Ekim 2013...
Boğuluyorum. Duvarlar üstüme üstüme geliyor. Küçücük bir kutuya hapsolmuş gibiyim. Tahtaya yazılan karışık fizik formüller ise bana hiç yardımcı olmuyor. Şimdi, şuan bu sınıftan çıkmak istiyorum. Neden mi?
Yalnızlık... Yalnızlığım beni yeyip bitiriyor. Etrafımda kimse kalmadı. Selin bile...
Selin, Burcu'yla karşılaştığından bu yana benim yanıma uğramayı bırak; gözlerime bakıp da bir kez olsun 'nasılsın?' diye bile sormuyor. Yalnızca Burcu'nun olmadığı zamanlarda benimle vakit geçiriyor. Anlayacağınız yalnızlığıma yalnızlık katıyor.
Başımı koluma yaslamış düşünceli hâlimle dersi dinlemeye çalışırken, okul zilinin çalmasıyla derin bir nefes verdim. Herkes sınıftan bir bir çıkmaya başlamıştı. Kafamı hafiften kaldırıp vücudumu yanımdaki Selin'e doğru yönelttiğimde, Selin'le Burcu'nun kol kola dışarı çıktığını gördüm. Bir süre arkalarından bakakaldım. Ne ara yanımdan kalktığını hatırlamıyorum bile.
Kafamı sağa sola sallayarak tekrar önüme döndüm. Başımı öne eğip önümdeki defteri gelişigüzel karalamaya başladım. Anlamsız şeylerdi çizdiklerim. Belki de duygularımın kağıda yansımasıydı, bilmiyorum.
Önümdeki kağıt, karalamaktan yırtılır duruma gelmişti artık. Yeni bir kağıda geçmak için âni bir hareketle kağıdı yırtıp yerimden kalktım. Çöpe doğru yönelirken kapının önünde, sınıfımızın dizi manyağı kızlarıyla çarpıştım. Zeynep ve Yağmur...
"Pardon..." dedim uzatmadan. Anlayışla karşıladılar. Kapıya doğru yönelip orada durdular. Ben de o sırada yerime geçiyordum. Bir şeyler konuşup geri döndüler.
"İdil!" dediklerinde tam da bana bakıyorlardı. Kaşlarımı çatarak 'n'oldu?' der gibi kafamı sağa sola salladım.
"Bahçeye çıkıyoruz, yalnız kalma. Sen de gel istersen." dedi Yağmur sevecen bir tavırla. Ensemi kaşıyarak düşünmeye başladım. Sınıfta yalnız oturmak mı; yoksa 10 dakikalık teneffüs boyunca diziler hakkında yorumlar yapmak mı? Sanırım ikincisi... Yalnızlık da bir yere kadar, öyle değil mi?
Kafamı sallayarak yerimden kalktım. Beraber bahçeye çıkıp biraz gezdik. Onlar hararetli bir şekilde dizi konuşuyor, ben de saçma yorumlarımla elimden geldiğince onlara eşlik etmeye çalışıyordum. Yanlış bir seçim yapmıştım sanırım. Oturup dizi takip etmeyi bırak; televizyonun başına bile geçmem ki ben. Ne diye dizilere yorum yapıyorsam sanki...
"Kızlar, ben kantine gidiyorum." diyerek hızla oradan -tabiri caizse- sıvıştım. Biraz daha yanlarında durursam ben de dizi takibine başlayacaktım çünkü.
Kantine girer girmez bir şişe su aldım ve arkamı dönüp hızlı adımlarla merdivenlere yöneldim. Önüme bakmıyordum. Zil çalmıştı ve derse yetişmeye çalışıyordum. Sınıfa odaklanmış, adımlarımı sayıyormuş gibi ayaklarıma bakıyordum. Merdivenleri çıkmak için köşeyi dönmemle kafama sert bir darbe aldım. Elimdeki su şişesi yere düşerken, kaşlarımı çatmış alnımı ovuşturarak karşımdaki kişiye bakmaya çalıştım. Hata bende tabi. Önüme bakmam gerekirdi.
"Özür dilerim, benim hatam. İyi misin?" dedim telaşlanarak. Kafamı, çarptığım kişinin suratına çevirdim.
Kaşlarım normal haline dönerken, dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Nefesim kesildi. Ben ona hayranlıkla bakarken, o bana çatık kaşlarıyla iğneleyici bakışlarını atıyordu. Halinden pek hoşnut değildi anlaşılan.
![](https://img.wattpad.com/cover/36198933-288-k922601.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülümse Çekiyorum!
ChickLitİdil... Aşkla ilgisi olmayan deli dolu bir kız o. Arkadaşları, okuldaki popülerliği ve ailesi... Her şeyi ile mutlu genç bir kızdı aslında. Her zaman da böyle olacağını düşünüyordu. Özellikle lise hayatından beklentisi çok büyüktü. Ama hesaba katmad...