5

229 79 29
                                    

Misafir hanımlar,şen kahkahalarıyla fal bakıyordu.Mihrace,usul usul ,ayağının ucuyla yere basarak,yarıya kadar kapatılmış,beyaz kapının yanına kadar geldi.İçeriye göz gezdirdi.Elinde pembe ve yeşilin en güzel tonlarıyla bezenmiş bir kahve fincanı tutan,buğday tenli,uzun saçlı bir kadın gördü.İri,ela gözlerini neredeyse kahve fincanının içine sokacaktı,bir şeyler söylüyor hem de mahallenin diğer meraklı kadınlarına eliyle kahve fincanındaki birtakım şekilleri gösteriyordu.Beyaz kapının neredeyse yarısı cam ile kaplı olduğundan,sessizce yere çöküverdi,büyük bir dikkatle içeride konuşulanları dinlemeye başladı.

"Vallahi bacılar,vaktiyle bizim komşunun bir akrabası vardı,işte bu kız bir gün arkadaşları ile fal baktırmaya gitmiş,ama öyle ciddi ciddi değil ha,eğlencesine.Gülücükler eşliğinde birbirlerine atıp tutarlarmış.Bunlar bir güzel eğlendikten sonra,kız eve gelmiş,gece olunca ise banyonun kapısında sivri kulaklı bir mahlukat görmüş,öyle dediydi bizim komşu.

"Ay kız,korktum ben şimdi,bırak elindekini bakayım.İçim ürperdi,şeytan mı dokundu ne,Allah korusun."

Nur Hanım durur mu hiç,hemen lafa katıldı.

"Bana da bir dostum anlatmıştı,onların sokakta oturan,genç mi genç,güzel mi güzel bir kız varmış.Ben diyeyim ay parçası,sen de gül goncası...

Kadınlar hep bir ağızdan,"Haydi, çatlatma insanı da anlat hele."

"İşte, bu kız bir akşam,balkondan ya da pencereden,her neyse,orasını pek anımsayamadım,örtü silkelemiş ama besmele çekmemiş.Kız,o gün bugündür tuhaflaşmış.Yorganın altına girip,birileriyle konuşurmuş."Çocuklarım geldi,rahatsız etmeyin."dermiş.Nasıl olduysa,kızı bir zaman sonra evermişler,hocalara götürdüklerinden olsa gerek,kız eskisi kadar vahim durumda değilmiş.Bebeği de olmuş hatta,ara ara hiddetlenip,bebeğine ve kocasına kötü davrandığı da olurmuş,boğmaya çalıştığını söyleyenler de var."

"Kız,deme öyle.Ay,içim bir fena oldu.Ben ne duydum ne de yaşadım öyle şeyleri,sadece birkaç kez gebeliğimde oldu,o kadar.Allah'ım ,sen koru bizi,Yarabbim."

Kadınlar hep bir ağızdan,"Amin!"dediler.

Mihrace de merakla konuşulanlara kulak kesilmeye devam etti,içeriye girip dinlese bu kadar zevkli olmazdı belki de,gizli yapılan işlerden her zaman ayrı bir zevk alırdı,Mihrace.Dizlerinin ağrıdığını fark etti ve mutfağın kapısının önünde duran küçük paspası kendine doğru çekip aldı,üstüne de bir güzel yerleşti,işte şimdi daha rahattı.


" Esma,'Hayır,kesinlikle olmaz.'diyerek,elindeki sepeti yerine bıraktı.Hasır sepetin içinde dalından yeni koparılmış,mis kokulu elmalar vardı.'İstemiyorum.'dedi,sert bir şekilde.'Kızım,gelsinler bi,hemen verecek değiliz ya seni,müsaade istediler,o kadar.Geri çevirmek ayıptır.'

Esma,söylenilenlerden memnun olmadığını,yüz ifadeleriyle gösterebildi ancak,annesine karşı gelemezdi.Elma dolu sepeti olduğu yerde bırakarak,hızla merdivenleri indi,henüz olgunlaşmamış incirlerin arasından geçerek,tahta kapıyı açtı,çok sevdiği atı,Nazlı'nın simsiyah,yumuşacık yelesini okşadı.Bir şeye sinirlendiği,kızdığı ya da kendini yalnız hissettiği zamanlar hep Nazlı'nın yanına koşar,derdini anlatır,içindekileri dökerdi.Nazlı'nın onu anladığına inanırdı,gerçekten de bu sevimli kısrak,konuşulanları hiç kıpırdamadan dinlerdi.

Görücülerin gelme vakti yaklaşıyordu.Küçük,açık mor badanalı evde koşuşturmaca ve telaş vardı,tek somurtan kişi,bir köşede ellerini göğsüne yerleştirmiş öylece duran Esma'ydı.Ablası Elif,'Kalksana,sanki bana görücü gelecek.Bak!Hazırlanmamış bile,görüyorsun değil mi,anne?'Evin en küçüğü Efe,merdivenleri,birer ikişer çıkarak,'Görücüler geliyooorrrrr.'diyerek,annesinin lafını böldü.Beraberlerinde,iki de çocuk olduğundan,Efe'nin ela gözleri sevinçle parlıyordu,gün boyu evde,getir-götür işlerine bakmıştı,o çamurlu yoldan geçerek bakkala gitmek de cabası.Artık,çocuklarla istediği kadar oynayabilirdi,nitekim öyle de oldu,büyükler kahvelerini içip,sohbet ederlerken,çocuklar bahçede koşuşup durmaktaydı.

YAKAZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin