ŞANS/11

187 17 26
                                    

Bu sefer ben yanağımda bir ıslaklıkla uyandım. Gözlerimi hafif araladığımda karşımda duran ve kocaman gülümseyen bir adet Marilyn Manson ile karşılaştım.

"Günaydın" çok tatlı ve sevecen çıkmıştı sesi.

"Sana da"

"Hadi kalksana kahvaltın hazır" ne? Marilyn Manson bana kahvaltı hazırlamıştı. Bana. BANA. İnanamıyordum.

"Ciddi misin sen?" İstemsizce gülümsedim.

"Evet çok ciddiyim kalk hadi." Elimden tuttu ve beni yataktan kaldırdı. Sonra hızla kucağına aldı. Kendimi ona bakmaktan alıkoyamıyordum. Mutfağa geldiğimizde beni yere indirdi. Çok muhteşem bir kahvaltı hazırlamıştı. Sofrada herşey vardı desem yeridir. Çok acıkmıştım çünkü dün neredeyse hiç bir şey yememiştim. Bu yüzden yemeğe saldırdım. Gözümün ucuyla Marilyn'e baktığımda sofraya oturmadığını gördüm.

"Hey! Neden sofraya oturmuyorsun?"

"Tokum" kaşlarımı çattım.

"Beni memnun etmek istiyorsan sofraya otur Bay Manson"

"Eğer bana bir daha Bay Manson demezsen otururum" kolundan çekip sofraya oturttum.

"Şey.. Dün söylediklerim için özür dilerim. Sarhoştum sende biliyorsun. Yoksa seni kardeşim olarak gördüğümü biliyorsun" Kardeş mi? Gerçekten mi? Tekrar kalbimi paramparça etmişti. Yine ve yine. Tam mutlu odum diyordum gelip yine kalbimi küçük parçalara ayırıyordu. Beni ayıkkende öpmüştü. Yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum. Gözlerim dolmuştu ve yüzüm düşmüştü. Ağladı ağlayacak derler ya aynen öyleydim şuan. Yüzüm kızarmıştı. Marilyn bunu farketmiş olacakki

"Bir şey mi oldu?"

"Hayır" kahvaltımı ettim. Sofrayı toplama girişiminde bulunacaktım ama Marilyn arkamdan sarıldı.

"Ben toplayacağım. Sende biraz şarkılara çalış" yanağımı öptü ve gülümsedi. Bende karşılık vererek gülümsedim. Hayır. Beni kardeşi gibi görüyor olamazdı. Davranışları öyle değildi. Bana karşı bir şey hissediyormuş gibi davranıyordu. Belki de 'kardeşim' demesindeki amacı bana acı çektirmekti. Bende ona bir sürü kırıcı şey söylemiştim. Ama o yeterince acısını çıkartmamış mıydı? Banyoya doğru ilerledim ve kısa bir duş aldım. Duştan çıktığımda aynaya baktım ve ağladığımı farkettim. Gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Nasıl oldu bu? Nasıl oldu da ağladığımı fark etmedim ben? Demekki bünye alışmış, ağlamakta nefes almak gibi bişey olmuştu benim için. Şöyle yaşadıklarımı gözden geçirdiğimde ne kadar da şanslıydım öyle. Benim yerimde olmak isteyen milyonlarca insan vardı. Havluyla vücudumu kuruladıktan sonra banyodan çıktım. Marilyn telefonuyla uğraşıyordu. Eşyalarımı aldıktan sonra tam banyoya yönelirken benden önce davranıp banyoya koştu ve girmeden önce göz kırptı. Gözü bile mükemmeldi. Herşeyi mükemmeldi. Üstümü değiştirirken banyodan çıktı. İç çamaşırlarımla karşısında duruyordum ve gözleriyle bana tecavüz etmişti. Hızla üstümü giyindim ve tekrar ona baktığımda hala vücudumu incelediğini farkettim.

"Mükemmel bir fiziğin var. " tekrar gözlerimiz buluştu. Kaşlarını çattı.

"Sen, sen ağladın mı? Gözlerin kıpkırmızı." Kahrolası şey. Neden hatırlattın ki şimdi bunu. Gözlerim yine doldu. Beynimde 'kardeşim' sözcüğü yankılanıp duruyordu resmen. Suratımda bir ıslaklık farkettim. Ağlıyordum. Bana sarıldı.

"Neden ağlıyorsun?" Bu sefer hıçkırmıştım.

"Hey sana diyorum."

"Bir şey yok." Burnumu çektim. Eliyle gözümü sildi.

ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin