kafamda zonkluyordu.Nerede olduğumu anlamak için etrafıma baktığım sırada tamamen siyah giyinmiş silahlı adamlar görmüştüm.Gördüğüm adamlar eğer doğru saydıysam etrafta benim gibi ne olduğunu anlamaya çalışan yirmi yedi kişiyi teker teker tam önümde kapısı bulunan odaya götürülüyordu.En son olarak odaya beni de aldılar.İçerideki birkaç kişi bana bir saate yakın bir süre boyunca soru sordular.Ben de onlara sorularını anladığım kadarıyla cevap verdim.Soruları bitince aralarında konuştukları sırada duyabildiğim iki kelime vardı yetmiş beş demişlerdi en azından ben öyle anladım.Aslında yetmiş beş benim aldığım puanmış.Tabi doğal olarak başta ne olduğunu ben de dahil oradaki yirmi yedi kişide anlayamamıştı.Sonrada hepimiz tekrar aynı odaya götürüldük.Oradayken ilk önce bizi üçerli gruplar halinde ayırdılar.O an dilencinin bana söylediği birkaç kelime aklıma geldi.Dilenci puanına göre silah alırsın demişti.Doğal olarak yirmi yedi kişinin içinde ki en ezik silahlar bana gelmişti.Sorun şu ki hiçbir özel yeteneğim yoktur.Ok atamam,kılıç kullanamam,yakın dövüş becerileri olan birisi de değilim orada yaşaması imkansız tek kişiyim.Odaya girdikten yaklaşık on beş dakika kadar sonra ve hatırlatma yapıyım zaman kavramım biraz değişik olabilir.Konuya dönersek içeri bir adam girdi ve bize oyunu şöyle anlattı.

-Artık üçünüz bir takımsınız oyuna başladığınız an birbiriniz hariç etrafınızdaki herkesi öldürebilirsiniz zaten siz öldürmezseniz onlar sizi öldürecek.Ama asıl kormanız gereken şey onlar değil.Korkmanız gereken Daker(Dekır) çünkü onun görevi oyna giren yirmi yedi kişiyi de öldürmek diğerlerini hemen öldürebilirsiniz.Ama Daker elinde son teknoloji silahlar var ve her zaman yerlerinizi bilecek bu yüzden dikkatli olmalısınız...O sırada bir çok şey söyledi ama önemli olanlar bunlar.Adam konuşmasını bitirince dışarıda birileriyle konuştu.İri yarı iki adam bize oyunda kullanacağımız kıyafetlerimizi ve silahlarımızı getirdi.Beş dakika sonra o adamalar da gitti ve sonun da üç arkadaş yalnız kalmıştık ama hepimiz bir anda uyuya kalmışız.

ÖLÜM OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin