I. Sezon -|8| - Defolup gider misin?

411 70 28
                                    

°

"Melis...Melis uyan...uyansana ya!"

"Noldu?" diye söylenip gözlerimi araladım. Ağzımda sanki geviş getirmişim gibi saman tadı vardı ve bu midemin bulanmasına sebep olmuştu. Niçin beni uyandırmışlardı ki? Ayrıca yanımda oturan Eda'yı neden çift görüyordum?

"Hey! Ders bitti, yani işkenceye son artık uyanabilirsin aziz dostum" diyerek gülmeye başlayan Gül'ün sesiyle başımı kaldırıp ona 'Sen ne yaşıyorsun' diyen bir bakış attım. Bu kızda bir sorun vardı. Kesinlikle bir öğrenci olmasına rağmen fazla neşeliydi ve açıkçası arada onu çay kaşığıyla öldürme isteğiyle dolup taşıyordum.

"O her zaman böyle" deyip ardından önümdeki sıraya hışımla oturdu Esra. En az benim kadar yorgun görünüyordu.

Bir dakika...Esra buradaysa...o zaman okul bitmişti. Şöyle bir sınıfa bakayım derken bizden başka kimsenin olmadığını fark ettim. Sadece bizimkiler vardı ve ben hariç herkes sıralara adeta yayılmıştı.

Gözlerimi ovuşturup "Ders ne zaman bitti ?" diye sordum hala uykulu olmanın verdiği mahmurlukla.

Kolundaki kahverengi, deri saatine bakarak "Neredeyse on beş dakika oldu" dedi Eda.

Yüzümü iğrenç bir yiyeceği istemeyerek tatmışçasına buruşturdum. Annem geç kaldığım bu on beş dakikayı bana bir saatlik dır dır etme süreci olarak geri ödetirdi muhtemelen.

"Eee...Esra bugün ne yaptın?" diye sordu Gül. Bunu sorarken de fazlasıyla eğleniyor gibi bir hali vardı.

"Lanet 11\C sınıfına sınıf defterini vermek , on beş tane kocaman mavi dosyayı tarih sırasına sokmak ve hayatının yüzde doksan beşini oksijen yerine bilgisayara bağlanarak yaşayan birine kahve servisi yapmak dışında mı? Cidden süperdi! Öyleki 40 tane fizik yazılısını tercih ederdim, yani en azından onlardan alacağım not belli ancak bunda yapılacak iş sayısı bitmiyor"

"Tahminimden güzel geçmiş anlaşılan" deyince Gül, Eda ile gülmeye başladılar. Ben sadece bakmakla yetinmiştim. Açıkçası aleyhime işleyen zamanı düşünüyordum.

"Normalde otuz beş dakikada evime yetişiyorsam, şu anda yaklaşık on sekiz dakikanın geçtiğini varsayarsak ve hayatımın en hızlı koşusunu gerçekleştirip yol üzerindeki yayalar için koyulan bütün ışıkların yeşil yanarsa eve normal saatimde ulaşabilirim. Tabi bütün ışıkların yeşil yanma olasılığını geçtim benim hayatımın koşusunu gerçekleştirme ihtimalim hepsinden düşük olduğundan sınıfta kaldım...inanamıyorum mantık bile benden yana değil" diyebildim sonlara doğru üstüme çöken umutsuzlukla.

"Sen az önce ne yaptın?" deyip Esra'da gülmeye başladı.

"Eve zamanında gitme olasılığımı hesaplamaya çalışıyordum ve maalesef sıfırdan değersiz bir sayı olmadığından bunu hesaplayamadım"

"Yerinde olsam ne yapardım biliyor musun? İki tane tıpaçla kulağımı kapatıp üstüne de saçlarımı açık bırakırdım ve ne olursa olsun kafamı hep 'Evet haklısınız' dercesine sallardım. Gerçi niye böyle konuşuyorsam ben zaten bunu yapıyorum. Ayrıca ikinci bir seçenek olarak kendini lüks bir arabanın önüne de atabilirsin, bundan sonraki bir haftanı büyük olasılıkla hastanede geçireceğinden geç kalmış olmazsın, hem belli mi olur belki de sana çarpan kişi zengin bir ailenin ukala ama yakışıklı ,aynı zamanda şımarık ve küstah oğlu çıkar, bence bu kesinlikle bütün ihtimaller arasında en muhteşem olanı"

"Bak ikincisini sevdim" deyip Eda'ya hak verince Esra bir süre onlara bakakaldım. Ciddiler mi yoksa ciddi gibi mi davranıyorlardı?

"Ya da kuzu kuzu gider azarını işitir ,cezanı çekersin"

LİSE DÖRTLÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin