"canıma değmesin"

144 15 58
                                    

Okulun kapısından içeri girince, merakıma yenilerek, arkamı dönüp Buğra'ya baktım. Elinde ıslak mendil paketiyle arabanın ön tarafını dolandı ve benim oturduğum yerin kapısını açtı. Bedenini içeri sokup tahminimce, ıslak mendille ayran lekesini silmeye başladı. Oh olsun, mal herif, bana son bir saat içinde, önce ilk baharın ılık yağmurlarını bir gülüşünle yağdır yüreğime, yazdan eşsiz sıcak bir gün  sun, daha sonra, kışın eksi bilmem kaç derecede dondur beni. Sonbaharın en sert rüzgarlarını hastalıklı ruhuma estir.

Akşama yolculuk var, alış verişe gideceğim diye beni okula zoraki bırakan Buğra bey, Eda kızı gideceği yere bırakacak. Hee tabi bırakırsın, önce ayran lekesini çıkar. Tabi kafayı yemediysen şimdiye kadar.

Omuz silkip, okul binasının önündeki kalabalığa doğru yürüdüm. Aha benim ki orada, Meltem. Şapşal güzel bu kız. Hem güzel hemde bundan bir o kadar haberdar değil.

Dalgalı kumral saçlarını, tepeden gelişi güzel bağlamış, salaş gri bluz kot pantolon ve siyah hummel spor ayakkabıları vardı. Masum saf, çocukça hareketleri oluyor bazen ama tam arkadaş. Benim halimden ne durumda olduğumu anlayabilen biri. Yaptığım küçük hatalara takılmak yerine, olayın gidişatını düşünüp, sonuç olarak çare arayan biri. Her kıza lazım bir arkadaş, saf masum ve bir o kadar da derin biri.

Tam yanına kadar varıp tepeden tepeden baktım, uzun kirpiklerinin çerçevelediği kahve rengi gözlerine. 

-Söylesene Meltem, bu kadar güzelken aynı oranda da şapşal olmayı nasıl başarıyorsun?

-Sana da günaydın, Esmer. Nasılsın kuzum?

-İyiyim. Hadi içeri gidelim.

-Tamam, hadi. Şapşal dedin ama unutmam.

-Sen unutsan da, ben unutturmam zaten.

Beraber sınıfımıza doğru yol aldık, ben çok fazla ayrıntıya girmeden, dün gece olanları, özet geçtim, halimden anladığını belirten bir surat ifadesi ile dikkatlice dinledi. Bana soru sormadı, yorum yapmadı. 

Okul tüm sıkıcılığı ve sıradanlığıyla, devam etti. Son ders zili çalınca, yine Meltem'le göz göze gelip tuttuğumuz nefeslerimizi bıraktık. Bu her gün, son çalan zilden sonra yaptığımız totem gibi bir şeydi.

-Eee, ne yapalım Esmer?

-Seni bilmem de Meltem, ben çok acıktım eve gidip yemek yemeyi düşünüyorum. Sen de gelsene, bu gün yalnız bırakma beni.

-Annemi arayıp haber veriyim gidelim, tamam mı?

-Tamam sarı, hadi bakalım o zaman.

Okul binasından çıkıp, Süleyman abinin beklediği yere doğru yürürken, sordu Meltem.

-Eda kız, çok mu güzel Esmer?

Gün içerisinde ağzını bile açmayan Meltem, yüreğimi hafifletmek için sorularını sormaya başlamıştı. Beklediğim bir durumdu zaten bu. Yalnız, direk Eda kızı sorması, benim kıskançlık fitillerimi ateşlemesine sebep oldu.

-Çok güzel geberesice, böyle uzun boylu kumral, barbi bebek gibi lan. Gerçekten kız gibi kız. Görüntüsü, giyimi falan ilgi çekici bir tipi var sintirin. 

Bu arada arabanın yanına geldik, Süleyman abiyle selamlaştık. Eve gelene kadar hiç konuşmadan kulaklıkla müzik dinledik. Eve geldiğimizde Sedefcan akşam için yemek hazırlıklarına başlamıştı. Yengem dernekteydi ve evde yalnız gibi bir şey sayılırdık Meltemle. Biz öyle, evde yalnız kalınca "party time" tipler değildik. Daha çok oturup, dertleşirdik. Hint filmleri izlerdik, sonra youtubedan, hint şarkıları açar dans etmeye çalışırdık. Becerebildiğimiz pek söylenemezdi ama arkadaşımla kaliteli zaman geçirirdik. Ortak okuduğumuz kitaplardaki karakterlerin taklitlerini yapar kendimizce eğlenirdik.

Koyu Kahvemm #wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin