2. Bölüm

75K 4.6K 873
                                    

Herkese merhabalar, Selamunaleykuum.

Yeni bölümü getirdim hiç gecikmeden. Bu hikaye için çok güzel düşüncelerim, heveslerim var. Yazdıkça aklıma çok daha iyi şeyler geliyor ve ikinci hikayem olduğu için kendimi az da olsa daha tecrübeli hissediyorum. İnşallah güzel olur, seversiniz.

Yıldızı parlatıp yorum bırakırsanız çok mutlu oluruum.

Güzel okumalar. ❤❤❤

Düğün yemeklerini normalde çok severim. Yani önüme hazır gelen, genelde süslü ve çoğu zaman iyi olan bir şeyi neden sevmeyeyim ki, değil mi?

Değil, bugün değil. Tam on iki dakikadır pilavımla etimi daha fazla nasıl birbirleri ile akraba edebilirim diye uğraşıyorum. "Ne diye uğraşıyorsun, başka işin mi yok, ye gitsin," diyebilirsiniz. Demeyin. Eğer yersem yapacak bir şeyim kalmaz ve on iki dakikadır yapmamak için direndiğim şeyi yaparım.

Nefis denen o sinsi arkadaşı bilirsiniz. Aklına esen şeyi yaptırmak için elinden geleni ardına koymaz. Hele istediği bir çift mavi göze bir daha bir daha ve bir daha bakmaksa ciddi anlamda söz geçirmekte zorlanabilirsiniz.

İtiraz ediyorum hâkim bey! Üzerimde çok fazla baskı var.

Beynimin bütün ekranlarında biraz önce yaşadığım o sahne tekrarlanıp duruyor. Önce gülüşü, sonra gözleri... Hafif çekik mavi gözleri... Sağa özenle taranmış kahverengi saçları ve kirli demeye az kalacak uzunlukta sakalları... O ufacık anda onunla ilgili o kadar çok şey yerleşmişti ki beynime... Göz göze geldiğimiz anda kalbimde oluşan baskıyı hâlâ hissediyor gibiydim.

Bu çok değil miydi? Yani, bir gülüş ya da bir bakış neden bu kadar hızlı ve bu kadar çok yer etmişti ki?

Yemeğimle oyalanırken, bir el tabakla arama girince silkelenmek zorunda kaldım. Dönüp baktığımda bu elin Esin'e ait olduğunu gördüm. Benim durgun halimi bir tek o anlamış olsa gerekti. Çünkü masadaki diğer herkes kendi halindeydi. Dayım ara ara oflayıp etrafına bakıyordu. Annem ortalıkta bile yoktu, kim bilir kiminle konuşuyordu. Esil de her zamanki sessizliğine sessizlik katarak yemeğini yiyordu.

Esin, ne oldu, dercesine göz kırpınca omuz silktim. "Hadi Beyza'yı görmeye gidelim," diyerek ayaklanmasa düğün boyu burada oturabilirdim. Onun peşinden gelin ile damadın yanına ilerlemek üzere yerimden kalkınca karşımdaki masaya göz atmaktan kendimi alamadım.

Oradaydı.

Bu kez gülmüyor, ciddiyetle yanındaki arkadaşının ona anlattığı şeyi dinliyordu. Hafif çekik gözleri, dinlediği şeyin verdiği ciddiyetle iyice kısılmış, maviliklerin kaybolmasına sebep olmuştu. Bu görüntünün beni neden bu kadar heyecanlandırdığını bilemeyerek başımı çevirdim. Kendimi sakinleştirmeye çalışırken gelinin yanına varmıştık.

Beyza, lise bittikten sonra da görüştüğümüz birkaç kişiden biriydi. Evlerimizin yakın olması da bunda etkendi. Lisedeyken Beyza Esil'le, ben de Esin'le otururduk. Aslında Esil ile daha samimiydi Beyza, biz de onun sayesinde yakınlaşmıştık.

"Çok güzel olmuşsun, Allah mutlu mesut etsin," klasiklerinden sonra yerimize geçelim desek de Beyza yanından ayrılmamızı istemedi. Esil Beyza'yla bir şey konuşurken bizde Anıl ile sohbete dalmıştık. Anıl bizden iki dönem üstteydi. Adam o zamandan Beyza'yı gözüne kestirmiş, peşini bırakmamıştı. Bizim Beyza'ysa kız evi naz evi modunda, lise bittikten iki yıl sonra ona evet demişti. Bu aşkın tanıkları olarak orada olmak bizi duygulandırsa da Anıl'ın bir damattan beklenmeyecek derecede esprili tavırları işi şakaya vurmamızı sağlıyordu.

Sevgili Gelecekteki Kocam; *MÜPTELA YAYINLARI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin