Dışarıda dolanıyordum. Artık özgürdüm ve bedenimdeki açlığa daha fazla karşı koyamazdım. İngiltere'nin sokakları oldukça kalabalıktı. Hava yeni kararmıştı ve çoğu insan sokaklara dökülmüştü.
Artık bahar gelmişti. Üzerimde krem rengi ince uzun kollu bir t-shirt vardı. Bunun altına siyah taytımı giymiştim. Ara sokağın birine saptım ve artık burada beslenmeliydim.
Açlık gözümde o kadar büyümüştü ki hiç kimseyi umursamadan ağacın yanından geçen bir kadına seslendim. Kadın gülümseyerek birkaç adımda bana doğru yürürken, gülümsemesine küçük bir tebessümle karşılık verdim. Kadın orta yaşlardaydı. Saçları omuzlarındaydı ve kumraldı.
Bir şey söylemem için beklediğini fark edince, etki altına alabilmek için omuzlarına ellerimi koyarak gözlerine baktım ve "Sakın kıpırdama, sessiz kal." dedim.
Kadın kıpırdamadan karşımda dururken boynuna yaklaştım ve bir an boğazımdan geçen kanın verdiği rahatlama etkisi beni kendime getirdi. Tüm gücümü topluyor gibiydim ve kadını bırakmak istedikçe bu hisse karşı koyamıyordum.
Kadının ölmek üzere olduğunun farkındaydım, devam ettim. Bir süre sonra başı ellerimde kaldı. Kadının bedeni yere yığılmıştı fakat kafası ellerimdeydi. Yere dökülen kanlar bile beni cezbederken doyumsuz olduğumu farkettim.
Biri benim yüzümden ölürken bile düşündüğüm şey o kırmızı sıvıdan başka bir şey değildi.O sıvı bana hayat veriyordu.O,beni bencil yapıyordu. O,benim irademi yerle bir etmişti.
Artık bencil bir canavardan başka bir şey olmadığımı kabul etmeliydim.
***
Gözlerimi açtığımda ağlamaya devam ettiğimi fark ettim. Başımı kaldırdığımda parmaklıkların arkasında Devrim'i gördüm. Hepsi bir rüyaydı fakat susmayı başaramadım. Şaşkınlıkla bana bakan Devrim'in sessizliği çok uzun sürmedi. "Neyin var?" "Kötü bir rüya." dedim hıçkırarak.
Tekrar sormasını beklerken sert tavrına büründü. Onun merak etmesini ya da ısrar etmesini beklemek aptallıktan başka bir şey değildi.
"İnsan bir sorar." deyince boynunu gösterdi. " Birkaç saat önce beni öldürmeye çalışan bir kızın rüyalarına önem vereceğimi mi düşündün gerçekten?" dedi omuz silkerken.
Boynuna beyaz bir sargı bezi yapıştırmıştı. Acaba çok canı yanmış mıydı? Bir an içimin burkulduğunu hissederken, kendimi böyle hissettiğime mi yoksa ona zarar verdiğime mi burkulduğunu düşündüm. İlki daha mantıklıydı. Ona zarar vermek niye umrumda olsun ki?
Pislik herif... Hemen bu tür düşüncelerden arındım. Onu düşünecek değildim ya. O laboratuvar dediği yerde kim bilir beni ne işkencelere maruz bırakacaktı?
Ondan nefret ediyordum, az bile yapmıştım hatta.Kafasının bedeninden ayrılmasını bile hakediyordu bu kusursuz görünümlü canavar. Asıl canavar oydu.
Babam kim bilir ne kadar özlemişti beni, onunla çok iyi bir baba kız olamasak bile beni merak ettiğinden emindim. Ben onu ailesinin yanından alıpta işkenceler yapmıyordum sonuçta.
Ailesi... Acaba ailesi var mıydı? Bu yaptığı pis işleri biliyorlar mıydı?
Yenilmez ve sert tavrını hiç bozmadan arkasını döndü ve gitmek üzereyken "Rüyamda açlığıma karşı koyamadım ve birini öldürdüm. Tıpkı gerçek gibiydi." dedim, yanağımdan süzülen yaşları elimin tersiyle silerken.
Üzerine giydiği dar t-shirt sırtının bile mükemmel olduğunu sergiler gibiydi.
"Bu elbet bir gün başına gelecek bir şey eğer seni burada tutmazsam." dedi ve yürürken ekledi. " Bir kişiyle kalmayacağından da eminim küçük canavar." dedi. Bana karşı niye bu kadar öfke doluydu anlayamıyordum fakat öfkesinin şiddetini vampir olduğumdan beri daha fazla hissediyordum tıpkı diğer hislerim gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEK 1504
VampireVampirler üzerinde işkenceler ve araştırma yaparak, intikam ve öfke kalbini kör etmiş bir Devrim. Neden yurtdışına kaçırıldığını bilmeyen,korku dolu anlarla burun buruna gelen Mine kendisindeki bu değişime ayak uydurabilecek mi? "Nefret etmek kolayd...