I. Sezon -|4| - Göt yalayıcısı olur kendisi!

535 154 43
                                    

°

Güneş ne yaptığımızı anlamaya çalışıyormuş gibi bizi süzen bir surat ifadesiyle yaklaşırken uydurabileceğim yalanları düşünmeye başladım. Hay amk! Sen nereden çıktın! Lanet olsun ki Helin'in evinin yanındaydık ve ortam yalan söylemeye hiç de müsait değildi.

Yanımıza gelip gözlerini elime dikince ben de oraya baktım. OHA! Balık krakerler hala elimdeydi! Çok pis rezil oldum. Dönüp Barış'ın eline bakınca göt olan tek kişinin ben olduğumu anladım acı bir şekilde. Ayrıca sen ne zaman bitirdin lan! Paketini de atmış. Ama ben dibinde kalan tuzlu kırıntıları çok seviyordum. Sanırım şu an neye odaklanacağımı karıştırmış durumdaydım.

"Sen nasılsın Güneş?" diye sordu Barış sahte bir gülümsemeyle. Biri bana bu gülümsemeyle baksa ilk soracağım şey "Benimle derdin ne oğlum?" olurdu.

"Sizi sormalı" Cevap kısa ve net. Uzatmayın diyor resmen. Şu an düşündüm de Güneş küçükken daha az sevimsizdi. Galiba minik Güneş'i daha çok benimsemiştim.

Balık kraker olan elimi arkada saklayarak "İyi" dedim kısa ve net olarak. Artisliğin lüzumu yok oğlum istersem bende senin gibi sert takılırım. Havan kime!

Bir süre bana bakıp ardından da "Her neyse...burada ne işiniz var? Buraya tekrar gelebilmenize şaşırdım " dedi Güneş. Aslında bunu çevrisi kesinlikle 'Ailelerinizin izni olmadan kaçabilmenize şaşırdım' olmalıydı ve bunu keyif alıyormuş gibi söylemesi de sinirimi bozmuştu.

Barış'tan ses çıkmayınca sorumluluğu üstüme alıp "Biz taziye için gelmiştik" dedim inanmasını umarak. Yani inanmayıp bunu dile getirmese de olur. Sonuçta her iki yolda da yalan söylemiş olacaktım.

Gözlerini kısarak "Yani Helin için değil" dedi. Evet..yalan söylediğim tescillenerek kanıtlanmıştı artık ama ne olursa olsun sonuçta 'Yok Güneş biz Helin'in evini gözetlemek için gelmiştik, evinin önündeki iki kazmayı görünce vazgeçip burada beklemeye karar verdik zaten evden çıkan iki teyzeden öğrendik taziye olduğunu" diyemezdim.

Tam ağzımı cevap vermek için açmıştım ki Barış'ın "Güneş sana okuyup üflediler mi?...Hayır bayağı dilin açılmışta" diye araya girmesiyle donakaldım.

En son isteyeceğim şeydi Barış'ın benim sorumsuzluğum yüzünden biriyle kavga etmesi. Özellikle de bu kişi Güneş ise. Ben Güneş'e 'Nolur kavga etmeyin' diyen bir surat ifadesiyle bakarken o benim hiç beklemediğim şekilde kahkaha atmaya başladı. Komik bir şeye gülmekten ziyade karşındakinden üstün olduğunu göstermek için atılan kısa bir kahkahaydı bu.

"Sanırım dili açılan tek kişi ben değilim Barış, öyle değil mi?" dedi Güneş. Bu da ne demek şimdi? Anlaşılan araya girme vakti gelmişti , ikisi yaka paça kavgaya tutuşmadan.

"Cidden sohbetine doyum olmuyor ama bizim geç olmadan gitmemiz gerek"

Güneş'in "Aa..doğru yoksa akşam sizi öcüler yer " demesi üzerine ne kadar zorlansam da Barış'ın kolundan tutarak durağa doğru yürütmeyi başarmıştım.

"Tamam Melis sakinim ben, hem bak durağa geldik bırak kolumu " Zorla da olsa bıraktım. Zaten şu ana değin tutabilmeme şaşırmıştım.

"Anlamıyorum ki ne diye araya giriyorsun, bıraksaydın da o oruspu çocuğunun gülümsemesini götüne soksaydım " diye söylendi duruncaya kadar. Yani anlamıyorum. Güneş şu sondaki öcü lafı hariç bir şey dememişti ki. Şaşırdığım kısım da bu ya! Ayrıca Barış niçin ve en önemlisi neye bu kadar sinirlendi?

"Sizin aranızda ki her neyse basit bir sınıf değişikliliğinden kaynaklanmıyor değil mi Barış?" deyip suratına baktım. Eskiden aralarından su sızmayan iki kişinin kavga edip birbirine düşman olmasının sebebi bu kadar basit olamazdı.

LİSE DÖRTLÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin