50.BÖLÜM: "Doruk"

154K 5.3K 1.2K
                                    

•●•

Herkesten kendini sakınan içimdeki küçük kız, çok uzakta bir mezar taşına dikmişti gözlerini. Planlarında var olduğu gibi konuşmuyordu, titreyen parmakları toprağında gezinmiyordu. Dudaklarında özlem, gözlerinde yaş bile yoktu ancak etrafında gezinen gecenin sessizliğinde, sadece neden diyordu. Her açıdan aynı soruyu soran harfler soğuktu, mezar başında kendi soğukluğuyla üşüyordu düşüncelerim. Kaybıyla paramparça olduğum annemin mezarında gezinen aklım sadece avaz avaz hesap sorarken içine sıkışıp kalmış bedenim çevremde ki kalabalığa bir türlü dahil olamıyordu.

"Orospu çocuğu!" Davetin verildiği salonun herbir köşesine uzanan küfrün yankısı kulaklarımda henüz çınlarken, Cihan'ın attığı yumruk müzikle birlikte bütün hareketleri durdurmuştu. Bir anda bize dönen gözler arasında yere düşen o adamın üzerine giden Cihan'ı, biri kenara çektiğinde burnundan akan kanı silerken bana bakarak sırıtan adam yüzünden nefesim boğazımda kuruyup orayı tıkadı.

Abim olduğunu söyleyen bu adam benden büyüktü. Bunu bile avaz avaz tekrarlayan çocuk, başında beklediği mezara bakarak bir kez daha bağırdı neden diye. Annem yaptığı hatanın tek hediyesi diye beni görürken, o adamın Cihan'ın annesine aşık olduğunu bilirken, üstelik başka bir çocuğun varlığını gözardı edip nasıl yapmıştı böyle bir şeyi? Onca pislikle onlarca engelle beni kucağına alırken nasıl hediye derdi bana, nasıl bu kadar iğrenç bir şey yapardı? Yıllarca gözleri önünde büyürken hiç mi aklına gelmiyordu hiç mi kendinden nefret etmiyordu; o kadar hayatı mahvederken, sadece kendini düşünürken nasıl aşk demişti bu yaptığına?

Bir anda patlak veren karmaşadan biri kolumdan tutarak beni çıkardığında silkinerek kurtuldum o elden. Kargaşayı görmek için toplanan kalabalığa çarpa çarpa salondan çıkarken gözümden akan ilk damla annem içindi. Herkese karşı, bazen anılarımı zehirleyen gerçeklere karşı savunduğum annemden ilk defa bu denli nefret ederken başka bir şey için akmaya, gözyaşlarım bile kendini feda etmiyordu. Son zamanlarda sıkça yakıştırıldığım o iğrenç hakaretler bile önemli değildi gözümde.

"Tanem!" Cihan'ın sesini duyduğum an üzerinde durmakta zorluk çektiğim topuklularımla hızlanmak istediğimde, salonla otelin lobisini birbirine bağlayan koridorda bana yetişmişti.

"Tanem!" Tuttuğu kolumu canımın acısına aldırmadan geriye savururken, "Bırak beni!" diye bağırdım. Sesim en az Cihan kadar öfkeliyken, yüzünü görmek istediğim en son kişi bile değildi. Ona kızgındım, ona şu anda o kadar kırgındım ki... ama yüzüne, gözlerine baktıkça hissettiğim tek şey annemin utancı ve faturasını bana kestiği pişmanlıktı. O pişmanlığı kusabileceğim bir tek Cihan varken kime kızacağını şaşırmış cümlelerim kontrolsüzce dilime vuruyor, söylemek istediklerinin asıl sahibi olmadığı için ilk bulduğu kişiye saldırıyordu.

Tüm hiddetimle "Yalancı!" diye bağırırken bana tekrar uzanmasıyla geri gittim."Rahat bırak beni, Allah'ın belası! Yalan söyledin bana!"

"Tanem, yeri değil!" Kızgın olmasına rağmen kendini tuttukça belirginleşen damarlarındaki kan sanki benim nabzımda çağlıyordu. "Neyin yeri değil ha? Hayatımda ki bütün lanet ettiğim şeyler burada değil mi? Benden nefret eden herkes burada değil mi? Onlardan hiçbir farkın yok senin! " Koridora çıktığını gördüğüm bir kaç davetliye ve Snow'un ilk defa tanık olduğum gergin yüzüne göz ucuyla bakarak bir anlık durgunluğumdan yararlanıp kolumu sıkıca kavrayan Cihan'a yaklaştım. "Yalancısın..." Sıktığı dişleri aralanarak konuşacakken izin vermedim, "Benden bir şey saklamayacağına söz vermiştin..."

"Ağlama!" Dolduğunu bildiğim ama aktığını bile hissetmediğim damlalarda gezinen gözleri bana döndüğünde kavga ederken bile bunu düşünmesi sinirimi kat kat arttırıyordu. Anneme olan nefretimi Cihan'dan çıkarırken onun da en az annem kadar suçlu olduğunu bilmek... Koridora çıkmış bize doğru gelen en az oğlu kadar iğrenç adamı gördüğümde yine ve yine Cihan'a sığınarak, "Götür beni buradan," diye dilendim. Arkasına kısa bir bakış atıp tutmaya devam ettiği koluyla beni çektiğinde hareketlerinde ki kabalık ve ağlayan ben ile oyuna gerek bile yoktu. Şimdi tam da birbirimden nefret eden iki ayrı kişiydik.

AVCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin