5. Bölüm

395 113 21
                                    

      Eylül 2013

      İçimde derin bir boşluk var. Büyük bir eksiklik... Çevremde ne kadar çok insan olursa olsun çoğu zaman kendimi çok yalnız hissediyorum. İçimdeki o boşluk bir türlü dolmuyor. Etrafımdaki insanlara eskisi kadar yakın davranamıyorum. Onlara güvenmiyorum, güvenemiyorum. Bir gün o boşluk dolacak biliyorum. Ama bunun o kadar kolay olmayacağını da biliyorum. Çünkü ben kendimi ne zaman yalnız hissedersem o boşluk daha da büyüyecek.

      Odamın penceresinden denizi seyrederken tam da bunları düşünüyordum. Urla'dan döneli yaklaşık bir hafta oldu sanırım. Ama iç sesim beni bir türlü rahat bırakmıyordu. Sürekli olarak bu konuyla beni köşeye sıkıştırıyordu.

      Yalnızlığın nasıl bir şey olduğunun farkındayım. Beni asıl korkutan da bu ya. 'Bir gün herkes gidecek ben tek kalacağım. Çevremde beni anlayan, dinleyen biri olmayacak. Herkes bir gün benden sıkılacak.'

     Bendeki düşünce -pardon iç ses- tam da bunu söylüyor işte. Benden bağımsız ve bana zıt çalışıyor. İster istemez onu dinliyorum.

      "İdil!!"

      Annemin gür sesiyle yerimden sıçradım ve iç sesimle olan kavgamı bir kenara bırakıp anneme cevap verdim.

      "Efendim anne!" dedim merakla. Niye sinirlendi ki şimdi?

      "Kızım yarım saattir sana sesleniyorum. Niye duymuyorsun beni?" dedi hafif sinir, biraz da sitemle.

      "Ha, n'oldu ki?" dedim hala anlamayarak.

      "Yeni formalarını getirdi baban. Bir zahmet dolabına yerleştiriver." dedi kinayeyle. Kafamı aşağıya doğru eğip ofladım. Yerimden kalkarak anneme doğru yöneldim ve suratına bakmadan elindeki poşeti alıp yatağın kenarına bıraktım. Tekrar camın önüne oturup denizi seyretmeye devam ettim. Annem de hala kapıda bekliyordu. Bana baktığını hissedebiliyordum. Bir şeyler sormaya hazırlanıyor gibiydi.

      "Yine leylâlardasın. Hayırdır neyin var senin? " dedi merakla. Konunun uzamasını istemiyorum. Kısa cevap vermem lazım.

     "Hiiiç, okullar açılacak ya ona canım sıkıldı." dedim. Asya'ya yutturmaya çalıştığım yalanı bu sefer anneme yutturmaya çalışıyordum. Ama o da hiç inanmışa benzemiyordu. Kaşlarını kaldırarak cevap verdi.

      "Hmm, sende bir şeyler var ya neyse. Çok üstüne gitmeyeceğim." dedi soğuk sesiyle. Sonra da sessizce odadan çıktı. Kafamı yere eğip ellerimle oynamaya başladım. Akşama kadar orada oturdum. Sadece akşam yemeği için kalktım. Onda da hızlıca yemeğimi yedikten sonra tekrar dönüp dolaşıp aynı yere geldim. Camın önüne tekrar oturdum.

      Sıkıntıdan oflayıp duruyor, etrafa boş boş bakıyordum. O sırada telefonuma mesaj geldi. Yine aynı bıkkınlıkla yerimden kalkarak telefona yöneldim. Gönderen Selin'di.

      Yarın saat 7.30'da kapıda ol! İlk günden servisi kaçırmayalım. ;)

      Mesaja cevap vermeden telefonu tekrar yerine bıraktım. Yatağıma baktım. Madem son günüm, son uykumun da tadını çıkarayım bari.

      Ağır adımlarla yatağa girip ağustos sıcağında yorganıma sarıldım. Gözlerimi kapatıp dışardaki sessizliği dinleyerek uyumaya çalıştım.

      * * * * * *

      Sabah alarmın sesiyle uyandım. Uykunun verdiği mahmurlukla, ağır adımlarla lavaboya girip hazırlıklarımı yaptım. Formamı da hızlı bir şekilde giyip aşağıya indim. İlk günden aç gitmemek adına mutfağa girip zorla da olsa kahvaltımı yapmaya başladım.

Gülümse Çekiyorum! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin