''Düzenlemek için önce bozulması gerekir.''
Scott
Neria ile bağımız koptuğunda adeta geriye doğru dev bir süpürge ile çekiliyor hissine kapıldım. Işık huzmeleri dahi yetişemiyordu hızıma. Ve bir anda her şey normale döndü. Gözümü açtığımda nefes nefese kalmıştım. Sarkıtlar ve kan kokusu hala mağarada olduğumu gösteriyordu. Ayağa kalkıp etrafa bakındım. Lyla ve Eva yoktu. Nereye gidebilirlerdi ki? Hemen ihtimalleri düşünmeye başladım. Birileri gelip saldırmış olabilirdi. Ama kimse takip etmemişti. Gunner hariç yerimizi bilen yoktu. Bizi ispiyonlamış ve satmış olabilirdi. İkinci ihtimal tekrar bir zombi saldırısı olup kaçmış olabilirlerdi ama bundan hiçbir iz yoktu. Zaten beni burada öylece bırakmaları beklenmedik olurdu. Tamam, belki çok fazla hoşlanmıyor olabilirler benden ama en azından Lyla bunu yapamazdı. Yapmazdı. Sadece benim için değil kim olsa onun için kalırdı. O iyiydi. Kalbinde zerre kötülük yoktu. Bu yüzden ona çamurlarımı bulaştırmak istemiyordum. Ve aniden bir ses duydum. Gece olmuş olmalıydı ki duyularım daha fazla açık haldeydi. İçimdeki güç açığa çıkmak içi kıpırdanıyor tenim karıncalanıyordu. Bu ses Eva'nın sesiydi. Ve bu sesin içinde korku vardı. Acı vardı.
Hiç durmadan sese doğru koşmaya başladım. Yarım yamalak topraktan köprüyü görünce doğru iz üzerinde olduğumu ispat etmiş oldum. Kanatlarım açığa çıkmış siyah tüyler rüzgârı kesmeye başlamıştı. İyi şeyler olmuyordu kesinlikle. Korku dolu çığlık atan kişi Eva ise kesinlikle bir şeyler ters gidiyor demekti. Tünelin sonuna geldiğimde gördüğüm şey dehşet vericiydi. Gördüklerimin gerçek olmamasını diliyordum ama her şey tamamen gerçekti. Kerberos adeta devasaydı. Üç başı da Lyla'nın yerde kıvrılmış bedenine bakıyor kokusunu soluyordu. Burnundan çıkan nefes Lya'nın anlına yapışmayan saçlarını da havalandırıyordu. Lyla öylece bekliyor sanki ölümün onu kucaklamasını istiyordu. Eva dizlerinin üzerine çökmüş sadece Lyla'nın ismini haykırabiliyordu. O da tıpkı Lyla gibi çaresizdi. Eğer karşınızda üç başlı bir köpek varsa yapılabilecek pek bir şey olmuyordu. Ama bu umurumda değildi. Lyla'ya zarar gelmesine izin veremezdim. Ama o anda Lyla 'nın ışıl ışıl olan kanatları ortaya çıktı. Gözlerinizi kamaştıracak cinsten bir parlaklıktı bu. Adeta her tüyden ışık parıltıları süzülüyordu. Işık huzmesi Lyla'yı bir parlak kürenin içersine alarak havaya doğru süzülmeye başladı. O anda Kerberos küçülmeye başladı. Giderek daha da küçülüyor masum bir köpeğe dönüşüyordu. Sırayla kafaları kaybolarak yerini sıradan bir köpek kafasına bıraktı. Patileri, pençeleri, tüyleri kısaca her bir uzvu küçülmüştü. Artık ulu Kerberos'tan geriye sadece yavru bir Sibirya kurdu kalmıştı. Ve boynunda madalyon. O anda Lyla'nın saçtığı ışık hafifleyerek normale döndü. Bu nasıl olmuştu aklım almıyordu. Ama önemli olan Lyla'nın güvende olmasıydı. Eva ile göz göze geldiğimizde bir anlık duraksamadan sonra Scott diyebildi sadece. Yüzündeki ifade o kadar karışıktı ki sevinç, endişe ve şaşkınlık bir aradaydı. Lyla'da beni fark edince belli belirsiz bir gülümse geldi yüzüne. Sarılmak iyi gelir diye düşünüp ona doğru bir adım attığımda o tam aksine Eva'ya doğru adım atmaya başladı. Ona yardım ederek karşı taraftan bizim tarafımıza geçmesini sağladı. Tamam, sarılma bekleyebilirdi. Küçük Kerberos yanıma doğru gelip ayağıma sürtünmeye başladı. Tıpkı küçük bir kedi gibiydi. Lyla ile Eva yanıma gelmişti artık.
-İyi misiniz? Beklide ben beklesiniz daha mantıklı olurdu.
-Ama beklemedik ve başımızın çaresine baktık değil mi? Madalyonu aldık herkes iyi. Bence bu yeterli.
Lyla bütün cümleyi gözlerini kısarak ve benden tiksinircesine söylemişti. Sanırım stres altında söylüyordu bunları. Cevap vermedim. Oda bir şey demedi. Bazen susarak anlaşmak kelimelerin yoruculuğundan daha mantıklı bir seçimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAYIŞ
Fantasía''Neyi değil, neden aradığındır asıl önemli olan ve arayan, elbet mutlak bir yalnızlıkla yüzleşir.'' Çoktan yalnızlığını yanına alıp umutlarını sağda solda kaybeden Scott aradığı şeyin aslında kaybettiği sevme duygusu olduğunu anladığında çoktan hay...