OKYANUSDA AŞK

BÖLÜM 3

Sabah uyandığımda 80 kiloluk cüssemle yataktan doğruldum. Banyoya doğru yol alırken uykulu gözlerimi ovalıyordum ve sakarlığımı konuşturup yerle olan mesafemi kapattım. Ahh!! Evet lanet olsun ayağımı burkmuştum. Bu kadar sakarlık benim için bile fazlaydı. Acıdan kıvranıyordum.
Burdan bağırsam kimse duymazdı beni. Telefonumu yatağın üzerinden almam gerekiyordu. Olduğum yerle yatağım arasındaki mesafeyi göz ucuyla ölçtüm. Sanırım sürünebilirdim.

Burkulan ayağıma fazla yüklenmeyerek yatağa kadar çektim kendimi. Telefonu elime alıp babamı aradım. Şaşırmış olmalı ki telefonu meşgule attı.
Ve evet odanın kapısı açıldı.
"Kızım sen ne kadar üşengeç oldun aşşağ....." Dank!!
"Okyanus kızım noldu niye yerdesin" diye konuşup yanıma geldi. Ayağımın şişmiş olduğunu görünce bakmak için ayağımı eline aldı. Çığlığımla aynısı gibi yerine koydu. Napayım çok acıyor.
"Nasıl oldu kızımın hangi sakarlık öğesinden faydalandın. Bak ben diyorum bi gün bu sakarlık dalında sana altın madalya verecekler demedi deme" dedi. Şakacı baba.
"Babam böyle şaka yapmayı kimden öğrendi" dedim Dr. Oetker reklamından alıntı yaparak. Gözlerini devirdi. Şey düşünüyorum acaba bu Selimle babamın arasında bi akrabalık bağı varmı. Yani varsa bu iğrenç üstü espiriler bana da bulaşmış olabilir. Ondan şaaptım. Neyse.

Babam beni kucağına almaya çalıştı. Ama başaramadı. 80 kilo bu boru değil. O bile 70 kiloydu. Fazlaydı babam için.
Yüzümün düştüğünü anlayınca yine şakaya vurdu.
"Sanırım yaşlanıyorum" diyip güldü. Bende ona eşlik edip güldüm.
Zorlada olsa ayağa kaldırıp yatırdı beni. Ayağım çok acıyordu. Bayağı şişmişti.
"Doktoru çağırıp geliyorum bi yere sallanma" dedi ve odadan çıktı. Şişmiş ayakla gezmeye gidecektim zaten. Bu adam beni cidden deli edecekti. Selimle akrabalıklarını belgelemiş oldum son cümlesiyle.

Babam odadan çıktıktan dakikalar sonra annem odaya girdi ve öğütler vol16364637968946
"Kızım niye dikkat etmiyorsun ya azcık önüne baksan nolur be Okyanus. Sabah sabah olacak işmiydi" dedi. Bu konuştuklarının % 1 idi. Tam saate bakmadım ama yarım saat konuşmuş olabilir. Daha da devam edecektiki odaya aile doktorumuz Hasan amca girdi. Çok şirin bi adamdı. Hafif göbekği ve beyazlaşmış saçları vardı. Odaya girer girmez hemen yanıma gelip ayağımı baktı.
"Kırılmış veya çatlamış gibi durmuyor. Hafif burkulmuş ama sen bugün okula gitme. Bir tane merhem yazıyorum yarına geçer" dedi ve gülümseyerek odadan çıktı.

Bugün napcaktım ben bu odada. Şimdiden sıkıntı basmıştı. Telefonu elime alıp Nazlıyla mesaj attım. Ben okulda yokken 1 günlük görevleri vardı. Nazlıyla mesaj attıktan sonra instagrama girdim. Allahım bu kızlar bu kadar zayıf olmak zorundamı. Bide bikini giyip resim atıyorlar. Günah bikerem. Resimlere bakmaya dalmıştımki salondan paldır kültür sesler gelmeye başladı. Kimse ortalığı yıkarak geliyordu. Birden odanın kapısı açıldı. Tabi ya Selim. Ona haber vermeyi unutmuşum. Kıpkırmızı olmuştu. Onun bu halini görünce kahkahamı durduramadım. Ben gülmeye kendimi kaptirmistim taki önümdeki tek kaşı yukarda Selimi görene dek. Neye gülüyorsun der gibi bakıyordu. Ona tatlı tatlı gülümsememi yollayıp kaşını indirmesi sağladım.
"Evet bu haftaki sakarlık kotasını doldurdunuz. Başka sakarlıklarda görüşmek dileğiyle" diyip güldü. Ben dememişmiydim bu çocuğun babamla bi akrabalığı var diye al ikinci kanıtı.
"Ovot bo hoftoko sokorlok kotosono doldordonoz" diye mezeledim onu.
"İğrençsin oki doki" dedi.
"Oki doki çok tatlı ya" dedim. Anlamamış gözlerle bana bakıyordu. Bu çocuk şizofren olduda bizim mi haberimiz yok.
"Boşver Selimcim o tatlı beynini yorma. Sen şimdi okula git sırama güller koy yerimide kimseye verme tamamı?" dedim. Sıra önemli.
"Okyanus malmısın? Ölmedin ayağın burkulmuş" dedi. Neyse gül koymasada olur.
"Üff. Tamam be geç kalıcan okula ben bugün okula gelmiycem"
"Desene 1 gün sürem var" Cidden bu çocuk kendini fazla zeki sanıyor. Serraya yanaşabilceğini falan sanıyorsa yanılıyordu.
"Ha onumu diyosun Nazlı işini tam yarım saat önce devr aldı" dedim.

BİRAZ KISA OLDU SANKİ.