38.BÖLÜM: "Vazgeçmek"

95.5K 5K 1K
                                    

•●•

'Baktım Tanem! O kartın altına üstüne getirip annenin bıraktığı doğum belgesini yalanlayacak bir belge aradım. Doğum yaptığı hastaheneye kadar gittim ama her yerde o adamın öz kızı olarak görünüyordun, onun dışında hiçbir şey bulamadım. Tek bulduğum annenin seni uyardığı o mesajlarıydı, her videoda eğer bir gün yalnız kalırsan dikkatli olmanı söylüyordu. Onları sana da izletecektim ama ortalık o kadar karışıkken daha fazla üzerine gelmesinler istedim... Kimseye söyleyemedim.'

Poyraz gözlerini benden kaçırarak bir yandan da gittikçe nefesi tıkanan Cihan'la ilgilenirken 'Neden?' diye soramamıştım. 'Neden herkese doğruyu söyleyip bana olan o düşmanlıkları bitirmedin!? Benim boşu boşuna acı çektiğimi görürken, o kadar fırsatın olmasına rağmen neden sustun?!' diyemedim. Aklım tek bir şeyle meşguldü o an. Aslında binlerce soruyla boğuşuyordum ancak hepsi aynı yerde birleşiyordu. 'Bu adam benim babam değilken, bizimle onca yıl yaşamışken annemi neden öldürmüştü ki? Annem neden ondan bir şeyler gizlemişti?

Zordu düşünüp düşünüp cevap bulamamak. İnsanın önce sinirlerini bozuyor sonra o sinir hücrelerine tek tek sızıp kafayı yedirtiyordu. Cevap bulamadıkça hırçınlaşıyordu insan. Saldıracak yer arıyor, öfkesini kusamadıkça daha bir çıkmaza giriyor, boğuluyordu onca sorunun arasında. Boğuluyordum sanki ben.

Namlusundan kurtulmak için beni bekliyormuş gibi öne atılan kurşunların herbiri tek tek hedefini bulurken, ben sessizdim. Üzerimize yağan yağmurda ıslanan yanaklarıma küsmüş gözyaşlarım sessizdi. Bütün bedenim yıllardır beklediği durgunluğun gölgesinde sessizce beklerken önce Şerif'in elindeki silah hedef değiştirip patladı. Beklenmeyen bu taraf değiştirmeden yararlanan Avcıların silahları art arda ateşlenmeye başlamıştı. Kafasına silah dayanıp itile kalkıla yürütülen adamlar bir bir verendanın önünü boşaltırken, bir el oturduğum yerden kaldırdı beni. Gözlerim sadece yerde yatan bedende olduğu için kim bana yardım ediyordu ya da kim beni diğerlerinin yanına götürüyordu görememiştim. Umrumda da değildi. Çamura sürtünerek bir kaç adım atan ayaklarım omzuma aldığım darbeyle yerden kesilmişti. Sırılsıklam kıyafetlerim bir kez daha çamurla kirlenirken, kolumdan çekiştirirken etimi yırtan Asmin'in tırnakları algılarımın kilitlerini bir bir kırıyordu.

Etrafta bir bağırış vardı. Herkes bir yere koşuşturuyor, her kafadan bir ses çıkıyordu. "Kemal!" diye bağırdı biri kulağımın dibinde. Sesi tanıdıktı ama kendimi o kadar kapatmıştım ki, kime ait olduğunu seçemiyordum. Biri elindeki büyük çantayı bana saldırmaktan vazgeçen Asmin ile yanımıza bırakıp, artık nefes aldığından bile şüphe ettiğim Cihan'ın yanına oturmuştu.

Önce bir makasla Cihan'ın kıyafetlerini kesip kan ve yağmurdan sırılsıklam olmuş tişörtünü çıkarttı. Hafifleyen yağmurun bir iki küçük damlası kıpkırmızı göğsüne düşerken kanının merkezi o iki küçük yara açığa çıkmıştı.

"Abi!?" Parkta oynarken abisini kaybetmiş gibi çaresiz çıkan ses durmadan aynı şeyi tekrarlarken biri onu yanımdan kaldırmış sonra bana uzanmıştı. Ellerim kucağımda, oturduğum yerde Cihan'ın rengi solmuş bedenini izlerken, ayağa kalkmadım. Bir elim titreyerek yanına düşmüş eline dokunduğunda hissettiğim soğuk, tuhaftı. Normalde, dokunduğum zaman tenimi yakan elleri buz gibiydi. Belki benim ellerim onu ısıtır diye sıktığımda, tanımadığım adam yarasına gazlı bez bastırıyordu. Belki acıdan belki hissettiği sıcaklıktan, kurumuş dudakları kıpırdanıp, kardeşinin adını sayıkladığında, Asmin beni kenara iteleyerek başucuna çöktü. Az önce tuttuğum ele sayısız kez dudaklarını bastırırken, hıçkırarak ağlıyor, durmadan 'Beni bırakma!' diye yalvarıyordu.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin