4. bölüm

422 119 16
                                    

      Multimedya; İdil

      Geldiğimizden beri sadece etrafı izleyip duruyordum. Ne bir gülümseme, ne de bir sohbet... Birbirimize hatırımızı sormaktan başka bir şey yapmıyorduk.

      "Sen de bir şeyler içmek ister misin İdil?"

      Biri mi konuştu? Tamam, cevap veriyorum.

      "Hayır, teşekkür ederim." dedim kibarca gülümseyerek. Ecrin de gülümsedi ve devam etti.

      "Eeee... Daha daha nasılsın İdil?"

      Allah'ım sana geliyorum!! Sanırım bu soruyu 100. kez cevaplıyorum. Yok ben dayanamayacağım.

      "İyiyim... Demiştim... Sanırım..." dedim yine patavatsızlığımı göstererek. Tabi sağ tarafımdan karın boşluğuma inen saniyelik darbeyi atlamamak lazım. Asya'nın dirseğiyle yaptığı darbenin vermiş olduğu acıyla garip bir ses çıkardım.

      "Aaahhh! Yavaş olsana yaaa!" dedim sinirli bir şekilde karnımı tutarken. Takmadı bile. Aksine, sakin bir ifade takınarak Ecrin'le konuşmaya devam etti.

      "Hep böyle şakalar yapar." dedi beni gösterip zorla gülerken. Ben de onu taklit ederek "Yaa yaa ne demezsin." dedim saçlarımı geriye atarak.
Bu güzelim ev olmasa şimdi kalkıp giderdim valla. Ama şu evin zerafetine bakar mısın?

      İlerde kendime zengin bir koca bulursam bir sen, bir ben, bir de Range Rover yaşayıp gideriz. Bu arada bahçedeki gülleri saymıyorum bile. Urla'nın temiz ve güneşli havasında bahçedeki büyük ağacın gölgesinde duran salıncakta, bu güzel gül kokuları arasında, rüzgarın esintisinin verdiği huzurla sallanmak ne de güzel olurdu şimdi.

      "İdil, nerede oturuyorum demiştin?"

      Ecrin'in sesi tabiri caizse, düşüncelerimin tam ortasına daldı. Ben de cevap verdim ayıp olmasın diye.

      "Konak'ta bizim evimiz." dedim gülümseyerek. Kafamı kaldırıp çevreme göz gezdirdim ve devam ettim.

      "Burası kadar olmasın orası da güzeldir."

      O da bana aynı şekilde tebessüm etti ve sözlerime karşılık "Eminim orası da Urla kadar güzeldir." diyerek cevap verdi. Söylediklerine yine tebessümle karşılık verdim. Ama Urla'yla Konak'ı karşılaştırınca kahkaha atma isteğim ağır basıyordu. Her zamanki gibi yanaklarımı kemirmeye başladım. Sohbeti biraz daha uzatmak amacıyla toparlanıp bir konu ortaya attım.

      "Tek kardeş misin Ecrin?"

      Gerçi pek öyle durmuyordu ama konu olsun...

      "Haa, yok. Neredeee, keşke..." dedi ve derin bir nefes alıp güldü. Dört kardeşiz biz. Hatta erkek kardeşlerimden biri seninle aynı yaşta." dedi. Bir anda gözlerimi belerttim. Kardeşleri olduğunu tahmin edebiliyordum da, dört kardeş olmaları beni biraz (!) şaşırtmıştı açıkçası.

      Konu konuyu açtı, birbirimizle kaynaştık. Aramızda az da olsa bir samimiyet oldu. Ben, Ecrin'e ilk baştaki kadar kaba davranmıyordum. Ecrin benimle zorla samimi olmaya çalışmıyordu ve Asya, Ecrin'le benim aramda her an bir savaş çıkacakmış gibi diken üstünde değildi.

      Uzun süren kız muhabbetini nihayet sonlandırıp, Asya'yla beraber eve dönmeye karar verdik.

      "Bu kadar dedikodu yeter. Hadi gidelim artık Asya." dedim gülmekten toplayamadığım ağzımı kaptmaya çalışırken. Ecrin de bana kıkırdayarak cevap verdi.

Gülümse Çekiyorum! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin