BÖLÜM 24

52 2 0
                                    

ALKIN'IN AĞZINDAN

" Sevgi pıtırcığı sevgili kuzenim de gelmiş. Geç kaldın kardeşim " dedi.

Yanına gidip boğazına yapıştım.

"Lan sen yine kaçtın mı" boğazında olan elimi daha da sıkarak. Kahkaha attı.

"Konuş o yüzünü dağıttırma bana"

"Kaşındaki çizik yetmedi galiba hahahahahah" deli gibi kahkaha atıyordu. Gibi mi? O zaten deliydi.  Eceli benim elimden olacaktı. Birden sustu. Kolumu sertçe çekip indirdi.Normalde olsa o olmayan beynini ağzından alırdım ama sakin olmam gerekiyordu. Okyanus için.

" Dur tahmin edeyim Okyanus senin 21 yaşında olduğunu okulu'un senin olduğunu aslında Toprağın asıl ölüm nedenini bilmiyordur" dedi etrafımda gezerek. Sakin ol sakin ol sakin ol sakin ol sakin ol sakin ol sakin ol.

"Ya da Selim'le olanları"

" Kes sesini" diye bağırdım. Yine kahkaha atti. Dayanamadım yüzüne yumruğu indirdim. Sağa savruldu ama düşmedi.
Bu oradayken bunları nasıl öğrendi.

"Ha ha ha ha ha . Sanırım bizim su birikintisi senin kim olduğunu öğrenmemiş tam olarak. Ah şeyi söylemeyi unuttum Alkın Barın" dedi gerisini hatırlamıyorum. Ne söyleyeceğini anlayınca dayanamadım. Ölmüş de olabilir.Evin bir odasında yatıyordum. Sinirden içim geçmiş olmalı. Birde hastalık olunca bünyem dayanmamıştır.Öyle zannediyorum.
Kapıyı Kuzey açtı. Yanıma geldi. Karşımda ki koltuğa kuruldu.

"Öldürseydin lan bari boşa gitmezdi harcadığın enerji" dedi. Demek ki ölmemiş ama ağzı yüzü dağılmıştır. Yataktan kalktım.

"Nerde" dedim. Kapidan çıkarken.

"Baygın yatıyor salonda" dedi. Direk oraya gittim. Yüzünde hafif morluklar olsada tahminimce kanlar temizlenmiş. Kesin bende de birseyler vardır.
Macit ile Eymen başındaydı. O yatmayı bile haketmiyordu. Gidip omuzlarından tutup9 sarstım. Uyanmaya başladı. Yattığı yerin orda olan suyu alıp yüzüne attım. Bu sefer uyandı.

" Hahahaaha tüh yine ölmedim" dedi tekrar gülerek. Sonra yattığı yerden dogrulup yüzüne tuttu. Yine ve yine güldu. Paranoyaklarla uğraşıyorum.
Allahım beni sınadığın şey bu olmamalıydı.

"Korkma onada sıra gelecek"

" Yooook Okyanusu görmeden olmaz" dedi. Bu sefer kesin ölecekti. Tam bir yumruk atmıştım ki Eymen tuttu beni.

" Bırak da şimdi geberteyim çenesi kapansın" dedim o sırada gülmeye başladı tekrar. Ben Eymen beni bıraksın diye daha çok tepinmeye başladım. Eymen beni yere atıp Çınar ın yanına gitti.

" O sıçtıgım gülüşü bir daha atarsan seni ben gebertirim" diyip yakasından tutup havaya kaldırdı.

"Duyudun mu lan" diye bağırınca ben bile nefesimi tuttum ki zaten çınar da gülmüyordu. Sonra Eymen onuda yere attı.
Sessizlik vardı. Herkes susmuştu. Şuan düşündüğüm tek şey bundan nasıl kurtulacak olmamdı. Bunu bir yere kitleme düşüncesi beynimde dolanıyordu. Sanırım öyle olacaktı. Ayağa kalktım. Kendimle beraber onuda kaldırdım.

Evin bodrumuna indirdim. Ordaki küçük kilere attım onu. İşin sinir bozucu tarafı kaçma eğiliminde bulunmamasıydı. Nere çekersem geliyordu. Ve en başından beri benim onu eski evde bulacağımı biliyordu. Bu birşeyler karıştırmıyorsa benim adım Alkın değil. Korkmayın adım doğru.
Kileri kapatıp kitledim. Tekrar yukarı çıktım.

" Eymen senin işin yoksa bu akşam burda kal" dedim kafa salladı. Diğerleri benimle birlikte evden çıktı. Şimdi Okyanus'un yanına gidecektim. Kuzeye beni bırakıp gitmesini söyledim. Sonra gelip alacaktı. Araba kullanmaya halim yoktu.

OKYANUS'UN AĞZINDAN

Alkin bey bugün evde oturmamı istemişti. Birde işim var demiyor mu. Sanki 30 yaşında iş adamı. Olum sen 18 yaşındasın bi dur. Neyse sakin ol kızım. Ac bir müzik .

Justin Bieber Ft Dj Snake/ Let me love you

Na na na

Na na na

Sadece bu kısımları ezbere bilmememim cahilliğinin varoşluğu.

Gün boyu yatakta bir oyana bir buyana döndüm. Nazlıda anneannesine gidecek zamanı bulmuş. Selim de zaten dünden beri aramadı.
Bu arada bugün kar tatili verdiler. Yoksa bugünde pasa pasa okula gidecektim. Sınavlar da başlıyor. Allahim bana öğrenci sabri ver. Müziği kapatip ders çalışmaya kalktım. Tarih kitabını önüme koydum. Bunu biliyorum , bunu da biliyorum. Hayır zaten hangi Türk yeni çağın Fatih Sultan Mehmet'in istanbulu feth edişiyle başladığını ve Fransız ihtilali ile bittiğini bilmez ki. Lanet olsun her yerimden zeka fışkırıyor. Biraz daha çalışıp masadan kalktım. Telefona baktığımda Alkın efendi hala aramamıştı. Aşşağı inip mutfakta oyalandım. O sırada Alkın aradı.

" Ben kapıdayım gel" dedi. Birşey dememe fırsat bırakmadan kapattı. Bunda da bir haller vardı ama. Üstüme hızlıca birşeyler giyip çıktım. Kapının önünde karin üstünde siyah giyinmiş bekliyordu. Hayret arabayla gelmemişti. Yanina gittim. Birden bana dönüp sarıldı. Ne o ben öleceğim de haberim mi yok? Bende sarıldım. Öyle sokak ortasında birbirimize sarılı bekledik.

"Tamam yeter sanırım bir süre daha buralardayım" dedim. Gülerek ayrıldı.

"Özlemiş olamaz mıyım" dedi. Olamazsın. Daha bir gun bile olmadı.

"Iyi donduk soğuktan içeri girelim" dedim. Gozlerini devirdi. Ağzının kenarındaki morluk gözüme çarptı. Elimi oraya getirdigimde yüzünü buruşturdu.

" Noldu"
" Hiçbişey hastalık dışarı vurmuş herhalde"
" Yalan söylüyorsun Alkın"
" Okyanus yalan söylemem icin hiçbir neden yok"
" Tabii"
Dedim en son . Sustu. Yalan söylediği her halinden belliydi. Nasıl olsa Eymen söyler diye ustune gitmedim.
Eve gidip salonda sessizce oturduk. Elif teyze arada birşey isteyip istemedigimizi sormak icin geliyordu. Tek heycanımız buydu. Öylece koltukta oturmuş karşıdaki televizyona bakıyorduk. Film açmıştık. Senden önce ben. Filmin kitabı fazlasıyla iyiydi. Filmde öyledir diye bunu izlemeye karar verdik.

Hala aklım morluktaydı. Bu hastalığın dışarı vurması gibi birşey değildi. Bildiğin morluk vardı. Bi ara kafasını dizlerime koydu. Yatma pozisyonuna geçip televizyon izledi. Elimi saçlarına koydum. Yumuşacıktı.

" Artık gitme vaktim geldi sanırım" dedi ve dizlerimin ustinden kalktı. Elim boş kaldı.

" İlaçlarını içmeyi unutma Alkın Barın " dedim.  Kapının önünde kocaman sarıldım ve gitti. Bugun fazla konuşmadı. Tuhaflık üstüne tuhaflık.

Bu günü de böyle boş boş bitirdim.
Akşam annemle yarın kuaföre gitmek için anlaştık.  Saçlarım fazla uzanmıştı ve kesilmesi gerekiyordu. Günü bu konuşma ile kapattım. Yatağımın şefkatli kollarında uykuya daldım.

Ulan bu saat ne zaman 1 oldu. Annemle randevu 3 te idi. Şimdi hazirlanmaya başlasam yetişirdim. Hizlica kalkıp bişeyler yedim. Sonra odama dönüp üstümü giydim. Yemek yerken fazla vakit kaybetmistim. Saat ikiyi çeyrek geçiyordu. Hemen aşşağı indim. Gideceğim yer yakındı bu yuzden yürümeyi tercih ettim.
Yolda annem aradı. Toplantısı bu saate alınmış gelmiyormuş. Aman çok şaşırdım. Neyse bende kendim gider gezerim. Sokaklarda bir saga bir sola gitmeye başladım. Sakin ve tek başıma. Birden önümden biri geçti. Sadece gölgesini gördüm. Önce aldırmadım ama daha sonra bu iki kez daha tekrarlandı. Bu sefer geçtiğini anladığım anda kafamı kaldırdım. Önce birine benzetsem de bunun imkansız olduğuna inandırmaya çalışıyordum kendimi. Soğuk soğuk terlemeye başlayınca anladım bunu başaramadığımı. Adımlarımı hızlandırıp eve dogru döndüm.
Kafamı bidaha çevirdiğimde orda duruyordu.  Adımın Okyanus olduğundan emin oldugum kadar emindim. Önüme dönüp tekrar arkama döndüğümde yoktu. Biraz daha yürüyüp kaldırıma oturdum. Kar olması umrumda değildi. Islanmak umrumda değildi.  Telefonu çıkarıp Selimi aradım. Bir çaldı iki çaldı açtı.

"Alo"
"Efendim"
"S-selim o b-burda" diyebildim. Korkumdan ne edeceğimi şaşırmış haldeydim. Kekeledim.

" Okyans iyimisin kim var orda nerdesin konuş"

" Çınar"

OKYANUSDA AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin