|¹¹| gökyüzü gözlerin

237 42 35
                                    

son bölümden uzuuuun zaman (2 ay) geçtiği için (üzgünüm🤧) küçük hatırlatma: en son jungkook taehyung'a, kısa bir zaman sonra duyamayacağını söylemişti buluştukları sahilde.

2 aydan sonra gelen bir bölüm... umarım yeniden buraya gelen bir iki kişi de olsa vardır
iyi okumalar♥︎

••♡••

Derince bir nefes vererek geçenlerde aldığım, annemin aksine saksı içinde büyüyeceğine inandığım küçük limon ağacıma baktığımda,"Sence de çok üzücü değil mi?" diye sordum biraz hava almak için oturduğum balkonumda vakit geçirirken.

"Bunca zamandır sürekli üzerine gittim ama beni elinden geldiğince terslemeden reddetti, uyardı her seferinde çok da kızmadan. Böyle yumuşacık kalpli bir insan için üzerindeki yük gereğinden de fazla değil mi? Hem de en güzel yaşlarında.."

Konuşmam ardından esen hafif rüzgar ile limon ağacımın kıpraşan yapraklarını sorum için, evet, cevabı olarak aldığımda, başımı da onu onaylar bir şekilde sallayarak gözlerimi yeniden sokağa çevirdim.

Jungkook'la konuşmak istiyordum.

Ona iki gündür yazmayarak ne gibi bir hata yaptığımın farkındaydım. Ancak yazamıyordum işte. Beni zaten en başından beri istemiyordu. Ya şimdi ona olan bir davranışım yüzünden sanki yetersiz biriymiş gibi hissederse ve bu yüzden bana kırılırsa?

Bu soru aklımda dolandıkça telefonu elime alsam da hep geri koymuştum masaya. Bunu yaparak onu kırıyor muydum? Belki. Ama yine de yazarsam işlerin daha kötü olacağını söyleyen bir taraf vardı içimde.

Ne olabilirdi diye düşündüğümde ise orasını hiç bilmiyordum. Ama her şeyin garip olacağını hissediyordum. Yazışırken artık ona soracak olduğum sorular yok olmuştu çünkü bir anda. En başından beri merak ettiğim benimle yakın olmak istememe sebebini öğrenmiştim. Şimdi ne soracaktım ki? Ailesi, kardeşleri? Böyle bir durumun içindeyken gerçekten ailesini mi sormalıydım? Belki konuşmak istemediği konu hakkında ona soru sorarsam bu sefer sınırı gerçekten aştığımı söyler miydi?

Ben ona bu sorulara veremediğim cevaplar yüzünden yazamazken o da bana yazmamıştı ki.. Beni merak etmemiş miydi hiç? Evde olup olmamam onu ilgilendirmiyor muydu? Çünkü ben Jungkook evinde olduğunda daha mutlu hissediyordum. Hemen kapım karşısındaki alanda bulunuyor olduğunu düşünmek bile içimde küçük bir heyecan yaratıyordu.

Ona takıntılı olduğumu sanmıyordum. Hoşlandığımı ise hiç.

Buna rağmen içimi korkutan şey, dün okumuş olduğum bir yazıydı. Birine aşık olmanın yalnızca 8.2 saniye sürebileceği geçiyordu yazıda. Bir bakıma ilk görüşte aşk gibi bir şey demekti bu.

Jungkook'u manavdaki ilk görüşümden sonra dikkatimi bu denli fazlaca çekiyor oluşunun ise eminim ki bununla da bir ilgisi yoktu. Yalnızca.. bilmiyordum. Neden Jungkook'a bu denli fazla yakın olmak istiyorum, bilmiyordum.

Tam da şu an gidip kapısını çalmak istesem ve nasıl olduğunu sorsam bunu neden yaptığımı da bilmez olurdum. Merak etmiş olurdum sadece. Ancak bu, Jungkook için en başından beri garip olan davranışlarıma bir yenisinin daha eklenmesine, belki onunla dalga geçtiğimi bile düşünmesine sebep olabilirdi.

Neye kırılacağını, hangi konuda hassas olduğunu bilmiyordum ki. O gece renkler ile ilgili konuştuktan sonra bile ağlayan birinin her an her şeye üzülebileceğini düşünür olmuştum iki gündür. Halbuki dışarıdan oldukça ciddi görünen biriydi. Şu ana kadar aklımdaki hayali de öyleydi. Ancak benim yanımda ağlayıp gülmüştü sözlerime.

silentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin