- Kerem koşun Kerem bir şeyler yapıınnn.....
Yengemin çığlığını duyunca amcamla göz göze geldik, birden öyle hızlı bir şekilde kalktı ki oturduğu koltuğu geriye doğru devrildi. Bir rüzgar misali esti geçti yanımdan, amcamın hemen arkasından da ben çalışma odasından çıktık. Etrafa göz gezdirdim ama yengem görünmüyor, sesi tüm evi inletiyordu. Merdiven boşluğundan baktım..... Hhiiii aman Allah'ım gördüğüm şey korkunçtu, amcam ne ara aşağıya inmişti haberim bile yoktu.
Yengem dizlerinin üstüne çökmüş, kucağına dedemin başını yerleştirmişti, amcamın yanına vardığını fark etmemiş gibi hala,
-Kerem koş Kerem,Süleyman yetişin çok kanıyor, diyordu.
Dedemin başı kanlar içerisindeydi, burnundan hala kan akıyordu. Süleyman abi, Emine, Gamze,ve Sedefcan görüş alanıma girdi. Amcam, dedemi sırtlamaya çalışırken, Süleyman arabayı hazırla diye evi inletti. Süleyman abi bir hışımla kalktı ve gitti. Amcamla Süleyman abinin gidişiyle, hala kendine gelememiş olan yengemi şiddetli bir şekilde sarsmaya başladı Sedefcan.
-Kendinize gelin Züleyha hanım, dedi aynı anda hızlı bir tokadı suratına indirdi.
Ben hala oradaydım. Korkuluklardan aşağıdaki manzarayı idrak etmeye çalışıyordum, nefes almayı unutmuştum sanki, kocaman iki tane el boğazımı sıkıyor soluklanmama izin vermiyordu.
Derinden, en derinden, en kuytu yerlerden gelen bir titreme tüm bedenimi sardı. Bu durum hala devam ederken merdivenlerden inmeyi ancak akıl etmiştim, güçsüz kendinden emin olmayan hastalıklı adımlarımı aşağı yengemlerin yanına yönlendirdim. Emine yengeme su içirmeye çalışıyordu,Sedefcan beni görünce ne yapacağını bilmez bir şekilde ayağı kalktı,
-Esmer, Esmer.......kızım korkulacak bir şey yok, ufacık bir kaza korkma kendine gel. Gamzeee koş su getir Esmer'e..... dedi, ve ben korkulacak bir olay görmüştüm az önce.
Bana ait olmayan bir sakinlikle yengeme baktım hala zangır zangır titriyordu, beni görünce çaresiz bakışlarını çevirdi, başını sağa sola ağır ağır sallıyordu,
-Ne oldu dedeme?.....
-Dedeme ne oldu yenge?......
-Düştü.... düştü, merdivenlerden düştü ben onu tutamadım, ahh Allah'ım ben onu tutamadım...
-Bende hastaneye gitmek istiyorum, Sedefcan taksi çağır bende hastaneye gitmek istiyorum dedim sana, duymuyor musun beni?... Oldukça durağan bir tavırla ama bilmiyordum ne yapmam gerektiğini, ağlamam gerekiyor, panik yapmam gerekiyor, ben hiç bir şey yapamıyordum.
Burak'ın sesini duydum sonra, belli ki evden birileri Burak ve Buğra'yı aramış haber vermişti. Sakin görünmeleri canımı sıkmıştı ama bende sakindim, içimde tüm duygularımı yutan, hislerimi içine çeken benim yönlerimi çalan karanlık yavaş yavaş bedenime süzülüyordu.
-Ne diye eve geldiniz, hastaneye niye gitmediniz? Buğra cevapladı sorumu,
-Annemi almaya geldik.
O sırada yengemin kolundan tutup ağaya kalkmasına yardımcı oldu, iki büklüm olmuştu dakikalar içinde her zaman her şeye hazırlıklı olan bu kadının, bu görüntüsü tuhaftı. Baştan aşağı süzdüm yengemi, ellerinde ve buz mavisi pantolonunda kan vardı, dedemin kanı, topuklu ayakkabısının teki artık ayağında değildi. Sedefcan tek kalmış ayakkabıyı ayağından çıkardı ve dış kapının girişinde sağ tarafta olan büyük beyaz vestiyerden lacivert babetleri yengemin ayağına geçirdi.
-Bende geliyorum, dedim.
Burak bakışlarını bana çevirdi, nedendir bilinmez kahve rengi gözleri gece karasıydı, sinirden miydi, öfkeden, meraktan, endişeden, korkudan mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koyu Kahvemm #wattys2015
Teen Fiction-Biliyor musun? İyi ki, gitmişsin, beni bırakma diye yalvardığımda, iyi ki gitmişsin..... Ne dediğimi idrak etmek istercesine, ışıklı kahve gözlerini, mezarlığı andıran gözlerime sabitledi, -Çünkü ben, sana yaşadıklarını, altına yatarak unutturamazd...