ŞANS/19

186 19 2
                                    

Uyandığımda Marilyn telefonla konuşuyordu. Bende yataktaydım. Gece yatağa taşımış olmalıydı. Telefonu hoparlöre almıştı ve banyoda makyaj yapıyordu (sanırım)

"Twiggy ben çok kararsızım, ne yapacağımı bilemiyorum. Birden bire canavara dönüştüm. Gerçekten zihnim yerimde değil."

"Yine o bağımlı yapan maddeleri kullanırsan olacağı bu Marilyn"

"Sarhoşken almıştım işte, bir kerelikti. Bir daha almayacağım. Ben berbat biriyim Twiggy, kendimden nefret ediyorum"

"Saçmalamayı kes. Bir daha asla o boktan hapları kullanma, seni mahvediyor."

"Ben zaten mahvolmuşum"

"Kendine gel! Seni öyle bir beceririm ki bir daha kendine hakaret edemezsin duydun mu?"

"Twiggy, ben.. Ben ölmüşüm. Yaşayan bir ölüyüm, ruhum ölü. Anlamıyor musun ? Şu halime bak. Sabaha kadar ne kadar ağladım haberin var mı senin?" Benim için ağlamış mıydı? Hayır, bana değer bile vermiyordu ki.

"Değilsin, sen bu kadar güçsüz değilsin. Gururuna yenik düşme! Bırak şu inadını artık. Git ve duygularını söyle Marilyn"

"Biz bittik dostum, biz bittik."

"Bitmediniz. Siz hala sizsiniz, hadi ama. Kız sana aşık."

"Değil, benden nefret ediyor. Ben olsam bende kendimden nefret ederdim, ve ediyorum da."

"Kız senin yaptıklarına ramen hala sana katlanıyor Marilyn, demekki hala aşık"

"Hayır korkuyor, gitmeye korkuyor. Giderse ona bir şey yaparım diye korkuyor. Ve korkmaya devam etsin çünkü gitmesini istemiyorum"

"Dostum, beni Laney çağırıyor. Bugün her zamanki lokantamızda 2 çift gibi yemek yiyelim. Ben, Laney, sen ve Linda"

"Tamam, sorarım. Gelmek isteyeceğini pek sanmıyorum ama. Görüşürüz."

"Haber ver. Görüşmek üzere" telefonu kapatıp yanıma geldi. Gözlerim kapalıydı. Yanıma oturdu. Bir süre beni izledi sanırım. Sonra koluma dokundu. Sanırım morarmıştı çünkü canım çok yanmıştı. Suratımı buruşturunca elini çekti.

"Linda. Uyan hadi" Gözlerimi açtım. Suratı çok kötüydü. Gözlerindeki kızarıkları ve şişliği makyajla kapatmaya çalışmıştı. Çok belli olmuyordu zaten.

"Günaydın Marilyn" sesim çok titrek çıkmıştı.

"Günaydın, kahvaltı hazır. Hadi aşağıya gidelim"

"Tamam" üstümdekileri çıkarıp ev kıyafetlerimi giydim ve saçımı topuz yaptım. Aynanın karşısına geçip kendime baktım. İki kolumda morarmıştı. Çok fazla sıkmış olmalı. Gözlerinin içine bakıp sahte bir şekilde gülümsedim ve masaya oturdum. Sofra çok güzeldi. Herşey vardı. Uzun süredir böyle bir masaya oturmamıştım.

"Linda, ben dün.. Berbat haldeydim. Gerçekten yaptığım herşey için özür dilerim" ağzımdaki lokmayı yuttuktan sonra konuşmaya başladım.

"Önemi yok Manson, önemi yok."

"Koluna baksana. İğrenç bir yaratığım." Gözleri doldu. Bunu bana yapma. Yalvarırım. Onun ağladığını görmektense saatlerce dayak yemeye razıydım.

"Yapma, yalvarırım yapma."

"Ne?"

"Ağlama, lütfen."

"Linda, beni affet. Çok pişmanım, dün yaptığım, söylediğim her şey için özür dilerim"

"Önemli değil. Gerçekten önemi yok. 1-2 güne geçer zaten kolumdaki ve sırtımdaki izler" yine sahteden gülümsedim. Sandalyesinden kalkıp yanıma geldi.

ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin