İçimde kötü bir his vardı. Birkaç mırıldanma ve sanırım Eser'in ağladığını duyuyordum.Midemdeki açlık arzusuyla birlikte gözlerimi araladım. Ne olduğunu anlayamasam da Devrim karşımda o ürkütücü gülüşünü sarfediyordu. Ben "Açım." deyince gülümsemesinin genişlediğini gördüm.
Ne yani gerçekten vampirler var mıydı ve bu olanlardan sonra bende vampir mi olacaktım? Hayır, bu kesinlikle olamazdı. Dönüşümü tamamlamayacaktım. Midemi kemiren açlığa engel olmak için tozların havada uçuştuğu arkamdaki duvara yaslandım.O kadar tozluydu ki, bu odada neler yapılıyor diye merak ettim. Gerçi buraya oda denilir miydi gerçekten bilmiyordum.
Ne yani buradaki herkes vampir miydi? Bacaklarımı karnıma doğru çektim. Etrafımdakileri süzdüm. Eser'in gözleri ve uzayan dişleri gitmiyordu gözümün önünden. Bende bu korktuğum insanlar gibi olamazdım, olmamalıydım.
İzlediğim filmlerden yola çıkarak düşünmeye başladım. Eğer dönüşümümü tamamlayacaksam buradan birinden beslenemezdim çünkü görünüşe göre hepsi vampirdi. Peki ya Devrim? Bana bir deneksin dediğine göre onun vampir olduğunu hiç zannetmiyordum. Eğer vampir olsa neden kendi türündeki insanlara işkence etsin ki? Acaba kendi türünü yaymaya mı çalışıyordu? Eğer vampir olursam belki bir daha gün ışığına bile hasret kalacaktım. Böyle korkunç bir hayat gerçekten de vampirlerin ölü olduğunu kanıtlar gibiydi.
Acaba şuan gündüz müydü, hangi gündü diye pencereye yönelirken Devrim'in sesini duydum."Mine, bende dikkatini çekecek bir şey var." dedi.Arkamı döndüğümde elinde bir kan torbası gördüm.Bir an dişlerimin acıdığını farkettim.Kan içme arzusuyla bir an poşeti elimde buldum.Sonra poşeti köşeye fırlattım, bunu yapmayacaktım. Karşı koyacaktım. Matt'in sesini duydum."Beslenmezsen ölürsün." dedi.Bu karşı koyamadığım açlık bir yandan, beynimin içinde küçük havai fişekler patlıyor gibiydi. Anlatması mümkün olmasa da gözlerim torbaya kaydıkça kendimdeki değişimden korkuyordum.Daha içmeden böyleydim ve içersem kendimi kaybedeceğime emindim.
Kulaklarım acıyordu.Nedenini bilmediğim bir sürü duygu yaşıyor gibiydim. Matt'e dönüp, "İçmeyeceğim, bir şeyler yer ayakta durmayı sağlarım."dedim. Matt bir şey demeye kalmadan Devrim, " Peki öyleyse, karışmayacağım.Ben sana yemek getireyim." dedi omuz silkerek.
Bir insan kaçırdığı birine neden yemek getirsin ki? Neyse ki bir şeyler yeyip karnımı doyurabilecektim. Kısa süre sonra tahmin ettiğimden daha fazla yiyeceği önüme bırakıp "Afiyet olsun." dedi.Arkasını döndüğünde, "Bunlar çok fazla." dedim.Başını biraz yana çevirip gülümsedi ve çıktı.
Hemen yemeye başladım.Yedikçe doymuyor gibiydim.Kısa sürede önümde bir şey kalmamıştı.İşin kötü yanıysa hala açtım.
Ben nasıl bir canavara dönüşüyordum böyle? Matt'in yanıma geldiğini farkettim. Elindeki poşeti gösterince onu hızla ittiğimi farkettim.
Saçımı kulağımın arkasına nazikçe koyarken, "Korktuğunu biliyorum.İlk zamanlar dönüşmeyi bende istememiştim fakat yaşaman için tek yol bu. Bu heriften intikamını günün birinde alabilirsin.En azından bunun için çabalarsın, dönüşmezsen sadece onun öldürdüğü biri olacaksın.Bu açlığa çok fazla dayanamazsın, 2 gün içinde mutlaka beslenmelisin." dedi, gözyaşlarımı eliyle silerken.
Çatallaşan sesimle "İstemiyorum." diyebildim. Başımı yavaşça omzuma koydu ve anlatmaya başladı. "5 yıldır buradayım. Herhangi bir çıkış kurtuluş yolu bulamadım. Arıyorum çünkü vazgeçmedim. Sen başlamıyorsun bile çabalamaya." dedi.
Gözlerim fal taşı gibi açılırken, "5 yıl mı? O kadar süredir burada ne yapıyorsun? Sen neden buraya getirildin? Ailen yok mu, bulmaya çalışmıyorlar mı?Burada.." diye sorarken ağzıma elini dokundurup "Şş...Kafanda bir sürü soru olduğunu biliyorum. Devrim denilen kendini profesör zanneden psikopat bizim üzerimizde oldukça can yakıcı oyunlar oynar fakat tek fark bu işkenceye o deney der." dedi.
"Bunca işkenceye rağmen nasıl hayatta kalabildin?" dedim. "Vampirlerin yaraları oldukça çabuk kapanır." dedi tebessüm ederek.
Oldukça hoş bir çocuktu. Beyaz tenine oldukça uyum sağlayan kumral saçlarıyla etkilemeyeceği kız yoktu.
Bunları düşünmeyi saçma buldum ve açlıktan kıvranır hale gelmiştim. Başımı Matt'in omzundan kaldırırken Eser'i karşımda her zamanki gibi bana bakarken yakaladım.
Öfkeyle bende ona bakmaya başladım. Sonra kapı açıldı ve herkes ayağa kalktı. Etrafıma bakınca Matt kalkmam için işaret ediyordu ve bende kalktım. Kapıyı açtı ve dışarı doğru yürümeye başladık. Merdivenlerden inerken oldukça halsiz hissediyordum.
Burası neydi böyle? Nezarethane gibi parmaklıklar bulunan yerler vardı. Devrim, eldivenli elleriyle kolumdan tuttu ve beni içeri koyduktan sonra kilitledi. Daha sonra Matt, Eser ve tanımadığım diğer insanlar için de aynısını yaptı fakat onlar canları acır gibi bağırmıştı.Neden böyle olduğunu anlayamadım.
Derken gözlerimi açtığımda hala bu demir parmaklıkları olan yerdeydim. Artık hiç halimin kalmadığını ve kana ihtiyacım olduğunu kabullenir gibiydim. Matt'e duyulması güç bir sesle seslendim.
"Kendini yorma." dedi. "Dönüşeceğim." dedim. Hemen yan tarafımda o da parmaklıkların ardında olmasına rağmen sesim ulaşamayacak kadar cılız çıkıyordu.Kendimi 70 yaşında ölüm döşeğinde biri gibi hissediyordum. Sanki ömür boyunca alabileceğim maksimum nefes sayısına ulaşmış ve ölümü bekliyor gibi hissediyordum.
Matt şaşırmış bir şekilde, "3 saat daha beslenmezsen öleceksin ve işin kötü yanıysa Devrim bizi buraya kapatıp gitti." dedi. "Nasıl yani?" diye ekledim."Yani dönüşebileceğin kan torbası çatı katında kaldı, buradan çıkmamız ise imkânsız."dedi.
Sanırım ölecektim, etrafımdaki her yer bulanıyordu. Parmaklıkları çoğalır gibi çift görüyordum. Dudaklarım kurumuştu. Konuşamayacak kadar halsiz hissederken gözlerim yeniden kapandı.
Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin.Görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEK 1504
VampireVampirler üzerinde işkenceler ve araştırma yaparak, intikam ve öfke kalbini kör etmiş bir Devrim. Neden yurtdışına kaçırıldığını bilmeyen,korku dolu anlarla burun buruna gelen Mine kendisindeki bu değişime ayak uydurabilecek mi? "Nefret etmek kolayd...