4.BÖLÜM - GÜÇ

140 7 0
                                    


Acıyla bağıran sesler vardı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken karşımda sayamayacağım kadar çok vampir vardı ve ellerinde kazıklarla üzerime doğru yürüyorlardı.

Üzerlerindeki kıyafetler kanla boyanmıştı. Ağzının kenarlarından akan kırmızılıklara aldırmadan gülüyorlardı. Hava çok soğuktu, günün doğmasına az kalmıştı. Geri geri adımlar atarak uzaklaşmaya çalışırken, onlarda durmadan üzerime geliyorlardı. Uzaklar yakın olmaya başlarken ceketimin fermuarını sonuna kadar çektim. Soğuk içime işliyordu. Hızla arkamı döndüm. Koşacaktım fakat gördüğüm manzaraya korkuyla bakakaldım.

Önümde bulunan sayısız vampirlerden arkamdada vardı. Sadece önümde değildi. Kaçacak yerim kalmamıştı. Artık sıcak yoktu, tüm vücudumun korkudan yandığını hissediyordum. Tekrar önüme döndüm. Gittikçe yaklaşıyorlardı ve ölecektim. Hepsinin ellerindeki kazık tek bir yeri hedef alıyordu.

Birazdan bu kazıklardan biri kalbime saplanacaktı. Bunu kim yapacaktı merak ederken, biri omzuma dokundu. Arkamı tekrar dönünce donup kaldım.

Bana dokunan Devrim'di ve elindeki kazık kalbimi hedef almıştı. Son kez yüzüne baktım, karanlıkta kumrala yakın saçları siyah görünüyordu.Siyah ceketini fazlasıyla mükemmel taşıdığını söyleyebilirdim fakat o nefret edilmeyi hak eden biriydi. Bir eli sırtımdaydı ve belimi hafif arkaya doğru büktü.

Onun gözlerindeki  mutlu ifadeye bakarken son defa nefes aldım. Geri vermeye vaktimin olmayacağını düşünerek, oksijenin ciğerlerimi yakmasına izin verdim. Sonum onun elinden olacaktı. Kazığın göğsüme değdiğini hissettim.

****

Gözlerimi açtığımda yanağımda Devrim'in eli vardı.Bir an panikle itmeye çalıştım fakat izin vermeden, "Geçti, rüyaydı." dedi. Elini yanağımdan hızlı bir şekilde çekerken biraz olsun kendime gelebilmiştim.

Üzerinde ilk gün giydiği ve aynı zamanda rüyamda gördüğüm siyah ceket vardı. Bir an sanki beni sakinleştirmeye çalışan o değilmiş dediğim, ceketi gibi karanlık bir kişiliğe büründü. "Arkada, Eser'in üzerinde birkaç deney yapıyordum seslerden etkilenmiş olmalısın sayıklayıp duruyorsun dikkatimi dağıtma diye uyandırdım." dedi. Birkaç saniye sonra sert bakışlarını üzerimden çekerek parmaklıkların ardına çıktı ve beni yine aynı yere kilitlerken, "Teşekkürler." diye mırıldandım duyacağından şüphe duyduğum bir sesle. Bir şey demeden gitti.

Ardından Matt' e bir teşekkür borçlu olduğumu anımsadım. Ona doğru dönüp tebessüm ederken, "Hayatımı kurtarmaya çalıştığın için teşekkürler ama başka birinin ölmesini istemezdim, hem de benim yüzümden." dedim.

"Kusura bakma o an yapabileceğim başka bir şey yoktu, her ne kadar işe yaramasa da." diye sözlerini bitirip dudakları yana kıvrılırken Eser'in bağırışları geldi kulağıma içeriden. Matt'e donuk bir şekilde bakarken ne demek isteyeceğimi anlamış olmalı ki, "Bak burada üzerimizde deneyler yapılıyor, mesela bir vampirin nasıl çabuk iyileştiği, neden ölümsüz olduğu gibi, Devrim' in dolabında her türlü virüs ve kan torbası bulunuyor. Canını çok sıkmamanı öneririm." dedi.

Bakışlarımı birkaç saniye üzerinde gezdirdikten sonra, "Peki ya ben ne zaman deneği olacağım?" "Zamanı gelince, yıllarca burada olacaksın belki de." dedi. "Hayır, ben babamı görmeden ve bu halde çok fazla yaşayamam." Gülümsedi, "Sonsuz bir ömür için çok fazla kavramı ne kadardır ki?" dedi sorar gibi bir bakış atarak.

Birden gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Aramızda sadece parmaklıklar vardı. Duvara kafam dayalıydı ve bir an elini parmaklıklarla içeri uzatarak başımı okşadı, canı yanınca hemen geri çekmesine rağmen.

"Duyguların, nefret, sevgi hepsini yoğun yaşayacaksın. Kan arzuna karşı koymak zor olacak ama her şeye rağmen içindeki iyiliği kaybetmeyeceksin. Hareketlerin fevrileşecek, kulakların uzaktaki sesleri bile işitecek. Gücünü doğru yerde ve doğru zamanda kullanmalısın. Zıplayıp yüksek yerlere ulaşabilirsin. Ağlama lütfen, iyi olacaksın." dedi.

Omuz silktim ve ayakkabılarıma bakmaya başladım. Çözülen bağcıklarımı bağlarken kaç gündür burada bu kıyafetlerle durduğumu düşündüm. Üzerimi değiştirmeye, duş almaya ihtiyacım vardı. Gözlerimi devirdim.

Ağlamayı bırakarak, "Teşekkür ederim, yanımda olduğun için." dedim. Matt gülümsemişti. Ne kadar hoş gülümsüyordu bu çocuk böyle. Derken demir kapının açıldığını duydum. Ardından Devrim belirdi. Elinde bir bardak kan vardı. Eline gözlerimi dikmiş öylece bakıyordum.

Düşünebildiğim tek şey elindeki kandı. Açtım ve o kanı içmeliydim. Devrim' in bana yaklaştığını farkettim. Parmaklıkları açmadan bir süre beni izledi. Açacağını zannettim ama bir şey demeden parmaklıkların arasından bardağı içeri bıraktı. Hemen bardak elimdeydi fakat bu sıvı boğazlarımdan akmadan önce irademe söz geçirip merak ettiklerimi sormalıydım. "Neden sadece bana bu kadar sık kan veriyorsun?" dedim, bakışlarımı üzerine dikerken.

"Dönüşüm aşamasındasın. Zor olacak alışman ve alıştığında göreceğin muhammelenin diğerlerinden farklı olmayacağına emin olabilirsin. Senin onlardan bir ayrıcalığın yok." dedi, nefret dolu bakışlarını üzerimde gezdirirken.

"Hepiniz nefret edilmeyi hakeden varlıklarsınız."

Son söyledikleri canımı yakmıştı. Tüm duyguların yoğun olması böyle bir şeydi galiba ama onun önemsenecek biri olmadığını düşünerek kendi kendimi teselli ettim. Buna rağmen aldırmadan, elimdeki bardaktan kanı içmiştim.

Şuan her şey daha iyiydi. İyi hissediyordum. "Duş alabileceğim bir yer var mı?" dedim. Küçümser gibi bir bakış atarken, "Üst katta var."dedi. "Peki oraya gidebilir miyim?" dedim bir an duraksadı.

Sonra, "Uslu duracaksan neden olmasın?" dedi, yapacaklarımdan habersiz. Şirin görünmeye çalışır gibi başımı öne ve geriye salladım fakat bu şirinlikten çok uzaktı.

Asıl şimdi oyun başlamalıydı ve ben buradan çıkacaktım.

DENEK 1504Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin